Milli Eğitim Bakanlığı, Sendikamızın ve toplumun geniş kesimlerinin bütün itirazlarına rağmen hayata geçirdiği eğitimde 4+4+4 düzenlemesine ilişkin verileri açıklamıştır. Bakanlığın açıkladığı çeşitli eğitim göstergeleri, 4+4+4 düzenlemesinin ortaya atılması ve yasalaşması sürecinde yapılan eleştirileri ve dile getirilen kaygıların haklı olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesinin topluma ve öğrencilere zorla kabul ettirilmek istenmesi, eğitim sisteminin çocuk ve gençlerimizin yararına değil, AKP`nin siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirilmesinin esas alındığını göstermiştir.
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesinin topluma ve öğrencilere zorla kabul ettirilmek istenmesi, eğitim sisteminin çocuk ve gençlerimizin yararına değil, AKP`nin siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirilmesinin esas alındığını göstermiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanan 2012-2013 eğitim istatistikleri, sendikamızın sık sık vurguladığı temel sorunların büyük bir bölümünü içermese de, 4+4+4 düzenlemesinin birinci yarıyıl uygulamasında kimlerin haklı çıktığını, 4+4+4 düzenlemesinin eğitimde hangi sorunların daha da derinleşmesine neden olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.
4+4+4 ile okulöncesi eğitimde okullaşma oranı düştü!
4+4+4 dayatmasına karşı çıkanların en önemli itirazlarından birisi olan 72 aydan küçük çocukların ilkokula başlatılmamasına yönelik itirazlar, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından dikkate alınmamıştır. Okulöncesi çağda olan ve okulöncesi eğitime gitmesi gereken 60-71 ay grubundaki çocukların ilkokula otomatik kayıtlarının yapılması nedeniyle okulöncesi eğitimde okullaşma oranları ülke genelinde ortalama yüzde 10 düşmüştür.
2011-2012 eğitim öğretim yılında, 5 yaş grubunda okulöncesi eğitimde genel okullaşma oranı yüzde 65,69 (Erkek: %66,20; Kız: 65,16) iken, 2012-2013 eğitim öğretim yılında bu oran yüzde 55,35`e (Erkek: %57,34; Kız: 53,24) gerilemiştir.
4+4+4 düzenlemesi ile ilkokula başlama yaşının 5 yaş sınırına (60 ay) çekilmesi ile birlikte bu yaş grubunun okulöncesi eğitime gidişinde belirgin bir azalma görülmüştür. Okulöncesi eğitimde okullaşma oranında ortalama azalma yüzde 10 iken, kız çocuklarında bu oran yüzde 12`ye çıkmaktadır. 4+4+4 dayatması sürecinde bu düzenlemeden kız çocuklarının daha olumsuz etkileneceği yönündeki tespitimiz, okulöncesi eğitim ve diğer eğitim kademelerinde ortaya çıkan rakamlar üzerinden ne yazık ki açık bir şekilde doğrulanmıştır.
2012-2013 yılında 2007 doğumlu 416 bin 191 çocuk, okulöncesi eğitime gitmesi gerekirken, AKP`nin ve MEB`in en temel bilimsel verileri yok sayarak yanlış yönlendirmesi sorununda ilkokula gitmek zorunda kalmıştır. Bu yaş grubundaki çocukların eğitiminin ilerleyen yıllarında yaşayacakları tüm olumsuzlukların sorumlusu AKP hükümeti ve Milli Eğitim Bakanlığı olacaktır.
İlkokula başlayanların sayısındaki artışın nedeni
2011-2012 eğitim öğretim yılında 1. sınıfa başlayan çocuk sayısı 1 milyon 404 bin 857 iken, 4+4+4 düzenlemesi sonrasında okulöncesi çağdaki çocukların zorla ilkokula kaydedilmesi nedeniyle, 1. sınıfa başlayanların sayısında 2012-2013 eğitim öğretim yılı itibariyle 465 bin 848 artış olmuş ve 1. sınıfa giden öğrenci sayısı olması gerekenin üzerinde artarak 1 milyon 870 bin 705`e çıkmıştır.
Bu durum okullarda yeterli altyapının olmaması ve derslik yetersizliği nedeniyle pek çok sorunu beraberinde getirmiştir. Eğitimde 4+4+4 dayatması sonrasında 60-66 aylık çocuklarla 72-83 aylık çocukların aynı sınıflarda eğitim alması nedeniyle yaşanan pek çok sorun öğretmenleri, öğrencileri ve velileri çok zor durumlara düşürmüş, kendilerinden yaşça büyük olanlarla aynı eğitimi almak zorunda bırakılan on binlerce çocuk, ciddi zorluklarla karşı karşıya kalmıştır.
Bu durum geçmişte eleştirilerimize kulaklarını tıkayan Milli Eğitim Bakanlığı`nın da dikkatini çekmiş ve okullarda yaptırılan değerlendirmeler sonrasında farklı yaş grubundaki çocukların sınıflarının ayrılması talimatı vermek zorunda kalmıştır. Oysa yapılması gereken okulöncesi çağda olan 72 ayın altındaki bütün çocukların anasınıflarına kayıtlarının yapılması ve ilkokula başlama yaşının kesinlikle 72 ayın altında olmamasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı yanlışta ısrar etmeyi sürdürmekte, olan yine çocuklarımıza, velilere ve elbette bütün bu sorunlarla baş etmek zorunda kalan öğretmenlerimize olmaktadır.
İlkokul ve ortaokulda okullaşma oranlarında belirgin bir iyileşme olmadı
Okulöncesi eğitimde, 60-71 ay yaş grubundaki çocukların ilkokula yönlendirilmesine ve okullaşma oranlarında yüzde 10 – 12 oranında bir azalma olmasına karşın, bu yıl yeniden açılan ilkokullardaki okullaşma oranlarında dikkate değer bir artıştan bahsetmek mümkün değildir.
2011-2012 eğitim öğretim yılında ilköğretimde yüzde 98,67 olan okullaşma oranı, bu yıl ilkokul ve ortaokul olarak bölünen temel eğitimde belirgin bir değişime neden olmamıştır. 2012-2013 eğitim öğretim yılında ilkokulda okullaşma oranı yüzde 98,86 (Erkek: 98,81; Kız: 98,92) iken; ortaokulda bu oran yüzde 93,09 (Erkek: 93,19; Kız: 92,98) gibi düşük sayılabilecek bir seviyede gerçekleşmiştir. Geçen yılın verileri ile kıyasladığımızda 4+4+4 ile 12 yıla çıktığı iddia edilen zorunlu eğitimin ilk 4 yıllık ilkokul bölümünden ikinci dört yıllık ortaokul bölümüne geçerken bile ortalama yüzde 5 oranında bir kayıp yaşandığı, bu oranın kız çocuklarının ortaokula devamında yüzde 6 civarında olduğu anlaşılmaktadır.
İmam Hatip Okullarındaki Artış
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesinin ortaya çıkardığı en belirgin sonuçlardan birisi de ilkokul ortaokul ayrışmasının ardından yeniden açılan imam hatip ortaokulları ve imam hatip liselerinin sayısındaki belirgin artıştır.
2011-2012 eğitim öğretim yılında 537 olan İmam Hatip Lisesi sayısı, AKP hükümetinin bilinçli politikalarıyla bir yıl gibi kısa bir sürede 708`e çıkmıştır. 4+4+4 sonrasında Türkiye`de 730 bağımsız imam hatip ortaokulu bulunuyorken, 369 imam hatip ortaokulu İmam hatip liseleri bünyesinde açılmıştır. MEB verilerine göre toplam imam hatip ortaokulu sayısı 1.099`dur. Derslik ve öğretmen ihtiyacının hat safhaya ulaştığı ülkemizde İmam Hatip Okullarına uygulanan ayrıcalıklar ve destekler dikkat çekici olmuştur.
Okul dönüşümleri sırasında en donanımlı okullar imam hatip okullarına dönüştürülmüş, bu durum öğrencileri ve velileri resmen isyan ettirmiştir. Öğretmen, öğrenci ve velilerin ülkenin çeşitli yerlerinde yürüttükleri mücadele ile okullarını geri kazanabilmişlerdir.
4+4+4 sistemi öğrencilerin devamlılığını olumsuz etkiledi
Milli Eğitim Bakanlığı`nın 2012-2013 Eğitim İstatistiklerine göre; 8. sınıftan mezun olan ancak açık lise de dahil olmak üzere, hiçbir ortaöğretim kurumuna kayıt olmayan 49 bin 449 öğrenci bulunmaktadır. Bu durumdaki öğrencilerden 12 bin 172`sini erkek, 37 bin 277`sini kız öğrenciler oluşturmaktadır.
4+4+4 sistemi uygulanmadan önce ortaöğretime gitmeyen kız öğrenci sayısı 16 bin 137 iken, bu yıl zorunlu olmasına rağmen ortaöğretime devam etmeyen kız öğrencilerinin sayısının iki kattan fazla artmış olması dikkat çekicidir. Bu durum sendikamızın, eğitim ve bilim çevrelerinin 4+4+4 dayatması ile ilgili eleştiri ve kaygılarının ne kadar doğru ve haklı olduğunu göstermektedir.
2011-2012`de 8. sınıfı bitirenlerin 653 bin 22`sini erkek, 599 bin 125`ini ise kız öğrenciler oluşturmuştur. Erkek öğrencilerden 595 bin 499`u liseye kaydolurken, kız öğrencilerden 533 bin 58 öğrenci temel ortaöğretime devam etmiştir. Bu durumda zorunlu olmasına karşın, 57 bin 523 erkek ve 66 bin 67 kız öğrenci olmak üzere, toplam 123 bin 590 öğrenci bu yıl herhangi bir ortaöğretim kurumuna kayıt yaptırmamıştır.
Zorunlu eğitimin süresi arttı ise açık lise kayıtları neden arttı?
Ortaöğretimde 2011-2012 eğitim öğretim yılında yüzde 67,37 olan okullaşma oranı, 2012-2013 eğitim öğretim yılında yüzde 70`e çıkmıştır. Aynı dönemde genel ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 35,14`ten, yüzde 34,47`ye gerilerken, AKP hükümetinin çok önemsediği mesleki ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 32,24`ten, yüzde 35,59`a yükselmiştir.
AKP hükümetinin mesleki eğitimi özelleştirmek için başlattığı özel meslek lisesi açanlara öğrenci başına 5 bin TL teşvik uygulaması ile birlikte, mesleki eğitimdeki okullaşma oranlarının kademeli olarak arttırılması ve mesleki eğitimin tamamen piyasa koşullarında ve yine piyasa aktörleri tarafından verilmesi yönünde hazırlıklar yapıldığı bilinmektedir.
2012-2013 eğitim öğretim yılında açık öğretim lisesinde okuyan 1 milyon 14 bin 409 öğrenciden 552 bin 514`ü erkek, 461 bin 895`i ise kız öğrencilerden oluşmuştur. 2011-2012 eğitim yılında açık öğretim lisesinde okuyan toplam 940 bin 268 öğrencinin ise 507 bin 163`ünün erkek, 433 bin 105`inin kız öğrenci olduğu dikkate alındığında bu yıl açık liseye 45 bin 351 erkek, 28 bin 790 kız öğrenci kayıt olmuştur. Bu durumda açık liseye kayıt yaptıran kız öğrencilerin sayısı bir önceki yıla göre 28 bin 790 artmıştır.
Örgün ortaöğretime devam etmeyenlerden açık lise yeni kayıt sayılarını çıkardığımızda 4+4+4`ün kız öğrenciler açısından yarattığı düşündürücü bir durum daha ortaya çıkmaktadır. 12 bin 172 erkek öğrenci, 37 bin 277 kız öğrenci olmak üzere toplam 49 bin 449 öğrenci açık lise veya temel ortaöğretim kurumlarından hiçbirine kayıt yaptırmamıştır.
Taşımalı eğitim uygulamasındaki artış dikkat çekicidir
Milli Eğitim Bakanlığı, çeşitli nedenlerle okula erişimde sorunları yaşayan ilkokul, ortaokul ve lise öğrencileriyle özel eğitime ihtiyacı olan öğrencileri belirlenen okullara günübirlik taşımaktadır. Türkiye`de 24 yıl önce, 1989-1990 eğitim öğretim yılında sadece 2 ilde başlayan taşımalı eğitim uygulaması, Türkiye`nin çağ atladığı, ekonomik olarak geliştiği iddialarına karşın günümüzde Türkiye‘nin neredeyse bütün illerinde uygulanır hale gelmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı‘nın (MEB), 1989 yılında sadece 2 ilde, 305 ilköğretim öğrencisiyle başlattığı ve günümüzde kapsamı giderek genişleyen taşımalı eğitimden, 2011-2012 eğitim öğretim yılında 742 bin 924 ilköğretim öğrencisi yararlanırken, 2012-2013 eğitim öğretim yılında taşınan öğrenci sayısı 810 bin 809`a çıkmıştır.
2011-2012 eğitim-öğretim yılında ülke genelinde 37 bin 706 okul 5 bin 968 merkez okula taşınırken, toplam taşınan öğrenci sayısı 742 bin 924 olmuştur. Eğitimde 4+4+4`ün uygulanmaya başladığı 2012-2013 eğitim öğretim yılı itibariyle 27 bin 635 okul, 7.037 merkez okula taşınmaya başlamış, taşınan öğrenci sayısı artarak 810 bin 809`a çıkmıştır.
Eğitimde özele desteğin kanıtı: 4+4+4 ile özel okul kayıtları yüzde 15 arttı
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesi ile özel okullardaki öğrenci sayısı, geçen yıla göre belirgin bir şekilde artmıştır. Velilerin çocuklarını özel okullara yönelmesinde kamu eğitim kurumlarının 4+4+4 nedeniyle yaşadığı tahribat belirleyici olmuştur. Zorunlu-seçmeli din dersleri, aşırı kalabalık sınıflar, öğretmen yetersizliği, fiziki koşullar vb gibi pek çok neden birçok velinin özel okullara yönelmesini beraberinde getirmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı`nın 2012-2013 istatistiklerine göre örgün özel öğretim kurumlarına giden öğrenci sayısı geçtiğimiz eğitim öğretim yılında 535 bin iken, bu yıl 4+4+4 sonrasında bu rakam yüzde 15 artışla 613 bine kadar çıkmıştır.
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesi sonrasında özel okulöncesi eğitim kurumu sayısı 2.848`den 3.641`e, özel ilköğretim okulu sayısı; 992 ilkokul ve 904 ortaokul olmak üzere Türkiye koşullarında hayal bile edilemeyecek rakamlara ulaşmıştır. Aynı dönemde özel ortaöğretim sayısı 840`tan 1.033`e çıkmıştır. Hükümetin meslek liselerine yönelik teşviki daha mürekkebi kurumadan etkisini göstermiş, geçtiğimiz yıl 45 olan özel meslek lisesi sayısı yaklaşık arak 126`ya çıkmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı`nın yıllardır okullara yeterli ödenek ayırmadığı gerçeği ortada dururken, okulların veliler ve diğer ticari faaliyetlerden gelir elde etme girişimleri hızla artmaktadır. Eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek talebimiz karşısında "kaynak yok" diyenlerin, özel meslek lisesi açacak olanlara öğrenci başına 5 bin lira vereceğini açıklamış olması büyük bir çelişkidir.
Eğitim Sen`in eğitimde 4+4+4 düzenlemesine ilişkin tespitlerinin raporda yer almaması ve resmi rakamlar üzerinden kimi konularda çarpıtmalar yapılması dikkat çekicidir. Bu noktada Eğitim Sen olarak soruyoruz;
* Milli Eğitim Bakanlığı`nın açıkladığı sayısal veriler hangi bilimsel esaslara dayanılarak hazırlanmıştır?
* Bu raporda Okulöncesi çağda olması gereken 60-71 ay arası çocuklarının kaç tanesinin zorla ilkokula kayıt yaptırıldığına ilişkin veriler neden yer almıyor?
* Özellikle büyük şehirlerdeki 80-100 kişilere kadar ulaşan kalabalık sınıflar sorunu neden raporda yer almıyor?
* Seçmeli derslerin artması nedeniyle artan ders saatlerinin yarattığı sorunlar neden bu raporda yer almamıştır?
* 4+4+4 düzenlemesine göre ilkokullar ile ortaokulların ayrı ayrı binalarda olması gerekirken, özellikle İmam hatip Liseleri bünyesinde açılan imam hatip ortaokulları uygulaması ne anlama geliyor?
Bu tür soruları daha da arttırmak mümkündür. Ancak 2012-2013 Milli Eğitim İstatistiklerini tek başına 4+4+4 sonrasında okullarda yaşanan ve giderek derinleşen sorunlardan, acil çözüm bekleyen okula başlama yaşına ilişkin sorunlar, kalabalık sınıflar, okullarda yeterli altyapının olmaması, fiziki donanım eksiklikleri, anadilinde eğitimin olmaması nedeniyle yaşanan sorunlardan bağımsız ve ayrı değerlendirmek mümkün değildir.
Eğitimde yaşanan kaosun sorumluları hesap vermelidir
Başta sendikamız Eğitim Sen olmak üzere, eğitim ve bilim çevrelerinin, üniversitelerin eğitim bilimleri bölümlerinin tüm eleştiri ve önerilerine rağmen, siyasi iktidarın dayatması olarak gündeme getirilen ve yine bir dayatma olarak meclisten geçirilen 4+4+4 yasasının, Milli Eğitim Bakanlığının "resmi" olarak yayınladığı istatistikler üzerinden değerlendirmesi bile sorunun tahmin edilemeyecek kadar derin olduğunu bir kez daha göstermiştir.
2012-2013 eğitim yılının başından bugüne kadar okullarda en çok gözlenen sorunlar; 72 ay öncesi çocukların hala okula uyum sağlayamamaları, okula giriş çıkış saatleri, velilerden para toplama uygulamalarının yaygınlığı, temizlik sorunu, imam hatiplerle ortak binaları paylaşan okullarda öğrencilere yönelik çeşitli baskılar eğitim gündeminde ön sıralardaki yerini korumaktadır. Okulların dönüştürülmesi kararları ile açığa çıkan mağduriyetlerin hala çözülememiş olması dikkat çekicidir.
Özellikle son 10 yıl içinde, eğitimin büyük ölçüde paralı hale getirilmesine paralel olarak, eğitimde dini inançların istismarı ve dinsel sömürüye kaynaklık eden kimi uygulama ve söylemlerin yaygınlaşması 4+4+4 düzenlemesinin diğer bir dikkat çekici yönünü oluşturmaktadır. AKP iktidarının eğitim sisteminde yaşanan değişiklikler üzerinden bugüne kadar ortaya koyduğu pratik, her türden dini inancı istismar ederek, çocuklarımızı ve toplumu "tek din, tek mezhep" anlayışı üzerinden "tek tip" hale getirmeye çalışıp, sürekli yeni kamplaşmalar yaratarak iktidarını sürdürmek olmuştur.
Zorunlu din dersleri uygulamasına ek olarak, 4+4+4 ile zorunlu seçmeli derlerin getirilmesi ve buna bağlı olarak eğitim müfredatında din derslerinin ağırlığının arttırılması, kılık kıyafet serbestliği konusunun hükümet ve yandaş sendikalar tarafından istismar edilmesi ve son olarak okullarda ibadet yerlerinin açılmak istenmesi gibi girişimler, eğitim sistemini dört bir yandan kuşatmış ve eğitimde yaşanan en temel soruların üzerini örten, bu anlamda iktidarın işini oldukça kolaylaştıran bir işlev görmeyi sürdürmektedir.
4+4+4 ile başlayan eğitimde piyasa odaklı dönüşüm sürecinde ilkokul ve ortaokullarda yaşanan dönüşümün ardından sıra liselerin dönüştürülmesine gelmiştir. MEB, liseleri akademik, mesleki ve dini olarak üzere üçe ayırarak liselere yerleştirme puanına göre kayıt yapılmasının planlandığını açıklamıştır. Buna göre ortaokulda öğrencilerin "ders notları, davranış ve faaliyet puanları birlikte hesaplanarak", "liselere yerleştirme puanı" oluşturulacaktır. Baraj puanını geçen öğrenci akademik liseye barajın altında kalan öğrenci ise meslek lisesine yönlendirilecektir. Bu süreçte imam-hatip liselerinin yer aldığı dini liseler ve özel liselerin herhangi bir baraj puanı ile ilişkilendirilmeyecek olması, 4+4+4 sisteminin bütün kademelerinde özel okullara ve imam hatip liselerine yönlendirmenin esas alındığını açıkça göstermektedir.
Gerek 4+4+4 düzenlemesi ile eğitim sistemini kendi siyasal çizgisinde biçimlendirmek isteyen AKP iktidarı gerekse, eğitim biliminin en temel ilkelerini çiğneyerek 4+4+4 dayatmasını bütün eleştirilerek kulaklarını tıkayarak hayata geçiren Milli Eğitim Bakanlığı eğitimdeki kaosun ve mevcut karanlık tablonun baş sorumlularıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı, tüm topluma ve öğrencilerimize böylesi bir kötülüğü yapmaktan vazgeçmeli, zaman geçirmeden eğitimde 4+4+4 dayatmasından vazgeçmelidir. Eğitim Sen, çocuk ve gençlerimizin geleceğinin karartılmasına yönelik her girişim karşısında mücadelesini kesintisiz olarak sürdürmeye kararlıdır.
Eğitim Sen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder