Pages

Risk altındaydılar, 'eylem müptelası' oldular

Polisin ilkokullara koyduğu 'şikâyet' kutusu, hayırlı evlatlar yetişsin diye alınan önlemlerden biri. Babamız çok kızar! 
Bu yılın ilk aylarında başlamıştı. Projenin tam ismi Güvenli Hayat ve Güvenli Gelecek için Çocuk ve Gençler Sosyal ve Destek Programı (ÇOGEP). Her şehrin emniyet müdürlüğü ve milli eğitim müdürlüğü işbirliği halinde farklı etkinliklere imza atıyorlar. Kâh kamplara gidiliyor, kâh konser olabiliyor, özellikle ‘risk altında’ diye adlandırılan çocuklara ve gençlere polisi sevdirmek, onları topluma ‘kazandırmak’ hedefleniyor. Yaratıcılıkta sınır yok. Daha birkaç hafta evvel İstanbul’un kimi ilçelerinde emniyet mensuplarıyla risk altındaki öğrencilerin birlikte kolbastı ve gangnam stillerinde danslarıyla nihayetlenen buluşmalar yaşanmış. Oktay Kaynarca gelip Ustura Kemal olarak nara atmış bir de... 

Bu programın Adana ayağında daha önce görülmemiş bir faaliyet söz konusu. Dünkü Evrensel gazetesinde Halil İmrek imzasıyla çıkan haberden öğreniyoruz ki ‘Önce Sen’ projesiyle Adana’da tam 507 okula birer ‘şikâyet kutusu’ konmuş. Anahtarı sadece poliste olacak bu kutuları da haftada bir, bir emniyet ‘gönüllüsü’ gelip açacakmış. Sonra da gelen şikâyetler polis ve rehber öğretmenle birlikte incelenecekmiş. Aynı esnada çocuklara polis üniforması, şapkası ve ilköğretim öğrencilerine emniyet tarafından hazırlanan ‘Çocuk polis kimlik kartları’ verilmesiyle parçalar tamamlanıyor. Basbayağı ‘seçmeli ders: muhbirlik’. Yüksek lise haline getirilmiş üniversitelere gitmeden önce taraflarını bilsinler. 

Devleti ‘faşist’ göstermek 
Kimlerin ‘risk altında’ olabileceğini anlıyorsunuz siz. Eğer bu risk zamanında giderilmezse olacakları, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, Star gazetesindeki köşesinde anlatmıştı zaten. Son haftalarda fokurdayan üniversiteler üzerinden o gençleri tarif ediyordu: “Bunlar eylem müptelasıdır, uyuşturucuyu içine çeker gibi eylemsiz duramazlar”. Eylemlerde bu ‘bağımlı’ gençlerin her birinin bir görevi olduğundan söz ediyordu Laçiner. Örneğin ‘kız öğrencilerin’ amacı, özellikle saçlarından sürüklenirken görüntü verebilmek. Bu “...hem medya ilgisini çekmek için hem de polisi ve devleti kötü (onların deyimiyle faşist) göstermek için yeterlidir” diyordu. 

Ailenin reisi 
Bir yanda kendini ailenin reisi sayan bir başbakan var. Kadir kıymet bilmeyen ‘hayırsız evlat’ muamelesi yapıyor öğrencilere. Her yaştan hayırlı evladı da gölgesinde... Neymiş, kınama eylemi yapmışlar, ‘İnsan ölür kalır eseri’; altında da Göktürk-2’nin fotoğrafını kullanmışlar. Uyduyu Başbakan konutunda yaptı çünkü. Yanında da ‘eşek ölür kalır semeri’ yazıyor; ‘şenlikli muhalefetin’ en nadide belgelerinden olan, polis kalkanının önünde uzun eşek oynayan ODTÜ’lülerin fotoğrafıyla birlikte... Tebrikler. 

Sorunun kaynağı sistem 
İdeolojik bir meseleyse de genele yayılmış bu derece kıt yaratıcılığın, bu sığ düşünce biçiminin bizatihi eğitim sistemiyle de alakası var tabii. Bir uydunun fırlatılacağı gün neden okula binlerce polis yığılır sorusunu sormayıp güdük bir şiddet tartışması başlatmanın, sonrasındaki kınama yarışının haklar temelinde ne manaya geldiğini düşünmemenin, evet, gerçekten analitik düşünce, bilimsellik noksanlığıyla da ilgisi var. 

12 Eylül göndermeleri, “Ya karşılarına başka partili öğrenciler çıkarsa...” tehditleri üzerine meseleyi böyle kavramaktaki inatsa bir siyasi öngörüsüzlüğün işareti. Babalar bilir, başbakanlar daha iyi bilir.


Pınar Öğünç 
Radikal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder