Merhaba Dilan,
Öncelikle, geçmiş olsun. Sağlık durumunun iyiye gittiğine dair haberler aldık. Bir an önce eski sağlığına kavuşup o zeytin kokulu duru gülüşünü en yakın zamanda tekrar görebilmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz. Ve tabii teşekkürler. Seni yetiştiren, sana bu gencecik yaşta böylesine haysiyetli bir yürek bahşeden insanlara binlerce kez teşekkürler. Nasıl elleri öpülesi insanlardır ki onlar, bu gencecik yaşta acılarını acısına katabilen ruhu sedef işlemeli mahir bir yürek yetiştirmişler. Sahiden teşekkürler…
Biliyorum, haksızlık ve zulümle inatlaşan pırlanta işlemeli bir aklın var. Bazıları, bir ömür geçse de çukurlarından ötesini asla göremeyeceklerken senin ışıltılı bir vicdanın var. Fakat, bundan sonra daha dikkatli olmalısın. Onlar ki, bedenlerimizi paramparça etseler de onurlarımıza ve vicdanlarımıza yaptıkları saldırılar kadar canımızı hiçbir şeyin acıtamayacağını iyi bilir. İnsan bir kere korku duvarını aştığında, onu kendi vicdanından başka hiçbir gücün durduramayacağını da iyi bilirler. Canına kast ettikleri anın daha birkaç saat sonrasında, tam da bu yüzden haysiyetine en ahlaksızca saldırılar yapmaya başladılar. Durmayacaklar da… Öncelikle bize, 17 yaşında genç bir bireyin aslında ne kadar korkunç bir ”cani” olduğunu göstermeye çalışacaklar. Öyle ki, seni 17 yaşında gencecik bir insan değil, toplama kamplarında işkenceci bir savaş suçlusu gibi hayal etmemizi isteyecekler. Mutlak ”iyi ve güzel”den kurulu metafizik dünyalarında, seni ya köprü başında yol kesen bir Deli Dumrul yahut da Adem’i şer elmasıyla kandıran İblis yapacaklar. Adına da kimi zaman ”marjinal”, kimi zaman ”terörist”; yaşı daha da eskice olanlar ”anarşik” diyecekler.
Sevgili Dilan,
Bu topraklar 12 yaşında bedeninde 13 kurşun, 13 kirli nişan işlenen ”teröristler” ülkesidir. Bu topraklar tarihe, ürettiği bilim insanları, sanatkarlar ve düşünürlerden ”çocuk-teröristlerle” geçmiştir. Chucky’i[1] bilir misin? Fantastik-korku sinemasının ürettiği en ”tuhaf” ve aslında düşündürücü sembollerden biridir. Özünde iyi bir bebekken nedeni pek de anlaşılmayan biçimde içine sadist bir psikopatın ruhu giren bebektir Chucky. Kötülüğün en ”beklenmezliği” ve ”sıradışılığını” anlatır adeta bize. En kutsalımız, iyi olana dair en ”saf” gördüğümüze (bebekler) kötülüğün damıtılmış en rafine biçimlerinin (sadist cinayetler, öfke) yüklendiği bir senaryodur Chucky. Kötünün ve iyinin bu denli net sınırlarda anlatıldığı bu filmde bize, yaptığımız birçok kötülüğün aslında kendi doğamıza, kendi doğumumuza; dolayısıyla bizzat kendimize olan nefretimiz olduğu anlatılır. Bir yandan da ”kötü olan”ın her an herkesten, en olmaz denilenden (çocuk) bile gelebileceği ima edilir.
Bu topraklarda da daima berbat bir Chucky masalı anlatılır elbet. Yaşamına ”büyük” hayaller bahşedilmemiş çocuklar, taş attıkları için ”büyükler hukukunda” yargılanır ve tıpkı en az kendi öz büyükleri gibi işkenceler, eziyetler hatta insanlığın en ahlaksız icadı olan tecavüzler görür. Chucky kadar büyümeye fırsatı olmamış kundaktaki bebeklerin bile süt kokulu bedenlerinde sigara söndürülür; böylece, devletin ”saf iyiliği ve kutsallığı” doğar doğmaz bize gösterilir. Ne diyordu büyüklerimiz: Her Türk asker doğar! Öyle garip bir masaldır ki bu, çocuklar daha büyümeye fırsat bile bulamadan ana rahminden 20 yaşında doğmuşlardır sanki…
Masallarımız bile tekinsizdir. Oğuz Kağan’ı mutlaka duymuşsundur. Annesinden bir gün (evet yalnızca 1) süt emip sonrasında hemen çiğ et, çorba ve kımız (bir tür alkollü içki) isteyen bir bebektir Oğuz Kağan. 40 günde büyüyüp öküz ayakları, kurt eli, ayı göğsü olan bir çocuk olur. O çocuk ki 15′inde bir boğayı tek eliyle durdurabilecek kadar güçlüdür! Senin canına kast edenler için nefret ettikleri her çocuğun mitlerindeki Oğuz Kağan gibi olması tesadüf müdür sence? Oğuz Kağan değil tabii ama Chucky olduğunuz kesin. Bu topraklarda her çocuk bir Chucky değildir, o kadar da haksızlık etmeyelim. Bazıları da ”gelin”dir. Çocuk gelin! 15′inde nikahına ”rıza verilen” gelinler ülkesindeyiz. Evet, 15′inde. Bu kadarla kalsa yine iyi: 13′ünde tecavüze rıza gösteren mazoşist çocuklar ülkesindeyiz. Size marjinal diyen diller utansın.
Kardeşim Dilan,
Onlar ki kibrinden büyüdükçe görünmeyen bir hayalet adam; onlar ki yalanlarından 3. köprü olacak bir Pinokyo’dur…
Orhan Veli’yi bilirsin. Ankara’nın göbeğinde bir çukura düşerek beyin beyin sarsıntısı geçiren, iki gün sonra da vefat eden meşhur şair. Bilir misin kent çukurlarında ihmal(?) kaderinden ölen ne çok insan var. Tıpkı maden çukurlarında kaderden (ve elbet kederden) ölen işçiler gibi. Onlar ki varoşların çukurlarında ihmale kalan yoksulları umursamaz da Taksim ”çukurundan” atlamak isteyen emekçiye gaz verir: Hayır, ölemezsin(!) Çünkü Dilan, bu ülkede ölüm lazımsa onu da devletimiz bilir. Ve onlar ki Dilan ”ölüm Allah’tandır” deyip intiharı ayıplar da yoksulu Allah ile aldatır. Ölüm lazımsa onu da devletimiz verir…
Moralini yüksek tut Dilan. Daha şimdiden başladılar: Elindeki belki de bir şişe sirkeye ”Thor’un çekici” diyorlar. Dahasını da diyorlar, diyecekler. Pırıl pırıl gözlerinde ”kan”; isyanında ”kin” arayacaklar. Adını eşkiyaya çıkaracaklar Dilan, eşkiyaya. Durmayacaklar Dilan, durmayacaklar: Ceplerinde adres arayacaklar, masanda meçhul bir kimlik. İşte bu çocuk, bu Chucky diyecekler Dilan! Bizi sana düşman etmek isteyecekler Dilan; belki de bir teklif, bir itiraf isteyecekler. Unutma ki Dilan, her Chucky yalnızca bir çocuktur ve her çocuk yalnızca bir umut. Chucky’nin ellerinde ”kan” aradıkları gibi senin ellerinde de ”kin” arayacaklar. Chucky’de kan yoktu Dilan; yalnızca yüzünde derince kazınmış dikişler vardı. O dikişler ki O’na nakşettiğimiz bir ibret nişanesiydi. O dikişler, yalnızca bir aynadır Dilan. Umudun ve zulmün yüzümüze kazılı haklı isyanını saklayan bir ayna. Moralini yüksek tut Dilan. Öğrenecekler, öğreteceğiz: Çünkü, aynalara kızılmaz, onlar yalnızca gerçeği söyler.
Bitirirken,
Seni emekleyen yüreğimizle sevdiğimizi bil Dilan. Onlar ne derse desin, sen yalnızca bir umutsun bize, genç bir umut…
Özgür Babaoğulları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder