Pages

Doğmamış çocuğa mektup


Pek bir istiyorlar doğmanı ve tükürükler saçarak savunuyorlar senin “yaşam hakkını”. Ama sanma ki doğduktan sonra da yaşamanı istiyorlar.
Merhaba. Henüz doğmadın ama seni sömürmeye şimdiden başladılar biliyor musun? Senin henüz oluşmamış ağzından mektuplar uydurup sen yazmışsın gibi televizyonlardan okuyorlar, salya sümük ağlayarak. Yalnız sakın ha sana üzüldüklerini sanma! O ağlayanlar ki zamanında öğretmenlerin parasına göz dikmişler, televizyon dağıtacağım diye on binlerin cebini boşaltmışlardır, sanma ki sana üzülsünler; onlar oturdukları yerden nice idama sevinç tezahüratları yapmış nice cinayete alkış tutmuşlardır.

Dedim ya, pek bir moda oldu, senin ağzından mektup yazıp salya sümük ağlayarak okumak. Pek bir istiyorlar doğmanı ve ağızlarından tükürükler saçarak savunuyorlar senin “yaşam hakkını”. Ama sanma ki doğduktan sonra da yaşamanı istiyor bunlar. Henüz doğmamış olan senin yaşam hakkını savunanlar, yarın öbür gün en ufak itirazında seni biber gazına boğacaklar ve öldüğünde “Eşkıya! Biri de ölmüş” diyecekler.
Belediye başkanları senin yaşam hakkını savunurken, onların korumaları tekme tokat saldıracak kadınlara ve saçlarından tutulup sürüklenecek ablaların, teyzelerin.


Şimdi sana ağıt yakanlar çocuğum, gün gelip de doğduktan sonra, canına okuyacaklar senin; zaten onun için istiyorlar ya doğmanı. Hele bir doğ da, gerisi kolay onlar için. Dünyanın en kötü okullarında okurken okulun kapısına sıkışırsa körpe bedenin ya da ucuzcu bir müteahhittin taktığı lavabo üzerine düşüp öldürürse seni, sanma ki şimdi bu salya sümük ağlayanlar lafını edecek.
Bakma sen, doğ istiyorlar ama, doğduktan sonra sana yaşam hakkı tanımayacaklar ki? Allah korusun başına bir hal gelir de bütün bir kasabanın siyasetçisi, memuru, öğretmeni, sivili, üniformalısı sırayla tecavüz ederlerse sana, “kendi istemiştir” diyecek hâkim abilerin. O zaman kılını kıpırdatmayacak sahte gözyaşları, botokslu teninden yağmur gibi akan o ablan.
Ya da belediyenin açtığı bir çukurda, açık bıraktığı bir logar deliğinde son buluverebilir ansızın hayatın. Ah, o zaman sanıyor musun ki hesap soracak şimdi salya sümük ağlayanlar belediye başkanına?
Okul bitecek, ya askere gidecek ya asker yolu gözleyeceksin. Belki bir bayrağa sarılı tabut içinde dönecek gencecik bedenin eve. O zaman bile üzülmeyecekler sana, fırsat bilecekler nefret çığlıkları atmak için. Gazetelerinde, propagandalarında bir rakam olacaksın sadece.
Bakma şimdi yaşama hakkını savunduklarına. Okullar, karakollar, cezaevleri, yetimhaneler, kışlalar bekliyor seni doğduktan sonra. Ve hepsinde, her an ölebilir, sakat kalabilirsin, bunların hiçbir önemi yok onlar için. Sadece sen doğana ve bir istatistik olarak kâğıt üzerine geçene kadardır onların yaşam hakkına saygısı. En ufak bir itirazında buharlaşıp gider o yaşam hakkın ansızın. Suçlu bile çıkarabilirler seni ve gerektiğinde yaşını bile büyütebilirler asmak için.
Dedim ya, ancak sen doğana, doğup da bir nüfus istatistiği olana kadar savunurlar yaşam hakkını. Çünkü güzelim; bu dünyanın dört bir tarafında, daha çok şeye sahip olanlar; paraları, pulları, fabrikaları olanlar her zaman daha çok nüfus isterler. Onlar senin yaşam hakkını; daha az maaş ödemelerine gerekçe gösterecekleri, pazarlarını bir ucuz iş gücü cenneti haline çevirecekleri istatistiğe katkı için isterler. Doymak bilmez futbol taraftarı gibi bir, iki, üç yetmez; beş tane kardeşin olsun isterler. Sırf fabrikaların, şirketlerin kapısında sıra olun da, sizden korkusuna zam isteyemesin diğer çalışanlar ve itiraz eden olduğunda hemen yerine geçin de dönmeye devam etsin çarkları diye.
İnsanca çalışma koşulları isteyenlere “nankörlük etmesinler, ben onların aldığının yarısına çalışırım” diyen kindar bir nesil istiyorlar çünkü. Seni; yaşatmak değil, tornadan geçirmek için istiyorlar. Köleliğe razı, en büyük korkusu işsizlik olan ve boğaz tokluğuna iş bulabilenin haline şükrettiği bir ülke için ihtiyaçları var sana.
Bakma güzel evladım, senin doğmanı insani gerekçelerle, yaşam hakkı diyerek istediklerine. Hele bir doğ, sendikanı yasaklayacak, grev hakkını elinden alacak, yazı yazmanı engelleyecek ve pisipisine ölmene bile gıkını çıkartmayacak o senin ağzından yalan mektuplar okuyan ablaların. Hep beraber el kaldırıp illa ki doğmanı sağlayacaklar ya, sanma ki zerre kadar seviyorlar seni; hani utanmasalar koşa koşa gidip tebrik edecekler annene tecavüz edeni.

Barış Uygur / haber vesaire

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder