Cafcaflı ama güvensiz bir dünyanın orta yerinde, korumasız bir ortamda büyüyen çocuklara ne denli haksızlık yaptığımızı anlıyorum her geçen gün...
Güvensiz ülke şartlarından korumaya çalıştığımız çocuklarımız daha çok TV, daha çok bilgisayar başında vakit geçirmeye başlıyorlar. Sokaklardan, ovalardan, hayattan biraz daha fazla kopup, sahte bir dünyanın içinde yalnızlaşarak. Bu yazıyı yazarken çocuklarımız için tercih ettiğimiz sessiz ve sakin köy yaşamı ile de dalga geçiyorum. Evimizin arkasına dev gibi 5 katlı apartman dikiliyor. Artık ne köyüm benim çocukluğumdaki gibi, ne de ülkem... Çocuğuma güvenmeyi değil, şüphe duymayı öğretiyorum. Tacize, tecavüze uğrayan, cinayete zorlanan, öldürülen çocuklar var artık Kıbrıs’ta. Basında çıkan, etrafımda dönen tehlikelerden her gün biraz daha fazla korkuyorum çocuklarımı büyütürken...
Güvensiz ülke şartlarından korumaya çalıştığımız çocuklarımız daha çok TV, daha çok bilgisayar başında vakit geçirmeye başlıyorlar. Sokaklardan, ovalardan, hayattan biraz daha fazla kopup, sahte bir dünyanın içinde yalnızlaşarak. Bu yazıyı yazarken çocuklarımız için tercih ettiğimiz sessiz ve sakin köy yaşamı ile de dalga geçiyorum. Evimizin arkasına dev gibi 5 katlı apartman dikiliyor. Artık ne köyüm benim çocukluğumdaki gibi, ne de ülkem... Çocuğuma güvenmeyi değil, şüphe duymayı öğretiyorum. Tacize, tecavüze uğrayan, cinayete zorlanan, öldürülen çocuklar var artık Kıbrıs’ta. Basında çıkan, etrafımda dönen tehlikelerden her gün biraz daha fazla korkuyorum çocuklarımı büyütürken...
Medyada çocuklarla ilgili haberler eksilmiyor. Bunların çoğu da ne yazık ki mağdur olan, tacize, tecavüze uğrayan çocuklarla alakalı. Toplumda infial yaratan pek çok haber, gazetelerde detayı ile sunuluyor. Peki ama medyaya çocuklarla ilgili haberleri yaparken hiç görev düşmüyor mu? Muhabirler, yazarlar, editörler, gazete yöneticileri, patronlar daha dikkat çekici haber koymak, daha çok gazete sattırmaktan önce çocukları koruma ilkesine neden sahip değiller? Çocuklar pek çok zaman basın yoluyla teşhir ediliyor, kimlikleri açıklanıyor. Çocukların başına gelen korkunç olaylar yetmiyormuş gibi bir de çocuk hakları ihlal edilerek bizim gibi toplumlarda medya desteği ile damgalanmalarına neden olunuyor. Pek çok zaman bir olayda mağdur durumda olan çocuk bu haberlerle zarar görmeye devam ediyor.
MEDYANIN GÖREVİ SADECE HABER YAPMAK DEĞİLDİR! Sorgulayıcı, denetleyici, korumacı rolünü daha etkin şekilde yerine getirmelidir. Ya devlet? Devletin birincil görevleri arasında da değil midir çocuk haklarını korumak? Bu konuda ülkemizin sevgili seçilenleri, yöneticileri neden ciddi adımlar atmamakta, bu yönde bir çalışma yapmak ihtiyacını neden duymamaktadırlar?
Çocuk sadece ailede değil tüm toplumda gözetilmelidir. En güçlü dinamiklerden olan kamuoyunda çocuğun ele alınma biçimi bile toplumu etkilemektedir. Dramatik biçimde çocuk haberleri yapılırken çocuğun ruhsal durumunun mutlaka dikkate alınması gerekmektedir. Çocukları teşhir ederek biraz daha fazla gazete satmak ya da kar elde etmekle bir çocuğun geleceğine verilen zarar hangi ilkeye uyar?
UNICEF Türkiye Temsilciliği bu konularda Türkiye’de pek çok çalışma başlatmış, birçok üniversitede bu konudaki dersler müfredatlara girmiştir. Devlet Bakanı Nimet Çubukçu zamanında medyada yer alan çocuklara yönelik haberlerin olumsuz etkilerini önlemek amacıyla bir çalışma başlatmıştı. Ne kadar başarılı oldukları tartışılsa bile bizim ülkemizde bu konuda birkaç sivil toplum örgütü hariç ciddi bir çalışmanın yapılmaması, hele de bu konunun devlet eli ile olmaması affedilecek bir şey değildir. Geçenlerde Yeniboğaziçi’nde bir sunum gerçekleştirmek üzere gelen sosyal hizmetler uzmanı Barış Başel bu ülkedeki Don Kişotlar’dan. Çocuklarla alakalı konuları anlatırken insanın kanı donuyor, kendini sorguluyor. Bu gibi insanların çalışmaları okullara girmeli. Çocuk okuldan eğitilmeli. Bir ülkenin geleceğini korumak için anne babalar bilinçlenmeli. Ufak hesaplarımız üzerinden zarar gören çocuklarımıza bu gibi uzman eller uzanmalı. Barış Başel’i ve onun gibi çocuklarımıza güzel, güvenilir, sağlıklı, kısacası her çocuğun hak ettiği gibi bir gelecek kurmak için çalışan insanların önünde saygı ile eğilirim.
--
Medyanın, mağdur çocukların gizlilik ve korunma hakkına bırakın saygı göstermeyi, damgalanmalarına hizmet bile ettiği görülmektedir. Mesela gazetelerde kulaktan dolma bilgiler ile öğrenilen haberler verilirken muhabirin yorumu da katılarak haber tarafsız değil okuyanı yönlendiren niteliktedir. Eeee nerede kaldı tarafsız yayın ilkeciliği? Hani bir insan suçu kanıtlanana kadar hani suçsuzdu?
Özellikle medyada şiddete ve cinsel istismara maruz kalmış çocuklarla ilgili yer alan haberler çocuklar önemsenmeden, çocuk haklarına saygı gösterilmeden yapılmaktadır. Bu nedenle aileleri, çocukları, sivil toplum kuruluşlarını, medya ve hükümet kurumlarını da içeren kapsamlı bir koruma programı hazırlanmalıdır. Çocuklar, aileler ve toplum bu konularda ilk savunma hattı olduklarından farkına varmalıdırlar.
Her çocuk dünyaya geldiği günden itibaren gördükleri ve duydukları ile kendisine bir dünya kurar. İçinde bulunduğumuz çağda görsel ve işitsel donanımın hatırı sayılır bir bölümü “medya” kaynaklıdır. Pek çok çocuk yakın çevresi dışındaki dünyayı medya aracılığıyla öğrenmektedir. Ona göre kişiliği, yargıları bile şekillenebilmektedir. Unutulmamalıdır ki medya ile çocuklar okullardan önce tanışmaktadırlar. Bu sebeple medya, çocuklar konusundaki sorumluluğunun bilincinde olmalıdır.
Medya sayesinde çocuk her yerdedir. Filmlerde, dizilerde, reklamlarda, haberlerde… Herhangi bir haberin öznesi oldukları durumda kolayca zedelenip, hırpalanabilmektedirler. Çünkü çocukluk dönemi kişiliğin en fazla biçimlendiği dönemdir ve bu dönemde yaşanan olumsuz deneyimlerin izini birey yaşam boyu taşıyacaktır. Bu nedenle medyanın konuyla ilgili duyarlılık göstermesi gerekmektedir.
Çocukların televizyon izleyebileceği saatlerde şiddet kullanmaya özendirici programlar yayınlanmakta, haberlerde aile içi şiddet, cinnet, cinayet haberleri film gibi sunulmaktadır. Çizgi filmler, reklamlar, dizilerle verilenler çocukları çok fazla etkilemektedir. Henüz çok erken saatlerde gösterilen programlar içler acısı… Televizyonlarda kazalar, kan, ceset, yaralı ve acı çeken insan görüntüleri ile karşılaşıyor çocuklar… Şiddet içeriği açısından yazılı medya da televizyonla yarışmaktadır.
1-18 yaş arası çocuk koruması olması gerektiğini düşünmemiz gerekirken televizyon programlarında, gazete manşetlerinde, renkli sayfalarda, magazin haberlerinde, hafta sonu eklerinde verilen o yalancı ve cezbedici renkli dünyaya bir bakın lütfen… Büluğ çağındaki genç kızlar neredeyse birer cinsel obje olarak sunulmaktadırlar. Bu o kadar doğal hale geldi ki artık 13-15 yaşındaki çocuklar bile manken, model ya da güzel olarak süslemektedir gazete sayfalarını. Yaşı küçük mankenlerin, güzellerin şuh pozları ile döşeli sayfaların, neredeyse poşete girecek fotoğrafların hangi mesajı verdiğini merak etmekteyim. Hem okuyana, hem de o fotoğrafın öznesi olan çocuklara? O gazetenin nasıl zarar verdiği hesaba katılıyor mu?
Eskiden magazin haberleri denildiğinde cemiyet haberleri akla gelirdi. Cemiyet haberleri olarak anılan magazin sayfaları şimdilerde sadece bar ve diskoların çılgın eğlencelerini sunuyor önümüze. 5 yaşındaki oğlumun gazetede bir gün bu fotoğraflarla karşılaştığını ve beni soru yağmuruna tuttuğunu hatırlıyorum. Şimdi oğlum için gazeteleri kontrol ediyorum; dünyasına zarar verici resim ve haberlerle onu biraz daha geç buluşturmayı başarabilir miyim diye... Gazete ile aramdaki bağ bu mu olmalıydı?
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun hazırladığı 54 maddelik uluslararası bir yasa niteliğinde olan “Çocuk Hakları Sözleşmesi”nde şu maddelere de yer verilmektedir. Bu sözleşmeye göre devletler:
* Çocuğu anne-babanın ya da çocuğun bakımından sorumlu başka kişilerin her türlü kötü muamelesinden (bedensel ya da zihinsel saldırı, ırza geçme dahil her türlü istismar, ihmal ve kötü muamele) korumak, çocuğun istismarını önlemek ve bu tür davranışlara maruz kalan çocukların tedavisini amaçlayan sosyal programlar hazırlamakla (Madde 19)
* Çocukların gelişimlerini ve büyümelerini olumsuz etkileyecek işlerden ve ekonomik sömürülmeden korunmakla (Madde 32)
*Çocukları fuhuş ve pornografi dahil, her türlü cinsel istismar ve sömürüden korumakla (Madde 34)
Çocuğun istismarı, zarar görmesi ile sonuçlanabilecek yayınlardan kaçınılması çocuk haklarının ve onurunun gözetilmesi, çocukların haber/reklam aracılığıyla kenar süsü, pasta sosu gibi maskot olarak kullanılmalarına izin verilmemelidir.
Çocuk dostu bir medya istiyoruz. Çocukları kullanmayan bir medya! Ülkemizde en çok TV ve yazılı basına düşmektedir bu görev. Öncü yapıdaki medya kuruluşları bu işi sahiplenmeli ve medyada çocuk istismarının engellenmesi için çalışmalar yapılmalıdırlar.
Çocuklar, öğrenen, sorgulayan, çevreleriyle etkileşim içinde olan bireylerdir. Ama bir çocuk sahip olduğu donanımları tek başına, kendi kendine edinemez. Çocuklar üzerinde taşımış oldukları genetik potansiyel dışında çevresinin ve toplumun büyük etkileri de vardır. Sağlıklı bir ortamda gelişen çocukların yetişmesi için bu anlamda medyaya da büyük rol düşmektedir. Çocukları istismar eden bir medya istemiyoruz. Çocukları kullanan, rant sağlayan, gazete sattıran, reyting artıran haberlere, programlara, yayınlara DUR diyelim. Çocukları korumak hepimizin başlıca görevidir!
Bedia Balses
Havadis Gazetesi