Pages

Bugün kitap yazısı yok!


İstanbul’da doğup büyüdüm ben. Çocukken, 80 İhtilali’nin öncesinde ve sonrasında, bana en çok yapılan uyarı sokakta başıboş duran kutular, paketler, dolu torbalar hakkındaydı. “Eğer sokakta bir kutu filan görürsen sakın dokunma! Hemen uzaklaş oradan!” Haklı bir uyarıydı bu çünkü o paketler, kutular, torbalar patlayabiliyordu. “Anarşiklerin işi,” deniyordu. Kim bilir? Sonuçta her ihtilalin bir gerekçeye ihtiyacı var. Hem ne fark eder ki? Canına kast edilenler sivil, sıradan insanlar, küçücük çocuklar. Ben sık sık uyarıldığım için şanslıydım, belki de bu sayede bugün oturmuş bunları yazabiliyorum. Behzat Özen için durum farklı. O, Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde, bulduğu ve oyuncak sandığı bir nesnenin patlamasıyla 8 yaşında öldü. Dün öldü. Dün, cumhuriyetin 90. yılı kutlanırken. Dün, “Pekin ile Londra’yı birbirine bağladığı” iddiasıyla gözümüzü de bağlayacağı umulan Marmaray metrosunun tüpü açılırken. Dün, ne hikmetse İstanbul Büyükşehir Belediyesi de cumhuriyet coşkusuna kapılmış havai fişekleri çatır çatır yakarken. Dün, biz evlerimizde oturmuş, “Ne olacak bu ülkenin hali?” diye düşünürken.
berkin elvan ve ahmet yildiz
Rahatınızı kaçırmak gibi olacak ama dün bir çocuk daha yok oldu. Biz, “bir iş kazasında” ölen Ahmet Yıldız için belirlenen 30 bin liralık tazminatın 24 taksidinin ilkini bile ödememişken! Polisin attığı gaz fişeğiyle yaralanan ve o günden beridir uyutulan Berkin Elvan henüz uyanmamışken! Bir havan mermisiyle parçalanan Ceylan Önkol’un bakışları zihnimize saplanıp kalmışken! Havai fişek patlamalarına karışıp gitti Behzat Özen’i yok eden patlama. Kim bilir daha kaç çocuğun acısı karışıp gitti televizyon programlarının, renkli gazete sayfalarının, ileri demokrasinin, AVM ışıklarının, medeniyet demek olan yolları dolduran otomobillerin, steril yaşamlarımızın pırıltılarına.
behzat özenİçeride oğlum Tayga sabah şarkılarından birini tutturmuş. Ben, elimde çocuk kitaplarıyla kalakaldım. Eğer Tayga biraz daha büyük olsaydı da bana Behzat’ı, Ahmet’i, Berkin’i Ceylan’ı ve adını bile bilmediğim, duymadığım çocukları sorsaydı ona nasıl anlatırdım? Nasıl derdim, “Onların da çocuk olmaya hakkı vardı,” diye. Tayga bana hesabını sormaz mı? Sizin çocuklarınız hesabını sormaz mı?

bir dolap kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder