Site içi arama

Ders kitaplarında bilgi değil gelenek hakim olsun

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ders kitaplarının incelenmesinde, değerlendirmeye esas olacak kriterleri yeniledi.“Fareler ve İnsanlar” ve“Şeker Portakalı” gibi eserleri öğrencilerine tavsiye eden öğretmenlerin soruşturma geçirmesi ile eleştirilen MEB, edebi eserlerin ardından ders kitaplarında da tartışılacak bir düzenlemeye imza attı. MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, 14 Ocak’ta daha önce yenilenen Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği’ne uygun olarak hazırladığı “Taslak Ders Kitaplarının İncelenmesinde, Değerlendirmeye Esas Olacak Kriterler”i yayımladı. Böylece kurul, daha önce her ders için ayrı ayrı hazırladığı inceleme kriterlerini birleştirmiş oldu. Değişikliğe göre, taslak ders kitaplarının içeriği “anayasa ve yasalara uygunluğu”, “bilimsel olarak yeterliliği”, “eğitim ve öğretim programının kazanımlarının gerçekleştirme yeterliliği” ve “görsel ve içerik tasarımının, öğrenmeyi destekleyecek nitelikte olması ve öğrencilerin gelişim özelliklerine uygunluğu” genel kriterlerine göre değerlendirilecek. Ancak bu kriterlerde kullanılan bazı ifadeler “kime göre, neye göre” sorularını gündeme getirecek.

İzmir'de Roman çocuklara fişleme!


Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği (ÖVDER), İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü'nün okullarda Roman öğrenci tespitinin fişlemeye yönelik olduğunu iddia etti. Milli Eğitim İl Müdürlüğü ise devamsızlığı kontrol etmek için bunu yaptıklarını öne sürdü.
İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün okullarda Roman öğrenci tespiti ile ilgili çalışmasına ÖVDER tepki gösterdi. Okullardaki Roman öğrencilerin yapılan tespit çalışmasıyla fişlendiğini öne süren ÖVDER İzmir Şube Başkanı Orhan Yüce, Milli Eğitim İzmir İl Müdürlüğü'nün okullara '2011- 2012 eğitim öğretim yılında 8. sınıftan mezun olup öğrenci sayılan ve ilimiz ortaöğretim kurumlarında öğrenim görmekte olan öğrencilerden, 9. sınıfa devam etmeyen Roman öğrenci sayısını bilmemiz gerekiyor. 9. sınıfa devam etmeyen Roman öğrencilerin sayısı tespit edilmeli' diye yazı gönderdiğini açıkladı.

Çocuk Hakları İhlal Raporu / Temmuz - Eylül


Göç Vakfı başta ülke içinde zorla yerinden edilme uygulamalarından etkilenmiş çocuklar olmak üzere tüm çocukların yaşadıkları sorunlara yönelik çözüm politikaları ve yaklaşımları geliştirmenin gerekliliğinden hareketle hazırladığı, Ekim-Aralık 2012 dönemini kapsayan 4. Çocuk Hakları İhlal Raporu'nu duyurdu.
Çocukların yaşadıkları hak ihlallerini görünür kılmayı amaçlayan raporda şu ifadelere yer verildi.

Kriz dönemlerinde çocuk evlilikleri artıyor

BBC Türkçe servisinin haberine göre küresel resesyon, yani ekonomik ilerlemenin yavaş olması veya yerinde sayması, en fazla kadınları ve kız çocukları etkiliyor. Küçülen ekonomilerde bebek ölümleri, açlık, çocuk evlilikleri ve cinsel taciz artıyor.
Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü ve çocuklara yardım örgütü Plan International'ın raporuna göre küçülen ekonomilerde bebek ölümleri artarken, daha fazla sayıda kadın ve kız çocuğu açlığın pençesine düşüyor ya da cinsel tacize uğruyor.

Bu Çocukların Gözlerinde Ne Görüyorsunuz?


Bale ve Fransızca öğreniyor, Kalaşnikof koleksiyonu yapıyorlar. Rus milyarderlerin çocukları kendilerine büyük bir gücün miras olarak bırakılacağı bilgisiyle yetiştiriliyorlar. Fotoğrafçı Anna Skladman birkaç yıl boyunca bu çocukları ziyaret ederek fotoğraflarını çekti… Aşağıdaki fotoğraflar ve Skladman’ın notları bir hayli öğretici…

Holokost ve Çocuk


Geri Döndüğümde
Geri döndüğümde çocuk sesleri,
bir köpek hırıldaması,ya da yükselen
bir mavi duman karşılamayacak beni
tıpkı masallardaki gibi
Kutsal Kitap’ta olduğu gibi ‘ve bakışlarını
kaldırdı’ gerçekleşmeyecek
benim için

Yetim olma sınırını aştım.,
Uzun zaman oldu,bana eski
asker denmeyeli.
Artık korunmasızım.

Fakat kuru göz yaşlarını icat ettim
Ve bunu bulan kişi,
dünyada sonun başlangıcını keşfetti
kırgınlığı,yıkımı ve sonu.

Yehuda Amihay  
 Çev: Tilda Levi

Muzaffer İzgü: Çocuklar düş kursun istemiyorlar

Bursa’nın Osmangazi ilçesinde İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Kaymakamlık bir komisyon oluşturarak, Muzaffer İzgü’nün ‘Zıkkımın Kökü’ adlı kitabının okutulmasını yasakladı. Fareler ve İnsanlar ve Şeker Portakalı’ndan sonra gelen bu yasaklamanın gerekçesi, ergenlik çağındaki çocuklara uygun olmaması. Muzaffer İzgü’nün kendi hayatından yola çıkarak yazdığı ‘Zıkkımın Kökü’, Adana’nın bir gecekondu mahallesinde yaşayan Muzo’nun yoksulluğunu, yoksullukla mücadelesini onun çocuk gözünden okuyucuyla buluşturuyor. Muzaffer İzgü ile kitabını ve ergenlik dönemindeki çocuklar için uygun olmadığı gerekçesiyle Osmangazi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yasaklanması hakkında ne düşündüğünü konuştuk.

Milli Eğitim “Semerkant” ihbarı üzerine işbaşında


Eğitim sisteminde 4+4+4 dönüşümü hayata geçirilirken ihbar mekanizmalarıyla öğretmenler baskı altına alınmaya devam ediliyor. Son hedef Maalouf’un Semerkant kitabı ve kitabı tavsiye eden tarih öğretmeni.
Şeker Portakalı, Fareler ve İnsanlar, Zıkkımın Kökü gibi kitapların ardından Amin Maalouf’un Semerkant kitabı inceleme konusu oldu. İstanbul Bahçelievler’deki Yenibosna Necip Fazıl Kısakürek Lisesi’nde Eğitim-Sen üyesi tarih öğretmeninin öğrencilere önerdiği bir kitap da, “şikayeti üzerine” inceleme konusu oldu. Kitabın doğu kültürünü aşağıladığı, Selçuklu Sultanı Melikşah’ın kitapta yanlış anlatıldığı ve müstehcen ifadeler içerdiği iddia edildiği şikayet dilekçesinde öğretmenin tarih dersi kitabını küçümseyerek ders dışı konuşmalar yaptığı da eklenmiş.

Çocuk Ve Yalan

Yalan söyleme alışkanlığının çok küçük yaşlarda başladığını ve bu konuda yapılan incelemeler sonucunda çocuklarda var olan bu davranışın ilerleyen yaşlarda ortaya çok daha büyük sorunlar çıkardığını ve yalan söylemenin çocuklarda zamanla davranış bozukluğuna dönüşeceğini belirten İstanbul Aydın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halis Ayhan, "Eğer buna tırnak yemek, altını ıslatmak, kekemelik, tik, inatçılık, tembellik, saldırganlık, korkaklık, içe kapanıklık gibi bir veya birkaç davranış bozukluğu da eşlik ediyorsa durum ciddi demektir" dedi.

Karne: çocuk intiharı

AFYONKARAHİSAR'ın Emirdağ İlçesi'nde ilköğretim 7'nci sınıf öğrencisi 13 yaşındaki Bestegül İyigün, karnesinin zayıf olmasına üzelerek intihar etti.
Afyonkarahisar merkezdeki Ayşegül Arsoy Yatılı İlköğretim Bölge Okulu 7'nci sınıf öğrencisi Bestegül İyigün, cuma günü karnesini aldı. Emirdağ'ın Çiftlik Köyü'ndeki evine giden Bestegül, iddiaya göre karnesindeki zayıflar nedeniyle babası Gürkan ve annesi Serap İyigün ile tartıştı. Tartışmanın ardından Bestegül İyigün, oturdukları evin hemen yanındaki ahırda iple kendisini asarak canına kıydı. 

Türkiye'de Çocuk Hakları: Ne Değişti?


20 Kasım 1989'da Birleşmiş Millet Genel Kurulu'nda onaylanan Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeyi Türkiye, 29-30 Eylül 1990'da imzalayıp, 9 Eylül 1994 tarihinde onayladı. Sözleşme 27 Ocak 1995'de Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Sözleşmenin neyi hedeflediğini anlamak için önsözünü okumak yeterli. Sözleşme, insanlık ailesinin tüm üyelerinin, doğuştan varlıklarına özgü bulunan haysiyetle birlikte eşit ve devredilemez haklara sahip olduklarını, amacın daha geniş bir özgürlük ortamında toplumsal ilerleme ve daha iyi bir yaşam düzeyi sağlamak olduğunu, herkesin özgürlüklerden hiçbir ayırım gözetilmeksizin yararlanma hakkına sahip olduğunu, çocukların özel ilgi ve yardım hakkı olduğunu, çocukların gelişmeleri ve esenlikleri için ailelerin gerekli koruma ve yardım görmesinin zorunlu olduğunu, çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havasının içindeki bir aile ortamında yetişmesinin gerekliliğini vurgulamaktadır.

Eğitim Hakkı Raporunun dördüncüsü yayımlandı


Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri eğitim dördüncü ayında da okul denetimleri yaparak okul durum raporları hazırlamaya devam etti. Eğitim öğretim yılının ilk dönemi sona ererken, AKP iktidarının 4+4+4 eğitim modeli ile piyasacı ve gerici eğitim anlayışı bir kez daha gözler önüne serildi.

4+4+4’ün ilk dönemi eğitim sistemimizin iflas ettiğini göstermektedir. Bu eğitim modelinden derhal vazgeçilmesi gerektiği, dördüncüsü yayınlanan, yüzlerce okuldaki verilerle hazırlanan eğitim hakkı raporlarında da görülmektedir. 

Eğitim Hakkı Raporuna ulaşmak için:

EĞİTİM HAKKI RAPORU - 4


Karne Dönemindeki Çocuğun Psikolojisi...

Okulların kapanmasıyla, derslerinde başarılı olamayan çocukları ‘karne korkusu’ sardı. Çocuklarının başarısızlıkları karşısında sert tepki gösteren ve cezalandırma yolunu seçen aileler nedeniyle bazen çocukları intiharı bile seçebiliyor. Psikolog Ferahim Yeşilyurt, kötü karne getirmenin düşük zeka göstergesi olmadığını, okul başarısının sağlanmasında çocuklara olduğu kadar aileye de büyük sorumluluk düştüğünü belirtiyor.

2. Adnan Yücel Şiir ve Çocuk Öykücülüğü Yarışması başlıyor

30 Mayıs - 1 Haziran 2013 tarihleri arasında gerçekleşecek 2. Adnan Yücel Edebiyat ve Sanat Festivali Şiir ve Öykü Yarışması için başvurular başladı. Festival etkinlikleri kapsamında düzenlenen yarışmanın bu yılki teması “Çocuk ve Savaş
Şiir, şiir kitabı ve çocuk öykücülüğü dallarında yapılacak yarışmaya katılım için son tarih 1 Nisan 2013. Yarışmanın şiir dalındaki seçici kurulunda Gülsüm Cengiz, Sennur Sezer, Aba Müslim Çelik, Evren Barış Yavuz ve Ali Öztürk; öykü dalındaki seçici kurulunda ise Adnan Özyalçıner, Medine Sivri, Atilla Keskin, Şaban Akbaba, Aysel Korkut ve İdris Yiğit yer alıyor. 

Spor Yap(a)mayan Çocuklar

Her fırsatta dünyada tek çocuk bayramına sahip ülke olma ile övünen Türkiye Cumhuriyetinin, 23 Nisan günü gerçekleşen bir dizi etkinlikler içerisinde çocuklarına verdiği değerin yeniden sorgulanmasında fayda var. 23 Nisan günü gazetelere yansıyan bir araştırma bu konuda bir hayli mesafe almamız gerektiğini bir kez daha ortaya koydu: ‘Her 100 çocuktan 73’ü evde fiziksel ya da duygusal şiddete maruz kalıyor. En az bir kez fiziksel şiddet yaşayanların oranı %37. En fazla yaşanan duygusal şiddet çeşitleri yüksek sesle ve saldırganca bağırılması’. Türkiye, 1995 yılında imzaladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine rağmen, yasalarının çocuklara uygulanan fiziksel cezaları açıkça yasaklamadığı için sık sık uyarılıyor.

Ekümenopolis: bu şehirde çocuklara yer yok!

“Bu şehir bu kadarını kaldırabilir mi sorusuyla başlıyor”Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir. Bu şehir üçüncü bir köprüyü, insan hayatına pratik yararlar sağlamak yerine her zaman rantı tercih eden şehir planlamalarını kaldırmaya daha ne kadar devam edebilir?
10 dakikalık bir animasyon sekansı ile ülkemizin ve İstanbul’un içinden geçtiği tarihsel süreçlere açılıyor kadrajımız. Cumhuriyetin ilanı, 1929 ekonomik bunalımı, birinci köprü, Özal dönemi, 1980 darbesi derken geliyoruz 1990'lara. Artık “küreselleşmeye” aşinayız, her ülkenin içinde yaratılan metropol kavramına da. Film, aşağı yukarı 10 dakika daha bizi çok tanıdık olduğumuz İstanbul imgeleriyle başbaşa bırakıyor. “Şüpheniz kalmasın bu bahsettiğimiz mega inşaat alanının adı İstanbul” dercesine. Delirtici trafik, birbiri ardına bitiveren AVM'ler, sürekli bir inşa, “büyüme”, “gelişme” hali.

Okuma- Yazma Oranı Yüzde 100 olan Küba Eğitimi Üzerine Birkaç Söz – Alberto T. Vélez

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, 4+4+4 sistemine  başka kaygılarla karşı çıkan TÜSİAD ile olan atışmasında  alenen “Kendi ayağınıza sıkıyorsunuz”  açıklamasından da anlaşıldığı gibi Türkiye’de okula başlama yaşının düşürülmesi, zorunlu eğitimin 8 yıldan 4 yıla indirilmesi sermaye sınıfının ucuz işgücü olarak gördüğü  çocuk işçi ihtiyacını gidermeye yönelik bir hamle.  Bunun dışında toplumu  daha kolay yönetmek için bireyin  gericileştirilmesi, okulların ve eğitimin özelleştirilmeye açarak  bir lüks haline getirilmeye çalışıldığı bu günlerde, okuma-yazma oranı yüzde 100 olan Küba, Alberto T. Vélez’in bütün insanlar için ücretsiz ve kaliteli eğitimin mümkün olabileceğini  gösteren bu deneyim üzerine kaleme aldığı  makaleyi aşağıdan okuyabilirsiniz. 

İnternetin Çocuklar Üzerindeki Etkileri, İnternet Bağımlılığı Tanı ve Öneriler

Çağımızın en güçlü kitle iletişim kaynaklarından biri olan bilgisayarlar ve yaşamımıza birden bire giren internet, bugün bilgilenme, işlem yürütme, haberleşme, eğitim ve eğlence fonksiyonlarıyla hayatımızın ayrılmaz bir parçası olmuştur.
İnternetin, öğrencilerin eğitiminde büyük yararları olduğu bir gerçektir. Özellikle ödev yaparken, yeni bir konunun araştırmasını yaparken büyük kolaylıklar getirmektedir. İnternet sayesinde çocuklar, elektronik posta ve sohbet odaları aracılığıyla yeni dostluklar kurmakta, WEB sitelerinde gezinerek yeni bilgiler edinebilmekte, okul projelerine yeni materyaller bulabilmektedir.

Bir Şiddet Biçimi Olarak Yoksulluk ve Beslenme Yetersizliğinin Çocuklar Üzerindeki Etkileri

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen ve şimdiye kadar 140 ülke tarafından kabul edilen “ Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”, çocuk haklarıyla ilgili en kapsamlı metin özelliği taşımaktadır. Diğer ilgili belgelerde çocukların “hukuksal konumu”nun ön planda olması, “çocukların sosyal ve tıbbi korunması” konusundaki yaklaşımlarının göz ardı edilmesine yol açmıştır. Oysa, “Avrupa Parlementer Meclisi”nin 1979 tarihli “Çocuk Haklarına Dair Bir Avrupa Şartı Hakkında Tavsiye Kararı”ndan başlayarak, bir çok belge “ Bütün üye hükümetler, çocukların ücretsiz tıbbi muayene görmelerini zorunlu kılan bir sistemi kurmalıdırlar” deniliyor.  Konunun insan hakları hukuku bakımından da ele alınmalıdır. Hem bu ihmalin giderilmesi hem de çocukların “sosyal haklarının” ön plana çıkarılması için başta çocuk hekimleri olmak üzere “hukukçular” dışındaki ilgililerin daha fazla çaba göstermesi gereklidir.

Çocuk acil servisinde kuyruklar uzuyor

İZMİR'de, Ege Üniversitesi Hastanesi Çocuk Acil Servis'te sürekli hasta kuyruğu olduğunu, saatler sırada beklediklerini öne süren anne babalar, bu duruma tepki gösterdi. Sıranın uzun süre kendilerine gelmemesi üzerine hastaneden ayrılan bazı vatandaşlar, serviste az sayıda doktorun görev yaptığını, ortamın da hijyenik olmadığını ileri sürdü.

Bir üzüm dalı bekler


I.
Takuhi, Vartuhi, Vartanuş, Anuş, Hayganuş, Sırpuhi, Hripsime, Keğeszik, Mari, Maryani, Maresa, Azat, Htantuhi, Homosi, Anahid, Şuşan, Şuşanig, Bayzar, Arev, Arevig, Hınaz, Hınazand’a…

Çocuğunu Yutmak!

Çocuklarımızı hamm diye yutuyoruz. Onlar artık bizim birer parçamız, gecemiz gündüzümüz. Zaten içimizden çıkmış gelmiş; yani portakalda vitaminken tutmuş kocaman insan yapmışız; eh tabii ki nasıl istersek öyle olacak! Çalışkan, terbiyeli, okulunu seven, derslerine bayılan, sınıfının birincisi, öğretmeninin incisi, derli toplu, düzenli; özgüven tavan, kibarlık maşallah… Muhteşem ötesi bir insan olsun. Olsun da, bir kere biz öyle biri miyiz bir bakmak lazım.
Ya bu istekleri gerçekleştirirken çocuğu tümüyle yutup onun gelişmesine hiç yer açmıyorsak?
Peki, nasıl anlayacağız çocuğumuzu yutuyor muyuz? Ağızda mı midede mi yoksa ayrı bir birey mi, nerede bu çocuk? Bunu anlamanın çok önemli üç göstergesi var.

Tekinsiz Mekânlarda Hayalet Bedenler: Kürt Çocukları

Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (SAMER)danışmanlarından akademisyen Welat Ay,İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde, “Tekinsiz Mekânlarda Hayalet Bedenler: Kürt Çocukları” başlıklı bir sunum yaptı. Üniversitenin Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Birimi’nin (SEÇBİR) düzenlediği toplantıda yaptığı sunumunda Ay, devletin ve ailelerin farklı mekânlarda çocuklar üzerinde kurmaya çalıştıkları iktidar ilişkilerini ve kontrol mekanizmalarını çocukların bozma pratiklerinden örnekler verdi. 

Unuttun mu Çocuk?


Akşam üzeri. Babam işten dönüyor. Kolundan tuttuğum gibi balkona götürüyorum. Hemen göstermeliyim onu… Babam da beğeniyor. Kim beğenmez ki… Bence o Engin’den bile güzel.Tıpa tıp aynısını istiyorum. 
 
” Bakarız. Eğer derslerini çok çalışır ve sınıfını birincilikle geçersen alırım.” diyor babacım.
….
Sevinçten havalarda uçuyorum. Ona kavuşmama çok az kaldı. Ben sözümü tuttum; sınıfımı birincilikle geçtim.  Şimdi sıra babamda.Yarın dönüyor İstanbul’dan. Giderken, bisikletimle geleceğine söz verdi.
…..

Top Asla Sadece Bir Top Değildir


Oyun odasında titreyerek karşımda duran altı yaşındaki çocuğun korkusunu kendi içimde hissediyorum.
Onu korkutmadan ne derim, derken iki adım geri atıp onun göz seviyesine indiğimi fark ediyorum. “Bu odanın bir sırrı var ve bunu seninle paylaşacağım” cümlesi dökülüyor ağzımdan. Güvende hissetmeyen bakışlarla bakmaya devam ediyor bana küçük kız. “Bu odada ister kendi başına, istersen benimle oynayabilirsin” diyorum bu sefer de. Titreyerek olduğu yerde öylece durmaya devam ediyor. Onu o odada nasıl güvende hissettirebilirim konusuna o kadar takılıyorum ki kendimi bir sürü anlamsız cümle kurarken buluyorum. Sonra “Dr. Byron Norton olsaydı ne yapardı?” sorusunu kendime soruyorum. Ve onun, oyun terapisindeki en önemli müdahalenin oyun olduğu sözlerini hatırlıyorum. Yakınımda duran topu alıp küçük kıza doğru yuvarlıyorum. O da hafifçe bana geri yuvarlıyor. Ondan sonraki elli dakika boyunca birbirimize top yuvarlıyoruz.

Nazım'dan çocuklara yıllar sonra gelen hediye...

SSCB çizgi film stüdyosu Soyuzmultfilm’de redaktör olarak çalışan Vera Tulyakova’nın başka bir çizgi film hakkında danışmanlık almak için ziyaret ettiği Nâzım Hikmet “Neden benden de bir senaryo istemiyorsunuz?” diye sorar ve ertesi gün akşama doğru elinde “Sevdalı Bulut” çizgi filminin senaryosuyla stüdyoya gelir. Vera ile Nâzım’ın büyük aşkı da işte böyle başlar.
Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan M. Melih Güneş’in Rusya’daki bazı arşivleri inceleyerek hazırladığı “Hanene Huzur Dolsun Sevdalı Bulut” kitabı ve bu kitapla birlikte Türkiye’de ilk kez yayımlanacak olan “Hanene Huzur Dolsun” ve “Sevdalı Bulut” çizgi filmleriyle Nâzım Hikmet külliyatındaki belki de en önemli eksiklerden biri giderilmiş oluyor.

Masallara inanın, hele de çocuklar anlatıyorsa!


Ray Performans Kolektifi'nin 'Pencere'si, çocuk istismarını hakiki bir dille sahneye taşıyor. Ayşe Bayramoğlu'nun metni masal tadında...
- Sen daha erkek değilsin.
- Ben doğuştan erkeğim!
- Benim babam daha erkek...
- Benimki de…
- Senin baban sigara içmiyor!

RedHack N.Ç. için ‘hack’ledi


Kendilerini ‘Kızıl Hackerlar’ olarak adlandıran hacker grubu RedHack, 2002′den bu yana Türkiye’nin gündeminde bulunan N.Ç. davası nedeniyle Yargıtay’ın sitesini çökertti. Siteye erişim sağlanamıyor.
RedHack üyeleri, Yargıtay’ın www.yargitay.gov.tr sitesini çökerttiklerini belirten grup, N.Ç. kararı açıklanmasından kısa bir süre sonra tepkisini bu şekilde gösterdi.

"Arabalar değil, çocuklar geçsin yeter"

Marmaris'in Hisarönü köyünde vatandaşlar, su taşkını sonucu yıkılan tahta köprülerini kendi imkanlarıyla yeniden yaptılar.Köylüler, yetkililerin yaptırmamasına tepki amacıyla köprüye tabela takıp kurdele kesti, konfeti patlatarak renkli bir açılış töreni gerçekleştirdi. 

Tutuklu Çocukların Psikolojileri Bozuldu


Siirt İnsan Hakları Derneği (İHD) Şube yöneticisi ve MYK üyesi Zana Aksu Siirt E Tipi Cezaevi'nde kalan beş çocuğun psikolojik sorunlar yaşadıklarını haber aldıklarını bildirdi.
Aksu, cezaevinde kalan yaşarı 14 ile 16 arasında değişen beş çocuğun cezaevi şartlarından dolayı psikolojilerinin ciddi biçimde bozulduğunu anlatan bir mektup aldıklarını, mektubun yan koğuşta kalanlar tarafından yazıldığını anlattı.
"Cumartesi aldık mektubu. Yan koğuştakiler yazmış. Çocukların iletişim cezası var."

Ayıptır, günahtır, McDonalds’tır

Tanıyanlar bilir her fırsatta büyük bir gurur ve hatta kibirle McDonalds hamburgerinin ve Coca Cola’nın tatlarını bilmediğimi söylerim. Sahiden bilmiyorum. İçine doğduğum aileyi sevme nedenlerimden de biridir bu. 15 yaşıma kadar köylerde büyüdüm. O zamanlar Coca Cola ayrıcalıktı, McDonalds da köylere servis yapmıyordu. Babam ayrıcalıklardan hoşlanmazdı. Bir ara bir patronum McDonalds için bir proje yapmamı istemişti de aramızda evlere şenlik bir sohbet geçmişti…

Çocuklara Kitap Okuma Alışkanlığı Kazandırmanın Kolay Yolları

"Çocuk dünyasını özümsemiş, yaşama bir çocuğun gözlerinden bakabilen, içindeki çocuğu asla kaybetmediği için bunu başarabilen yazarların o mis kokulu kitaplarını seviyorum. Hayal gücünün baskılanmadığı kitapları seviyorum. Bana yaşamda zaten var olan şeyleri bir kere daha, benim bildiğim şekliyle söylemeye çalışmayan, onları bambaşka biçimlere sokarak anlatan ya da tamamen gerçekdışı dünyalar sunan kitapları seviyorum." diyen Banu Aksoy ve Yıldıray Karakiya'nın emek verdiği Bir Dolap Kitap'ın 3. yaş günü kutlu olsun.

Bir Dolap Kitap için hazırlanmış olan broşür:

Çocuklara Kitap Okuma Alışkanlığı Kazandırmanın Kolay Yolları

Nazilerin çocuklarla ölüm deneyleri ortaya çıktı!

İngiliz Dailymail gazetesi, II. Dünya Savaşı’nın pek bilinmeyen karanlık bir noktasına, savaş sırasında yapılan tıbbi deneylere parmak bastı. Nazilerin ‘ari ve üstün’ ırkı yaratmak için yaptığı deneylerin görsellerini yayımlayan gazete, çocuklara uygulanan tıbbi işlemleri ortaya koydu. Bu deneylerde yetimhaneden alınan kimsesiz çocuklar, sarı saçlı ve mavi gözlü olması için ışınlara maruz bırakılıyor. Ve iddiaya göre ‘işe yaramaz’ olarak nitelendirilen çocuklar, hemşireler tarafından katlediliyor...



İzmir'de Çocuk Hastalara Yatak Yok!

İzmir'deki kamu ve üniversite hastanelerinde çocuk yoğun bakım yatağı krizi yaşanıyor. Çocuklar için gerekli yoğun bakım yatağı sayısının yetersiz olması, büyük sıkıntıları beraberinde getiriyor. Hastanelerde toplam olarak sadece 48 çocuk yoğun bakım yatağı bulunurken, bu yatağa ihtiyacı olan 951 bin çocuk ise bu imkandan mahrum kalıyor. Bu nedenlerle ağır onkoloji hastaları da hastanelerde boş yatak bulamazken, evlerinde kendi imkanlarıyla tedavilerini sürdürmek zorunda kalıyor. Ege Bölgesi'ndeki illerindeki hastanelerin çocuk yoğun bakım servislerinin yetersizliği de İzmir'deki hastanelerin yoğunluğunu birkaç kat artırıyor.

Çocuk gözüyle!

bizim mahalleyi teroristler bastı, ya sizinkini? bizim mahallemizi teröristler bastı. sultan abla’yı barış abiyi öldürdü. hakkı’yı eylem’i ise ateşlerle yakmışlar.
insan yakılır mı? ama onlar insanları yakmışlar. arzu abla dumandan boğularak ölmüş.
hani upuzun sakalları olan dursun abi var ya o bayılmış. az daha o da ölüyormuş dumandan. evde yangın çıkmış.
ben gidecektim sultan abla’nın yanına ama annem göndermedi. benim kocaman silahım vardı. bi vurdum mu... 

onlar ölünce ben çok ağladım o kadar çok ağladım ki...
sultan abla’mın başından kan sızıyordu.
ben gidecektim kurtarmaya ama annem göndermedi. biz o yaktıkları eve hep giderdik.
orada oruç tutuyorlardı. zehra abla o evde öldü, şenay teyze ve gülsüman teyze de o evde öldü.
pınar’la erdem’in annesiydi şenay teyze. erdem benim arkadaşım. galatasaray’ı tutuyor, ben fenerliyim.
bazen maç ederdik mahallede. biz onları yenerdik hep. erdem duysa bu söylediğimi bana yine ’atma oğluuum, biz sizi yendik’ der.
ama siz ona inanmayın biz onları yendik maç yaparken. şenay teyze öldükten sonra da erdem’le pınar hep evlerine gittiler.
benim annem ölse ben her gün ağlardım. onlar çok ağlamadılar. bir keresinde annesi ölüm orucundayken erdem bahçedeki bütün lahanaları yolmuştu.
’madem yemiyorsunuz ben de hepsini yolarım’ demişti. erdem’in bisikleti var. beni de bindirdi.
devrim olduktan sonra bütün çocuklara bisiklet alacaklarmış.
hakkı abi bir keresinde öyle söyledi. bütün çocuklar doya doya süt içeceklermiş.

Televizyon Haberlerinde Çocuk Temsili Araştırması

GENEL BAKIŞ
Televizyon haberlerinde çocukların temsili araştırmasının genel amacı çocuk haklarını gözeten bir habercilik anlayışının gelişmesine katkıda bulunmaktır. Günümüzde televizyon başat haber ortamıdır ve televizyondan verilen mesajlar arasında öncelikli konuma sahip olan haber mesajları, temsiller üzerinden anlamlar üretmektedir. Televizyon haberlerinin çocuk hakları açısından incelendiği çalışmada özellikle çocuğun görünürlüğü, haberde kurgulanan çocuk temsilleri, çocukların haberlere katılımı ve haber mesajlarının ele alınma biçimleri incelenmiştir. Her birimiz, kendi içimizde bir çocuk imgesi taşırız. Bu imgeyi kendi çocukluğumuz, çocuklar hakkında bildiklerimiz ve bildiğimizi düşündüklerimize dayanarak oluştururuz.

Çocuk kitaplarında ‘zenci’ olmayacak

Hemen her çocuğun büyük heyecanla okuduğu ‘Küçük Cadı’, ‘yaramaz’, ‘şakacı’ ve çılgın’! Uzun saplı süpürgesiyle dağ bayır uçuyor.
Kara kaplı Sihir Kitabı’yla gökten kurbağa yağdırıyor. Bir dostu var; Kargacık. Sevimli, bilge ve tembel! Yoldan çıkan dostuna sık sık akıl veriyor. 1957’de yayınlanan dünya çocuk klasiği ‘Küçük Cadı’ kitabında karnaval gecesi çocuklar ‘zencicik’ elbisesi giyiyor, başlarında kırmızı fes ve şalvarla Türk rolüne giriyor. 

Barışın kodları: Çocuk adları

Çocuk adları toplumsal hafızaya dair önemli ipuçları sunar. Kah dede yadigarıdır adlar, kah geçmiş zamanın onursallığı, kimi zaman ise geleceğe taşınmak istenen çocuksu duyarlılıklar.
O çocuklar ki; dil derslerinin vazgeçilmezi zıt anlamlı sözcükler dünyası onların temel ödevleri arasındadır. Ak/kara, güçlü/güçsüz, hızlı/yavaş ve daha niceleri... Çocuk bildikçe notu yükselir sınav kağıtları ve sözlülerde. Tüm bunlar tamam da; ya savaş ve barış? Ne zaman ki okullarda zıt anlamlı sözcükler dünyası ayrı bir parantez açtı bu iki sözcüğe işte o zaman barışa daha yakın olacağız demektir. Evet, barış asla savaş sözcüğünün karşıtı değildir. Savaş barışı özleten bir fiili durumdur o kadar. Barışa giden yolda öğretmenlerin bu bilinci paylaşması önemli.

Ölü çocukların ellerinden tutar, savaşa hayır deriz


Urfalı çocukların, bir bombayla bu kalleş hayata veda etmeden hemen önce, Suriye’de tuttukları bir taraf var mıydı?
Esadçı mıydılar, Esedçi mi, Özgür Suriye Ordusu yahut mücahitlerden mi?
Hayata tutunmaya çabalamaktan başka tuttukları bir taraf var mıydı?
Suriyeli çocuklarla kardeş…
Ve nihayetinde kan kardeş olmaktan başka bir tarafları var mıydı?

"Ulusal ve Uluslararası Mevzuatta Çocuk Hakları" Paneli


Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi'nce Adliye Sarayı Baro Salonu'nda düzenlenen "Ulusal ve Uluslararası Mevzuatta Çocuk Hakları" panelinde konuşan Koçyıldırım, dünyada çocukların özel durumları ve ihtiyaçları göz önüne alınarak, temel hak ve özgürlüklerin geniş bir yelpazede ele alındığını ve uluslararası alanda çocuk hukukunun bağımsız olarak düzenlenmesi yoluna gidildiğini belirtti.
1400-1500'lü yıllarda çocukların cinsel olarak istismar edildiğini, sanayi devrimi ile çocukların iş gücünden faydalanılmaya başlandığını ifade eden Koçyıldırım şöyle dedi:
"1800'lü yılların sonunda hak kavramları gelişmeye başladı ve 1921 yılında Uluslararası Çocuk Koruma Birliği kuruldu. 1924'te Cenevre Çocuk Hakları Beyannamesi hazırlandı. 1959 yılında Birleşmiş Milletler(BM) Çocuk Hakları Bildirisi'ni yayınladı. 1979'da Uluslararası Çocuk Yılı ilan edildi. 20 Kasım 1989'da Çocuk Hakları Sözleşmesi kabul ediliyor. Taraf olan tüm ülkeler sözleşmedeki asgari hakları sağlamak noktasında bir taahhüt verdi. Türkiye açısından bu sözleşme, 4 Mayıs 1995'te yürürlüğe girdi.

Bisiklet-Çocuk-Muhammed Ali nerede buluşur?

Chicago'da üretilen Schwinn bisikletleri, her çocuğun rüyasını süslerdi. 1895 yılında, bir Alman göçmen olan Ignaz Schwinn tarafından üretilen bisikletlerin çoğu da çocukların hayallerinde kalırdı. Son derece pahalı olan bu bisikletleri yoksul ailelerin oturduğu semtlerin sokaklarında görmek olanaksızdı.

1942 yılının 17 Ocak günü, tabelacı Marsellus 'un bir oğlu gelir dünyaya... Çocuğa "Cassius" adı konulur. Marsellus kılı kırk yararak kazanmaktadır geçim parasını. Eşi Odessa çalışmamaktadır. Çok geçmeden, Schwinn bisikletleri Cassius'un da hayal dünyasındaki tahtına oturur. Tabelacı Marsellus, 12 yaşına giren oğluna aldığı armağan ile evlerinin bulunduğu sokağa girdiğinde, o sırada sokakta oynayan çocuklar da ardına takılır. Çünkü, Cassius'un armağanı bir Schwinn bisikletidir!

Sansüre karşı birleşelim! Ya bu taşın altına elimizi koyacağız, ya bu taşın altında ezileceğiz!

Önce Yunus Emre’ninCennet cennet dedikleriadlı şiirinin bazı satırları Milli Eğitim Bakanlığı’nın Talim Terbiye Kurulu’na takıldı.  Ardından Kaygusuz Abdal’ın Nefes adlı şiirinin belli dizileri Milli Eğitim Bakanlığı’nınYazarlar Kurulu’nun sansürüne uğradı. 2012’yi böyle kapattık derken 2013’ün ilk günlerinde, yine Milli Eğitim Bakanlığı’nın İl Müdürlükleri’nin bünyesinde bulunan Kitapları İnceleme ve Değerlendirme Komisyonları’ndan biri John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar adlı eserinin bazı bölümlerini sakıncalı ilan edip, eserin sansürlenmesini istedi.

“Şeytanın Çocuğu”


Çocuk istismarını konu alan Şeytanın Çocuğu, Trend Yayınevi tarafından yayımlandı.
Kitapta, küçük yaşta bakımevine bırakılan Jerry Coyne’un şiddet ve tacizle geçen çocukluğunun gerçek hikâyesi anlatılıyor. Yaşadığı dehşet dolu günlerin ve sonrasındaki hukuk mücadelesinin kaleme alınmasında Coyne’un en büyük destekçisiyse kitabın gölge yazarı olan Jane Smith.
Yapıtın Türkçeye çevrilme sürecinde yayıneviyle sürekli bağlantı halinde olan Coyne, Türkiye okuyucusuna ithafen yazdığı mektubun bir bölümünde şöyle diyor:

Çocuğun Ahlak Yargısının Gelişimine Bilimsel bir bakış


PİAGET'İN ÇALIŞMALARI
Piaget'nin sosyal gelişme anlayışımıza en önemli katkısı "Çocuğun Ahlak Yargısı" adlı monografisidir. 1932 yılında ilk defa yayımlanan bu eser, onun bu konu hakkındaki, tek beyanı olarak kalmış, zaman zaman bu konuya dönmesine karşın, kitap malzemesi olacak bir şey eklememiştir.Bu eser tam bir araştırma alanı oluşturan ve ortaya çözümlediğinden çok fazla soru çıkaran, canlı ve teşvik edici bir çalışmadır.
Piaget'nin Araştırma Yöntemleri
Bu bölümde, Piaget'nin çalışmasının üç temel deneysel bölümünde kullandığı yöntemlerin tanımlanması üzerinde duracağız. Bu yöntemler muhakkak ki geliştirilip belirli durumlara uydurulabilir. Sorunun alacağı şekil çocuğa doğal görünecek olursa, kısmen bağlamla belirlenmelidir. Bu üç ana bölümde sırayla çocuğun bilincine, oyun kurallarını uygulamasına, yalan ve hırsızlık hakkındaki düşüncelerine, adalet, sorumluluk ve ceza karşısındaki tutumuna değinilecektir.

“Ders: İsyan Konu: Grev / 1911 İngiltere’de Çocuk İsyanları”


1911 senesinin yazı bir çok greve tanıklık etti. İngiltere’nin Hull şehrinde tersane işçileri ağır koşullarda çalışıyorlardı. Kıt kanaat geçinirlerken her sabah kahvaltıda kuru ekmeğin yanında bir yumurtayı paylaşıyor, çocukları çıplak ayak dolaşıyorlardı. Bir tekstil kasabası olan Dundee’de, çoğunluğu İrlanda göçmeni olan işçiler keten fabrikalarında çalışıyor, ciğerlerine ve midelerine dolan kenevir lifler yüzünden sürekli susuzluk hissiyle yaşıyorlar ama yine de karınlarını doyuramıyorlardı. Hatta bu tekstil bölgesinde çocuklar da “yarı zamanlı” olarak çalışıyor, haftada üç gün fabrikaya iki gün okula gidiyorlardı.

“Çünkü Çocuklar Korkunçtur!”


İyi niyet gösterileri, umut dolu temenniler, naif dilekler… Yeni yılı karşılamanın o tarifsiz heyecanı… Bir de eski yıl güle güle yeni yıla merhaba ninnileri. İhtiyar eski yıla el sallayan sevimli yeni yıl bebeği… Döne dolaşa aynı yollardan geçse de farklı yerlere ulaşabileceğini zannetmenin hafifliği…
Pek naif, pek nazif, pek eğlenceli… Kendini geriye çekip gözlerini kapatınca ortalığa yayılan leş kokusunu duymuyormuş gibi yapmak elbette olası. İçinde debelendiğimiz bataklığa gözlerimizi kapatırız ve o yok oluverir…

Ben Çıkana Kadar Büyüme e mi… (Görüş Günlerinde Büyüyen Çocuklar ) – Adil Okay


“Ben Çıkana Kadar Büyüme e mi”, diğer adıyla “Görüş Günlerinde Büyüyen Çocuklar”, alanının tek kitabı olma iddiası taşıyor. Zira bu güne kadar insan hakları örgütlerinin raporlarında yer alan rakamların, bu kitapla canlanıp ete kemiğe bürünmesi söz konusu. Yazar Adil Okay, üç yıllık bir çalışma sonucu, Türkiye’nin tüm cezaevlerinden 100 kadar politik tutuklu ve hükümlüye ulaşmış, mektuplar aracılığıyla onları anlamaya ve anlatmaya çalışmış. Bununla yetinmemiş, kitabında anne ve/veya babaları tutuklu olan, dolayısıyla hapishane kapılarında büyüyen çocukları konuşturmuş. 

Çocuk tutsaklar: Pozantı cezaevine gönderilmekle tehdit ediliyoruz

Diyarbakır E Tipi Cezaevinde kalan çocuk tutsaklar, cezaevi idaresinin tehditlerine maruz kaldıklarını belirterek, baskı gördüklerini iddia etti. İHD Diyarbakır Şubesine mektupla başvuruda bulunan çocuk tutsaklar “Müdür bize ‘yaptıklarınızdan ötürü pişman olacaksınız ve sizleri Pozantı’ya göndereceğiz’ diyerek tehdit ediyor” dedi.

Devrimin Çocuk Nefesi


Bizi görmeye geliyor onu beklediğimiz yerde… Ağır bir Abla büyümüş de küçülmüş birini bekliyorum bir bakıyorum ki! Orta boylarda mahcupça tebessüm eden bir kızla karşılaşıyorum. Türkçe konuşamıyoruz onunla! Çünkü bir şeyler değişene kadar o dili konuşmayı reddediyor…
İlk başlarda anlayamıyorum ama sonra ertesi geceye kadar düşünüp ona hak veriyorum…

Bir Anne Dile!


Bu yazı annelere.
Ey anneler, kendinize dönüp de bir bakın. Kendinize çocuğunuzun gözüyle bakın. Ne görüyorsunuz?
a) Bir melek
b) Bir şeytan
c) Çocuğunun her işine karışan bir maydanoz
d) Çocuğunun her yaptığını eleştiren bir mükemmeliyetçi
e) Çocuğunun dediklerini bir türlü anlamayan bir vurdumduymaz
f) Çocuğunun yaptıklarının farkına varmayan bir uyurgezer
e) Çocuğunu pamuklar içine büyüten bir evham kumkuması
f) Hepsi, hiçbiri ya da bazıları… Aklınıza gelen diğer her şey…