Site içi arama

İşçi Çocukları da İşverenin Çocukları Kadar Sevimlidir


Fotoğraf 1976 yılının 1 Mayıs mitingine ait. Sınıf mücadelesinin, fabrika işgallerinin, faşizme karşı mücadelenin yaygınlaştığı döneme ait miting ve protesto fotoğrafları toplumsal hafıza oluştururken 'ait olduğu' dönemle ilgili çağrışımlarda bulunuyor. 'Örgütlenen' emeğin görünür olduğu 1 Mayıslar toplumda dalga dalga etkisini gösteriyor ve artık sistemden hoşnutsuz olan, interneti sansürlenen, sineması yıkılan, kenti yağmalanan, emeği taşerona sunulan, bedeni tahakküm altına alınmak istenenler, yok sayılanlar meydanları dolduruyor. Neoliberalizmin, emek sömürüsünün yanı sıra emeğin yeniden üretim alanlarını piyasalaştırdığı ve kamusal hakları paraladığı dönemde 'sınıf' ve 'mücadele' yeni bir çizgide hayat buluyor.

Kutlu Doğum: Kız çocuğu toprağa gömülür...

Mustazaflar Cemiyeti ve Peygamber Sevdalıları Platformu tarafından stadyumda düzenlenen Kutlu Doğum Haftası'nda etkinliğinde, sahnelenen tiyatro oyunuyla, İslamiyet öncesi cahiliye devrinde kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi canlandırıldı. 

Bangladeş: Ucuz giyimin çocuk işçileri

Bangladeş'in başkenti Dakha'da pek çok konfeksiyon atölyesinin bulunduğu binanın aniden çökmesiyle 300'den fazla kişi öldü.
Arama kurtarma çalışmaları devam etse de enkazdan insanların canlı çıkarılmasına dair umutlar azalıyor.
Bu olay, aralarında Primark ve Next gibi dev markaların da olduğu Batılı hazır giyim şirketlerinin, dünya ortalamasının çok altında fiyatlarla tekstil ürünü aldığı ülkede, bu sektör ve çalışma koşullarına dair soru işareti yarattı.

Sincan Cezaevi'nde iki çocuk açlık grevinde

Sincan Gençlik ve Çocuk Cezaevi’nde tutuklu olarak yatan Hüsnü Elçik ve Ozan Bektaş adlı çocuk tutuklular 12 Eylül’ü aratmayan uygulamalara karşı açlık grevine başladı.

19 Nisan’dan bu yana açlık grevinde olan çocuklara dayatılanlar psikolojik işkenceyle de sınırlı değil. TUHAD-FED Ankara Temsilciliği’nden alınan bilgilere göre, çocuk tutuklular 9 gündür açlık grevinde. Kendileriyle görüşen avukatlara bilgi veren Elçik ve Bektaş’ın, açlık grevi ile grevden önce yaşadıkları sorunlarla ilgili avukatlarına ve çeşitli kurumlara dilekçe, mektup ve faks gönderdikleri öğrenildi.

Küçük Kara Balık büyüyor!


İnternet annelerinin sıkı takipte olduğunu bildiğim Türkiye’nin ilk veli inisiyatifi ile kurulan Montessori okulu olan Küçük Kara Balık Çocuk Evi üçüncü yılını dolduracağı şu günlerde büyük bir heyecan içinde.
Engin denizlere açılmaya hazırlanan küçük kara balıkların yolculuğu kadar Koşuyolu’ndan Erenköy’e taşınarak okulu büyütme fikri de her geçen gün bu heyecanı tetikliyor.
Durum böyleyken arada derede Küçük Kara Balık Çocuk Evi‘nin  müdürü Sibel Özkul Keleş‘le bir söyleşi yaparak hem Montessori metodunun temel prensiplerini hem de veli tanıtım günlerinde en çok sorulan soruları konuştuk.

Hayvanlar da şükreder (mi?)


Zeytinburnu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, okullara gönderdiği yazıyla, içerisinde gerici ifadelerin ve halklara yönelik nefret söylemlerinin yer aldığı kitapların öğrencilere okutulmasını istedi.
Eğitim örgütleri, 4+4+4’le beraber okullarda verilen eğitimin değişeceğine ve sistemin bilim dışı bilgilerde ısrar edeceğine dikkat çekmişti. Bunun bir örneği İstanbul Zeytinburnu’nda yaşandı. Zeytinburnu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, ‘Türkiye Okuyor’ Projesi kapsamında okullara bir yazı gönderdi ve proje kapsamındaki 81 kitabın öğrencilere okutulmasını istedi. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün ve Kaymakamlığın imzası bulunan yazıda şu ifadeler yer alıyor:

Çocuk katliamları aydınlatılmayı bekliyor


Türkiye’nin son çeyrek yüzyılına damgasını vuran bir başka gerçeklik ise çocuk katliamları. Uğur Kaymaz, Enes Ata, Ceylan Önkol gibi yaklaşık 570 çocuğun katledildiği Türkiye’de, Kürt sorununu çözeceği iddiasında bulunan AKP, çocuk katliamlarıyla da yüzleşmek zorunda. Failleri yargı önüne çıkarıp adaleti tecelli ettirmekle karşı karşıya olan AKP, böylelikle katliamları karanlıklardan çıkarıp aydınlatmakla da mükellef.

4+4+4'te dönüşüm çilesi

Kadıköy’deki Reşat Nuri Güntekin İlköğretim Okulu, yılbaşında hem ilkokul hem de ortaokul olarak eğitime başladı. Okul hem 1. sınıf hem de 5. sınıf kaydı aldı. Veliler 4+4+4 ’e geçildiğinden bu yana dönüşen okullarda kademeli geçiş olacağı, var olan öğrenciler mezun olduktan sonra okulun tamamen ilkokul ya da ortaokul olacağı söylendiği, okul müdürü de kayıt sırasında bir mağduriyet olmayacağını söylediği için kayıtlarını yaptırdı. 
Ancak Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü şimdi dönüşümün kademesiz olacağını söylüyor. Yani gelecek yıl okul ortaokul olarak eğitime devam edecek, 5, 6, 7 ve 8. sınıflar eğitim alacak. 2, 3, 4. sınıflar öğretmenleriyle birlikte başka okula gönderilecek. 400 veli isyan ediyor. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü 38 okulda böyle kademesiz geçiş planlıyor. 

Sen Güzel Çocuk..


 “Çalışan, çalıştırılan, erken büyüyen, hiç büyüyemeyen, çocuk olmanın tüm güzellikleri ve zorluklarıyla dünyanın dört bir tarafında renkleri, sesleri, dilleri birbirinden farklı, hakları aynı olan tüm çocuklara...”


Çocukluğumuz yine feda olsun!



Bir daha hiçbir 23 Nisan’ı
göremeyecek Ahmet Yıldız için…

Muhtemelen 10 yıl sonra 23 Nisan Çocuk Bayramı da dünya tarihinde bir ilk olarak “Çocuk İşçilerin Çocuk Bayramı kutladığı milli bir güne” dönüşecekti….
Çocuklara o gün için çalıştıkları ”imalathane” yarım vardiya izin verip, pres makinesi sıktıkları yüksek ayaklı sandalyelerinden indirip bayramlarını kutlardık…
Eti de kemiği de erimiş çıraklar, küçük çaycılar, oto tamir atölyelerinin “ıssız gözlü” çocuklarına Organize Sanayi Bölgelerinden katılacak milyonlarca ”yüzleri yaşlılık yontusu çocukların” karşısına geçip “bugün bayram çocuklar” derdik…
Sonra bu körpe “neferlerinin emek girdisi” üzerine hamasi ekonomik büyüme edebiyatı parçalanır…
Ve “milli vatan” kavramının artık doğrudan ”sermaye birikimini” işaret ettiği ezber belagatler hiç değişmeden çın çın ortalığı çınlatırdı…
Taşeron işsiz babalarından kat be kat az maliyetli çocuk işçiler, 17 yaşına kadar “istihdam edillip” ve sonra yeni gelen 12-13 yaşındaki çocuklara terk edecekleri sanayi sitelerine yakın resmi meydanlarda törenler için toplatılıp yine saatlerce bekletilirlerdi…

Olağanüstü ülkenin bayramsız çocukları

                                     

1980’li yılların sonu ve 90’lar bu coğrafyada iki tane ülke vardı, olağan olan ve olağanüstü olan, olağan ülke tüm olağanlığıyla yaşamına devam ederken, olağanüstü ülkede olağan üstü bir halin uygulamaları yapılıyordu. Olağan ülke dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan felakete vah tüh çekerken, olağanüstü ülkenin insanlarının yaşadıkları karşısında üç maymun bir tavır takınmıştı.
Olağanüstü ülkenin insanları bir savaşın ortasında zorla göç ettiriliyor, bu ülkenin ağabeyleri, ablaları, babaları bir gece kolluk kuvvetleri tarafından götürülüyor ve bir daha geri dönmüyorlardı. Olağan ülkenin insanları ana akım medyanın haberleriyle içlerinde olağanüstü ülkeye karşı nefret büyütürken olağanüstü ülkenin insanları zorla göç ettirildikleri topraklardan geldikleri büyük şehirlerde, farklı dil ve kültürleriyle sağır ve dilsiz bir yaşam sürmek zorunda kalıyorlardı.

'Otistik çocuklar doğuştan ateist, onları inançlı hale getireceğiz'


Adana Otistik Çocuklar Sağlık ve Eğitim Derneği Başkanı Sosyolog Fehmi Kaya, "otistik çocukların beyinlerinde Allah alanı gelişmemiş, onun için ibadet etmeyi, Allah’a inanmayı bilmiyorlar" diyerek, adeta bir imam gibi şu sözleri kullandı: "(Otistik çocukların) bir yaratan olduğunu insanların buna inanıp ibadet ettiğini anlaması, kavraması, içselleştirmesi gerekiyor."

Hrant Dink: 23,5 Nisan


Hrant Dink'in 23 Nisan 1996'da Agos gazetesinde yayınlanan, hem 23 Nisan çocuk bayramını hem de 1915'te Osmanlı Ermenilerinin "Büyük Felaket"e maruz kalışının yıldönümü olan 24 Nisan'ı ele aldığı yazısını yeniden yayınlıyoruz. Bu yazı Tililili Ses Enstalasyonu kapsamında oyuncu Fikret Kuşkan tarafından seslendirilmişti. Yazının ses kaydını dinlemek için tıklayın.

Hindistan’da 5 yaşındaki kız çocuğuna tecavüzün ardından sokaklar doldu

Hindistan’da son aylarda artan taciz ve tecavüz vakalarının en çarpıcı örneklerinden biri Yeni Delhi’de yaşanmış, 23 yaşındaki bir üniversite öğrencisi tecavüze uğramış, ardından da öldürülmüştü. Aynı kentte bu defa da 5 yaşındaki bir kız çocuğu saldırıların hedefi oldu. Komşusu tarafından kaçırıldıktan sonra günlerce alıkonulan ve defalarca tecavüze uğrayan 5 yaşındaki kız çocuğu, attığı çığlıkların duyulması sonrasında yapılan polis baskınıyla kurtarıldı. Çocuk hastaneye kaldırılırken, polis baskınından kaçan saldırgan ise halen yakalanamadı.

Öğrencilere ödev: 50 bin salavat


İstanbul’da Fatih Sancaktar Hayrettin İlköğretim Okulu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretmeni, Diyanet İşleri’nin 14-20 Nisan tarihleri arasında Hazreti Muhammed’in doğumu vesilesiyle ilan ettiği Kutlu Doğum Haftası için iddiaya göre ‘salavat’ ödevi verdi.
Öğretmen M.N.A., 5’inci sınıf öğrencilerine 20 günde 50 bin salavat getirip bunu belgelemelerini istedi. Bazı veliler tanesi 2 liraya satılan, dua sayıcı “zikirmatik” alırken, bazı öğrenciler deftere 50 bin çubuk destesi çizmeye başladı.

Kentsel dönüşüm var diye üst geçit yapılmayınca bir çocuk daha öldü

‘Burası çok tehlikeli. Kentsel dönüşüm oldu diye buraya üst geçit yapmıyorlar. Kentsel dönüşüm olacak diye o zamana kadar herkes mi ölecek…’
Bursa’da doğum yaptığı gün 13 yaşındaki diğer oğlunu trafik kazasında kaybeden acılı annenin dramı yürekleri burktu.
Bir gün içerisinde önce mutluluk ardından evlat acısını tadan anne Kezban Alnıdelik, 13 yaşına kadar büyük sıkıntılarda büyüttüğü oğlunu kaybetmenin acısını yaşıyor.

Başımız sağolsun; Üvercinka da katledildi!



Biri daha katledildi bembeyaz bir sayfanın tam ortasında... Gözlerimizi açıp okumaktan korkarak, ürkerek yan gözle şöyle bir bakıverdik... Acımız büyüktü, çaresizdik... Bilinçsiz eller birini daha öldürmüştü! İçimiz cız etti ama nafile...
Sosyal Medya’da paylaşılan o beyaz sayfanın görselinden aldık acı haberi... Limit Yayınları LYS Edebiyat test kitabındaki sorunun ta kendisindeydi haber: Ünlü şair Cemal Süreya’nın Üvercinka’sının katli !

Çocuk İşçiliğine Karşı Kanun Teklifi

CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi çocuk işçiliğe son verilmesine yönelik düzenlemeler içeren kanun teklifi verdi.
Çocuk işçiliğinin “emek sömürüsünün en vahşi biçimi” olarak tanımlandığı teklifin gerekçesinde, daha fazla kar için daha ucuz işgücüne yönelimin arttığına dikkat çekildi, işini kaybeden yetişkinlerin yerini “maliyet hesaplarına dahil edilmeyen bir işgücü olarak” çocukların aldığı vurgulandı.

Kimsenin annesi değilim ve böyle de iyiyim


Hiçbir zaman çocuk sahibi olmak istemedim. Annem ve babam bir gün şu sahiden beslemeniz gereken ve sahiden altını pisleten oyuncak bebeklerden aldılar. Şaka etmiyorum, hastalandım ona bakacağım derken. Sonra da ne zaman çocuk ister miyim diye sorsalar, hayır teşekkür ederim, diye cevap verdim. Lakin kimseyi buna ikna edemedim.
Yıllar boyunca, çocuk istememe yolundaki kararım daha da sağlamlaştı. Bir kez bile çocuk istediğimi hatırlamıyorum mesela. Çocuksuz olma tercihim, diğer bütün tercihlerimi de belirledi.
Hayatımın bütün dönüm noktalarında en yakınlarım tarafından tekrar tekrar çocuk sahibi olmak isteyip istemediğim soruldu. Her seferinde hayır dedim. Bazen bunun bencilliğim yüzünden olduğu söylendi. Büyüdükçe bu bencillikten kurtulacak ve çocuk isteyecektim. Bir kez bir arkadaşım, çocukluğumda taciz edildiğim için mi çocuk istemediğimi bile sordu. Cevabım hep hayırdı.

Somut Olarak Barış Eğitimi Ders Planları


Barış süreci tartışılırken, barış eğitimi, nadiren ele alınıyor. Bu nadir ele alışlarsa, soyut düzeyde seyrediyor. Bu yazıda, somut olarak neler yapılabileceği üstünde duruluyor. Belki de, daha önce, “barış eğitimi neden gerekli?” ve ‘barış eğitimi, neden bir akademik zihin cimnastiğinden öte bir çabadır?” gibi soruları yanıtlamak gerekiyor.
Çeşitli kişiler tarafından dile getirildiği gibi, dünyada barış ve müzakere örneklerinde, kadınların yer almadığı barış çabalarının başarısının uzun sürmediği biliniyor.

Bir çocuk nasıl politize olur?


Herkes bir öykü ile büyür. Ve her öykünün, seslerden, kelimelerden, cümlelerden öte bir ana fikri, hatta bir ruhu vardır. Biz henüz konuşmaya, yürümeye başlarken, öykümüzün sesleri elimizden tutar ve eşlik eder bu doğal ilerlemeye...
Henüz bilmeyiz, manevi şifrelerimize usul usul yerleşenin, öykümüzün ruhu olduğunu... Ve ayaklarımızın en çok yere bastığı çağımızda fark ederiz; o ruh bizimle gelmiştir! Elimizden tutan sesler, sertleşen tüm kabuklarımızın altında bir magmaya dönüşmüştür. İçimizde yandığını hisseder ve kimi zaman taşmasını engelleyemeyiz. O bizizdir artık...

"Lan KÜRT!"


B
Ben bir öğretmenim. Aslen Arnavutluk göçmeniyim. Lakin yaşadığım kent, güneşi ve turizmiyle beraber ırkçılığıyla da ünlü bir Akdeniz kenti olduğu için, çoğu zaman bulunduğum ortamlarda Kürt halkına karşı küfürler, hakaretler gırla giderken “ben de Kürdüm!” deyiveriyorum. Dolayısıyla siz bu yazıyı okuyanlar ve aile çevrem dışında, okulumda öğrencilerime ve bazı öğretmenlere benim memleketimi sorsanız, benim Diyarbakırlı, Dersimli, Sivaslı, Hakkarili olduğumu söyleyenlere şahit olacaksınız. Eşim gerçek Kürt-Alevisidir. Bu huyuma çok kızar ve neden böyle bir yalana başvurduğumu bir türlü anlayamaz. Ben de her seferinde “bu ırkçı saldırı ve söylemler karşısında Kürt olmayım da ne olayım?” diye sorarım.

Ceylan Önkol için Meclis Araştırması İstendi

BDP Milletvekili İdris Baluken 2009’da Lice’de koyun otlatırken meydana gelen patlamada Ceylan Önkol’un hayatını kaybetmesi ve olayın sorumlularıyla ilgili Meclis araştırması istedi, Erdoğan'ın yanıtlaması için de soru önergesi verdi..
BDP Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Meclis’e verdiği önergeyle, 28 Eylül 2009’da Lice Şenlik köyünde hayvan otlatırken askeri bölgeden atılan bir patlayıcı sonucu hayatını kaybeden Ceylan Önkol’la ilgili olarak Meclis araştırması açılmasını istedi.

Kreş Haktır Platformu: "Çocuk Bakımı Erkeklerin de Sorumluluğu"

Kadın, LGBT, emek, meslek ve hak örgütleri, sendikaların kadın yapıları biraraya gelerek Kreş Haktır Platformu’nu kurdu.
Platform bugün düzenlenen bir basın açıklamasıyla, çocuk bakımının sadece kadınların değil erkeklerin de sorumluluğu olduğunun altını çizdi, bakım hizmetlerinin devlet tarafından sosyal haklar bağlamında verilmesini talep etti.

"Bilinmeyen Cisim" Patladı, Bir Çocuk Öldü


Şırnak'ın Güçlükonak ile Cizre ilçeleri arasında yer alan Zêvê köyü yakınlarında koyunlarını otlatan 11 yaşındaki çocuk çoban Ramazan Yıldız, yaşanan patlamada ağır yaralandı. 
Patlama sesini duyan köylüler tarafından Cizre Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Ramazan Yıldız tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Çocuğa utanmadan ‘fahişe’ diyorlar


Yaşı daha 13… Ama Ö.Y.’nin çocuk olması, 29 erkeğin ona tecavüz etmesine engel teşkil etmemiş!
Bir çocuğa tecavüz etmek için, şantaj yapacak kadar alçalmışlar. Ne de olsa bu yaştaki çocuğu korkutmak kolay: “Anneannene söylerim” demeleri yetmiş… Tabii iş polise intikal edince, paçayı kurtarmak için daha da alçalmaktan geri kalmamışlar.
Şimdi “Para karşılığında beraber olduk” ve “yaşını söylemedi, büyük gösterdi” diyor bu erkekler. Yazıklar olsun…
13 yaşındaki bir çocuk yaşını ne kadar ve nasıl büyütebilir, sorarım size? “Yaşını söylememek” tecavüz edilebileceği anlamına mı geliyor? Para karşılığında bir çocukla beraber olmak, nasıl “hafifletici” sebep sayılabilir?
Kocaeli-Gölcük’te, “ilçenin tanınmış aileleri”nin çocuklarının ve bir astsubayın da arasında bulunduğu tecavüzcüler, Ö.Y.’ye çamur atarak, onu fahişeleştirerek temize çıkmaya çalışıyor. 29 kişiden sadece sekizi tutuklandı.

Dünyanın bütün 'Küçük Prens'leri birleşin!

"Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupéry tarafından 1943 yılında kaleme alınan Küçük Prens Kitabı ve onun yıldızlardaki varlığı, bizi, belki küçüklüğümüzden de fazla heyecanlandırıyor. Onu yeniden yeniden okuyoruz… Küçük Prens kitabındaki felsefe, düşünce ve duygunun daha güzel bir dünya yaratmak için insanlara ilham verdiğine inanıyoruz." (tanıtım bülteninden)

Çocuklara, gökyüzüne baktıklarında bomba yağdıran uçakların dışında 'küçük prens'lerin, umutların, meraklı yıldızların ve ay dedeye dokunmak isteyen çocukların da olabileceğini gösteren Antoine de Saint-Exupéry'in 'Küçük Prens'leri Yıldıray Lise'nin koleksiyonundan, farklı dillerde yayınlanmış 170 kitaptan oluşan bir kitap sergisi ve etkinliklerle bugünün çocukları ve yetişkinleri ile buluşuyor. Tayfa Kitapkafe'nin ev sahipliği yaptığı sergi 29 Mart - 25 Mayıs tarihleri arasında ziyaret edilebilir ve dünyanın 'küçük prens'leri ile tanışılabilir. 
                                                                                                       Çekirdek Çocuk



"Not: Sergi her hafta Cumartesi günü yenilecektir. Sergi boyunca söyleşiler, okuyucu buluşmaları, dinletiler düzenlenecektir."


Küçük Prens Kitapları Sergisi ve Etkinlik Dizisi
Açılış ve Kokteyl: 2 Mart 2013 Cumartesi Saat: 19.00
Adres ve İletişim: tayfa kitapkafe



Meşrutiyet Mahallesi Selanik caddesi 82/32
Kızılay-Çankaya/Ankara
Cep: 0536 423 32 11 Telefaks: 0312 424 11 99
E-posta: info@tayfa.com.tr





Yeni utanç davasında yine ‘utanç haberciliği’ imzası


Kocaeli’nde 13 yaşındaki Ö.Y. 29 erkeğin tecavüzüne uğradı. Yargı Ö.Y.’ye cinsel saldırıda bulunan 29 kişiden 21’ini serbest bıraktı. Medya ise bir utanç davasına daha, ‘utanç haberciliği” imzasını attı
Kocaeli’nin Gölcük İlçesi’nde Gölcük Dumlupınar İlköğretim Okulu öğrencisi 13 yaşındaki Ö.Y. aralarında bir astsubayın da bulunduğu 29 kişi tarafından cinsel tacize ve tecavüze uğradı. Habertürk’ün haberine göre 1 ay önce Ö.Y.’nin cinsel saldırıya uğradığını öğrenen öğretmenleri Ö.Y.’nin annesiyle görüştü. Görüşmelerin ardından Ö.Y’nin annesi Cumhuriyet Savacılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Eril devlet kafalı kalemlerden cinsel istismar yorumları


Kadına yönelik şiddet, cinayet; çocuk istismarı; LGBT bireylere nefret suçları, cinayet… Son yılların gazete, internet, dergi sayfalarında en sıklıkla göze çarpan haberleri oluyor. Bunlar bu kadar çoğaldı mı, yoksa daha mı görünür oldu? Bakınız 9 Nisan tarihli Radikal Gazetesinin 8. sayfasının sağ sütununa:
Anne-kız oklava ile öldürüldü!
Bıçaklayıp koli bandı yapıştırdı!
Liseli genç kız öldürüldü!
Durakta bekleyen iki kadına ateş!
Durum vahim, kabul etmek lazım. Hem de kadın cinayetleri, şiddet olayları, cinsel istismar, nefret suçları arttı mı, bize mi öyle geliyor diye bir tartışmayı anlamsız kılacak kadar vahim!

Devlet görevlileri 'görev' başında

Kocaeli'nin Gölcük İlçesi'nde, 13 yaşındaki ilköğretim okulu öğrencisi Ö.Y. ile ilişkiye girdiği iddiasıyla 29 kişi gözaltına alındı. İfadelerinin ardından şüphelilerden 10'u dün akşam adliyeye sevk edildi, aralarında 1 astsubayın da bulunduğu 8 kişi tutuklandı.
Gölcük'ün Dumlupınar İlköğretim Okulu öğrencisi 13 yaşındaki Ö.Y. arkadaşlarıyla konuşurken, erkeklerin kendisiyle ilişkiye girdiğini azından kaçırdı. Bu durum kısa sürede yayılınca, iddialara göre bazı erkek öğrenciler de şantaj yaparak Ö.Y. ile ilişkiye girdi.

Yaklaşık bir ay önce durumu öğrenen Ö.Y.'nin öğretmenleri, eşinden boşanan ve İzmit'te masaj salonlarında çalışırken geçen yıl kızıyla birlikte Gölcük'e taşınan annesi A. ile konuştu. Annesi A. da kızı Ö.Y. ile konuştuktan sonra Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu.

Okullarda Ayrışma Zili Çalıyor!

Eğitim-Bir-Sen’in kamuda türbana özgürlük kampanyası ile AKP ’nin okullarda kıyafeti serbest bırakmasının ardından okullarda öğrenci ve öğretmenler arasında ayrışma başladı. Bağcılar İbni Sina Anadolu Lisesi’nde bazı öğrenciler okula türbanla gelince, bir başka öğrenci grubu da yakasında siyah kurdele ve Atatürk rozetiyle derslere girdi. Esenler Atatürk İlkokulu’nda küçük çocukların derslere türbanla girmesine izin verildi.

Duyarlı ebeveynin hukuk rehberi: Ceylan Önkol


Hatırlar mısınız?
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, 28 Eylül 2009′da açık arazide bir patlama meydana gelmiş, 12 yaşındaki Ceylan Önkol oracıkta ölüvermişti. Onun kimbilir hangi nedenle -belki okula kayıt yaptırmak için- çektirilen fotoğrafındaki bakışlar içimize işledi. Ceylan, dehşetli bir merakla bakıyordu vizöre. Sonra o bakış, Ceylan’ın yaşam hakkına karşı işlenen suçun faillerinin ve tanıklarının, yani bizlerin, hepimizin üzerine asılı kaldı.
Derken, yüce adalet bu bakışları üzerinden silkeleme girişiminde bulundu. Hem adaleti yücelten de üzerinde bu türden zerrelerin barınamayacağı kayganlıkta bir dile ve duruşa sahip olması değil midir?

“50 Çocuk”: Bir soykırımdan kurtuluş öyküsü


Yahudi Soykırımı şimdiye dek çok sayıda belgesel ve sinema filmine konu oldu. Gazeteci Steven Pressman’ın “50 Çocuk” adlı ilk belgesel çalışması ise Philadelphialı Kraus çiftinin 50 Yahudi çocuğu kurtarma çabasını üzerine orijinal bir öyküyü ekranlara taşıyor.
Yönetmen Pressman, Elenor Kraus’un günlüklerini temel alarak oluşturduğu öyküde özellikle çiftin yaşamını filmin odak noktası olarak gösteriyor: “Bu pek fazla bilinmeyen soykırımdan kurtarılış öyküsünü aydınlatmak harika bir fırsat. Ancak benim için daha da önemlisi, bu olağanüstü çiftin yaşamı üzerine odaklanmaktı. Diğer yandan, çok zor koşullarda dahi, sıradan insanların olağanüstü sonuçlar alabileceğini insanlara gösterme fırsatı buldum.”

Murat İzol toprağa verildi


Dicle Nehri'nde bulunan Murat İzol'ün cenazesi Diyarbakır Devlet Hastane'sinde yapılan otopsinin ardından yakınları tarafından teslim alınarak doğduğu Entîrt (Kaya) Köyü’nde yüzlerce kişi tarafından toprağa verildi.
Amed’in Fiskaya semtinde 12 gün önce polisin kovalaması sonucu Dicle Nehri'ne atlayan ve akşam saatlerinde Ongözlü Köprü civarında Dicle Nehri’nde cesedi bulunan 19 yaşındaki Murat İzol isimli liseli gencin cenazesi Diyarbakır Devlet Hastanesi’nde yapılan otopsinin ardından ailesi tarafından teslim alındı. İzol’un cenazesi oluşturulan konvoyla doğduğu köy olan Amed’in Eğil ilçesine bağlı Entîrt (Kaya) Köyü’ne götürülürken birçok aracın oluşturduğu konvoya polisin zırhlı araçlarla eşlik etmesi ise dikkat çekti.

T.C'den N.Ç, A.Y, C.Ö'ye ve diğerlerine dair


İsimlerin baş harflerinin oluşturduğu kalıplaşmış anlamlar vardır. Kısaltma genelde 'lafı uzatmamak' ve 'gereksiz gevezelik'ten kaçınmak için kullanılır. Çoğunlukla da özel kurum isimleri ve markalarda kullanılır ki yan yana gelen birkaç harf, zihnimizde bir şeyler belirmesine neden olur ve 'tahayyül' ederiz. Politik tartışmalar esnasında, bir harfin nasıl okunduğu üzerinden girişilen analizler genellikle tartışmanın asıl içeriğinden bile daha çok önemsenir.

Çocuk İşçilerin Fotoğrafçısı LEWIS HINE



Hine fotoğraf aracılığıyla sosyal reformlar gerçekleştirilebileceğine ve insanlarda sosyal bilincin oluşturulabileceğine inanıyordu Öğretmen olarak özellikle çocuk işçi çalıştırılmasına karşı çıkan Hine'yi 1908 yılında Ulusal Çocuk İşçi Komitesi  hem araştırmacı hem de fotoğrafçı olarak işe alır ve ondan bir rapor hazırlamasını ister. Tüm ülkeyi dolaşır ve bu çalışmaları sonucunda çocuk işçilerin fotoğraflarının yer aldığı iki kitap yayınlar. Uzun ve ağır şartlarda çok düşük ücretlere çalışan, kötü evlerde yaşayan, okuma yazma öğrenme şansı bile olmamış bu çocukların yaşam koşullarını ve yaşadıkları zorlukları belgeler.


Lewis Hine şu hepimizin bildiği gökdelen inşaatlarında çalışan işçilerin fotoğraflarıyla ünlü olmadan önce  yıllarca işçi hakları için mücadele vermiş bir fotoğraf sanatçısı. Kendisi 1874 doğumlu bir Amerikalı.
Fotoğrafçı ve sosyolog kimliğini bir arada bulunduran sanatçı Chicago,Colombia ,ve New York Üniversitelerinde  sosyoloji okuduktan sonra öğretmenlik yapmaya ve eğitim materyali olarak da fotoğrafı kullanmaya başlıyor Bu arada Ellis Adasındaki göçmenlerin durumundan çok etkileniyor ve bir sosyolog gözüyle tarihe tanıklık eden binlerce fotoğraf çekiyor.





Hine kendisini yangın görevlisi,sigortacı ,İncil yada kartpostal satıcısı olarak tanıtıp  Lancaster ,Dallas ve Tifton’daki tekstil fabrikalarına girdiğinde boylarından yüksek dokuma makinelerinin üstüne tırmanarak iplik bobinlerini değiştirmek, kumaş artıklarını toplamak gibi işlerde çalışan düzinelerce on yaşın altında çocuk işçiyle karşılaşır. 
Hine çocuk işçilerle kömür madenleri,konserve fabrikaları,cam üfleme atölyeleri gibi daha pek çok alanda karşılaşmış ,zengin yetişkinler için puro saran, saatlerce balıkhanede istiridye ayıklayan, gazete satan, bahçelerde meyve toplayan, çok küçük yaşta çocukları fotoğraflamıştı.







Bu fotoğraflar şüphesiz iş gücünün kötüye kullanımına ait federal kanunları etkilemiş ,bu yasaların değiştirilerek çocuk işçiliğinin önlenmesi ve daha insanca çalışma koşullarının oluşturulmasına katkıda bulunmuştur.
Yıllarca sürdürülen mücadele sonucu Kongre federal yasayı ancak 1916’da çıkarmış ve 14 yaşından küçük çocukların çalıştırılması böylece yasaklanabilmişti.


Hine, Kızılhaç’ı tarafından, yardım çalışmalarını belgelemek üzere Avrupa'da görevlendirilmişti. I. Dünya Savaşı’nın son aylarında ve ateşkesten sonra, Fransa, Belçika ve Balkanlar’da seyahat ederek savaştan paramparça olmuş kıtayı fotoğrafladı.1919 ‘da “The Children's Burden in the Balkans ı yayınladı.

Çocuklar Yazıyor / Barışı Yakalamak


“Şu yeryüzüne sonsuz bir barış ve mutluluk getirmek amacımıza ulaşmak için katliama ve yıkıma zorunlu olan biz zavallı insanlar.” demiş Jack Landon, Demir Ökçe kitabında. Neden demiş? O da barışın mutlak mutluluk olduğunu biliyormuş demek ki. Eleştirdiği, sonsuz ve tek doğru olan barışı elde etme yönteminden başka bir şey değil.

Çocuklar hiç sormazlar mı, tarih derslerinde neden bunca savaş olmuş da bunca ana evladını, bunca çocuk ailesini yitirmiş, o güzelim atlar -hiç canları yokmuşçasına- nasıl da basit kullanılıp savaşın bir simgesi haline gelmiş. Halbuki kaslı bacakları titreyerek, upuzun yeleleri rüzgarda savurarak, tozu dumana katarak koşmaları gerekiyor geniş arazilerde. Çocuklara ne cevap verilebilir ki mantık yadırgamasın, bünye garipsemesin. Çünkü yapılabilecek en akla dayalı zannedilen açıklama bile hayata bağlanılan ipleri aşındırıp tüyleri diken diken edecektir. En mantıksız, en saçma açıklama ise savaşın bir iç güdü, genlere kalıtsal olarak taşınan bir davranışın tohumu olması iddiasıdır. Böyle bir iddia ihtimal dahi olsa gerçekçi gelmiyor. Kanıtı ise barış için barışarak, toplum için barışarak, evren için barışarak yaşayan insanlardır.

Barışın en güzel yanı evrensel oluşudur. Tüm insanlar barışı benimseyip bir yaşam tarzı haline getirse kimbilir belki insanlığa verilen bir gülücük bahçede bir çiçek açtıracak ve sonunda tüm dünya demet demet kırmızı, pembe, sarı gül, en sade duygularla papatya, patlıcan moruyla petunya, narin sardunya, kadife manolya, iç içe fulya, bir bütün sümbül, bahçe kapısının süsü begonvil, yusyuvarlak ortanca, tüm zerafetiyle orkide ve mis gibi karanfil içinde renklenecek. Edip Cansever'in dediği üzere; “sen karanfile eğilimlisin / alıp sana veriyorum işte / sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel / derken karanfil elden ele”

Evde Oyun Hamuru Nasıl Yapılır?


Küçük çocukların en fazla zaman geçirdiği oyuncağı olan oyun hamurları, çocukların yaratıcılığı ve motor sinir sistemlerinin gelişmesinde önemli yer tutuyor. Piyasada satılan oyun hamurlarının kimisi çocuk sağlığına zararlı olduğu için evde oyun hamuru nasıl yapılır onu göreceğiz.

Ders Kitaplarında Militarizm


"Kasım 2011 itibariyle bir grup sosyoloji öğrencisi ve SEÇBİR uzmanları tarafından başlatılan “Ders Kitapları İnceleme Projesi”  düzenli toplantılar ve atölye çalışmalarıyla 2011-2012 eğitim-öğretim yılında okutulan 1. sınıftan 8. sınıfa kadar Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler ders ve çalışma kitaplarını ve 8. sınıf Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi kitabını niteliksel tarama ölçütlerini kullanarak incelemeyi,  inceleme sonuçlarını rapor ve sunumlar yoluyla kamuoyuyla paylaşmayı amaçlamaktadır.  Proje sadece MEB basımı kitapları değil, özel yayınevlerinin bastığı ve MEB tarafından bu yıl Türkiye’nin farklı yerlerinde okutulmak üzere dağıtılmış kitapların da analizini içermektedir."

Çocuk gelin ordusu büyüyor

Diyarbakır Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (DİKASUM) tarafından ­­­­­çocuk gelinler ve erken yaşta evliliklere karşı düzenlenen çalıştayın sonuç bildirgesinde, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmemesi için devlet ve sivil toplum kuruluşlarının daha çok işbirliği yapması, 18 yaşından önce evliliğe izin verilmemesi ve buna caydırıcı cezalara getirilmesi, ülke genelinde “Erken yaşta yapılan evliliklere hayır” kampanyası başlatılması istendi.

Cumartesi Anneleri: "Barış istiyoruz, kayıplarımızı da"


Adalet arayışlarını sürdüren Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 419'uncu haftasında 1996 yılında gözaltında kaybedilen Talat Türkoğlu'nun akıbetini sordu. Faillerin ancak yurttaşı düşman olarak gören savaş politikalarının yerine, barış politikalarının geçmesi ile mümkün olacağını dile getiren anneler, "Barışı da istiyoruz kayıplarımızı da" dedi.

Eğitim Sen: 4+4+4 yıkımdır, vazgeçin


Milli Eğitim Bakanlığı, Sendikamızın ve toplumun geniş kesimlerinin bütün itirazlarına rağmen hayata geçirdiği eğitimde 4+4+4 düzenlemesine ilişkin verileri açıklamıştır. Bakanlığın açıkladığı çeşitli eğitim göstergeleri, 4+4+4 düzenlemesinin ortaya atılması ve yasalaşması sürecinde yapılan eleştirileri ve dile getirilen kaygıların haklı olduğunu açık bir şekilde göstermektedir. 
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesinin topluma ve öğrencilere zorla kabul ettirilmek istenmesi, eğitim sisteminin çocuk ve gençlerimizin yararına değil, AKP`nin siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirilmesinin esas alındığını göstermiştir. 

İstasyonun eksik mazgalı bir çocuğun yaşamına mal oldu


İstanbul’da Taksim-Kabataş füniküler hattı istasyonunda mazgallarından biri eksik olduğu için havalandırma boşluğuna düşen Mahsum Bilim hayatını kaybetti
Dün (5 Nisan) akşam saatlerinde Kabataş Ticaret Meslek Lisesi’nde okuyan Mahsun Bilim, Kabataş Füniküler istasyonunda mazgalı olmayan sadece tel örgüyle kapatılan havalandırma boşluğuna düştü.

Jîn silah bırakınca


17 yaşındaki gerilla Jîn’in örgütten ayrılıp dağdan inmeye çalışmasının masal-filmini yapmış Reha Erdem. Örgütün silah bırakması konuşulurken Jîn yolunu nasıl bulacak?
“Jin, jiyan, azadi”, Kürt kadın hareketinin önemli sloganlarından biri. Tınısı kadar anlamıyla da birbirine yakışıyor, birbirini tamamlıyor bu üçlü; “kadın, yaşam, özgürlük”