Pages

Çocuk İstismarı Film Oldu


Lucas hem yetişkinler hem de çocuklar tarafında çok sevilen hani o “insana iyi gelen” dediğimiz insanlardan biridir. Eşinden yeni ayrılmış, 15 yaşındaki oğlunun velayetini almaya çalışan, 42 yaşındaki anaokulu öğretmeninin, çocukluğundan beri yaşadığı küçük kasabada mutlu bir sosyal hayatı vardır.

Çocukların, özellikle kendi çocuklarının yalan söylemeyeceğine inanan kasaba halkını,  Klara'nın ebeveynlerine gerçek olmayan şeyleri söylediğini itiraf etmesine, hatta mahkemenin Lucas'ın suçsuzluğuna kanaat getirmesinden sonra bile bu senaryoyu bozması kolay olmayacaktır.Bir Noel öncesi en yakın arkadaşının kızı olan öğrencisi Klara'nın anaokulu öğretmenine Lucas'ın cinsel organını gördüğünü söylemesiyle başlayan olaylar Lucas'ın tüm kasabada lanetlenmesine sebep olacak, sadece oğlu ve tek bir arkadaşı ona inanacaktır. Daha önce hiçbir kötü yanı bilinmeyen Lucas'ın kasaba halkı tarafından çocuk tacizcisi olduğuna inanılmasına, küçük çocukların kesinlikle yalan söyleyemeyeceklerine inanan hassas anaokulu müdürü Grethe'nin biraz gerekli prosedürü biraz da hislerini takip etmesi sebep olur.
Aile olgusuna da gönderme yapan filmde, kalabalık ve huzurlu bir ailesi olan yakın dost Bruun, Lucas'nın masum olduğundan şüphe etmezken, diğer yakınları Lucas'ın pedofil olduğuna hemen inanır. Brumm belki de bu yüzden kasabanın dışında oturmaktadır.

Az bütçeyle de iyi film yapılır

Tempolu aksiyon sahneleri olmasa da arada başa gelen bir oyun topu ya da ateş alan av tüfeği gibi efektlerle seyirciye bir an bile göz kırptırmayan film, vermek istediği duyguyu seyirciye geçirebiliyor. Seyredenin kendine "Lucas'ın yerinde olsam ne yapardım? Ya, Klara'nın babası?" sorusunu sormadan çıkamayacağı film, az bütçeyle de iyi film yapılacağının en güzel örneği.
Film 1992 yılında Norveç'in Bjugn şehrinde yaşanan ve İskandinav ülkelerinde "Bjugn Davası" olarak bilinen hikayeyle büyük benzerlikler taşıyor.
Yönetmen aslında, hangi kültürden olursa olsun, içinde biriktirdiği nefreti kusacak bir "günah keçisi" bulmanın sevinciyle mantıktan çok duygularına göre hareket eden ve kendi fantezileriyle durumu daha da dramatikleştiren tüm insanlara ithaf ediyor filmi.

İsmi "Av" olsaydı

Filmin orijinal adı Av (Jagten) ama Türkiye sinemalarında "Onur Savaşı" olarak gösterimde. Filmi gereksiz yere romantize eden ve ana temasını basitleştiren bu isim, bu kadar derin bir filme pek yakışmamış. Filmin adı "Av" olarak kalsa daha anlamlı olurdu, çünkü filmdeki avlanma sahnelerinin de görüyoruz ki doğasında vahşi ve ikiyüzlü olan insanoğlunun, ormanın en güzel yaratıklarından biri olan ceylanlara ateş ederken yaşadığı duygular, aslında egosu yüksek, güzel olanı kolayca mahvetmeye meraklı kasaba insanlarının Lucas'a gösterdiği yaklaşımın aynısıdır.
Bana sorarsanız Onur Savaşı (Av) bu yılın en iyi fillerinden biri ve başrol oyucusu da Mads Mikkelsen son zamanların en yetenekli aktörü.

Deniz Alan Held / bianet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder