Pages

Geri zekalı değiliz, sadece dilimiz farklı


Anadili temelinde, her öğrencinin gereksinimlerini karşılayacak şekilde kurgulanan çok dilli bir eğitim programı; öğrencilerin özgüvenlerini artırır, kendilerini daha rahat ifade edebilmelerini sağlar, kişiyi yaratıcı ve özgür kılar. Çokdilli yetişen bireyler zeka ve bilişsel gelişimleri açısından güçleneceği için ne başarısızlıkla ne de ‘geri zekalılık’la etiketlenmez

Tam da 20 Şubat günü, yani Dünya Anadili Günü’ne bir kala, Diyarbakır Bağlar ilçesinde çocukların okuryazar olma durumları üzerine yapılan bir çalışmanın sonuçlarıyla karşılaştık. Araştırma sonuçlarına göre 3-8. sınıf aralığında okuma yazma bilmeyen 523 ve okuma güçlüğü çeken 1104 öğrenci bulunuyor. Aslında araştırma sonuçlarından daha çarpıcı olan Bağlar İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdurrahman Sevgili’nin bu problemin nedenine dair yaptığı açıklama:
“Bunlar, hem eğitim sürecine sonradan dahil olan ve mevsimlik tarım işçiliği yapan hem de çoğu hafif düzeyde zeka yetersizliği tanısı olan çocuklar…”
O halde başka veriler üzerinden başka sonuçlara birlikte varalım: 2006 yılında Türkiye’de yapılan bir araştırmada, okulu terk etme oranı en yüksek çocukların Türkçe’den başka bir dil bilerek okula başlayan çocuklar olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Araştırmanın yapıldığı 6 il genelinde (İstanbul, Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Erzurum ve Konya) okulu terk eden çocukların %51,9’unun evinde Türkçe’den başka bir dil konuşulduğu saptanmıştır. Bu oran Diyarbakır’da %85’e çıkmaktadır. Yine bir başka araştırmada da anadili Kürtçe olan nüfusun %46’sının ilköğretim mezunu olmadığını ortaya koymaktadır. Anadili Türkçe olan nüfusta ise ilköğretim mezunu olmayanların oranı %9’a düşmektedir.*

Her bir veri, her bir sayının karşılığı bir çocuğun yaşamı ve aynı zamanda yalnızca anadili egemen ve resmi dilden farklı olduğu için eğitim hakkı engellenen bir çocuğun yaşamı. İstanbul’un göbeğinde Kumkapı’da; öğrencilerin neredeyse tamamı göçle gelmiş, yarısından fazlası ayakkabı, deri tezgahlarında, kuyumcularda çalışan, başarı seviyesi oldukça düşük, ileri sınıflarda okuma yazma bilmeyen, onlarcası özel eğitim gereksinimli tanısı almış öğrencilerin öğretmeni olarak sorunun tek bir yere değil, tüm ülkeye ait bir sorun olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Elbette yoksulluk, göç, çocuk işçiliği devletin asimilasyoncu ve baskıcı politikaları da Kürt çocukların eğitim süreçlerinden başarısızlık hissi yaşayarak ya da yaşamadan kopmalarında önemli etkenlerdir. Ancak anadilinden farklı bir dilde eğitim almaya başlayan çocuklar, aynı anda hem yazılı dilin özelliklerini öğrenmek hem de aileden edindiği kültürden farklı bir kültürü temsil eden yeni bir dil öğrenmek, bu dili kavramak durumunda kalır ve bu çok zorlayıcı bir süreçtir. Bugün Türkiye’de uygulanan tekdilli eğitim sisteminde bu şekilde okula başlayan çocuklar açısından dezavantajlı bir durum yaşandığı ortadır. Bağlar İlçe Milli Eğitim Müdürü ya da birçokları bu verileri yorumlamaya kalksa muhtemelen bu çocukları da “geri zekâlı” olarak etiketlerdi. Çünkü açıkça görülüyor ki bu veriler birer sonuç. Neden ise devletin dayatmacı tekdil politikası.

Cumhuriyet tarihinin ilk yıllarından günümüze kadar gelen baskıcı, yok sayıcı yaklaşım bugün AKP hükümetinin hem eğitim politikaları hem de Kürt açılımı ile başlatılan sözde “demokratikleşme süreci” icraatlarında da karşımıza çıkmaktadır. Demokratikleşme paketinde yer alan açılım; özel okullarda farklı dillerde eğitim verilebileceği ve bu nedenle özel okul açılabileceği… Buna ek olarak 4+4+4 ile birlikte okullarda iki senedir hayat bulmuş olan seçmeli dersler uygulaması ile karşı karşıyayız. Türkçe’den farklı dillerin iki saatlik bir ders olarak müfredata dahil edilmesi ve özel okulların farklı dillerde eğitim verebilmesi, bazı kesimlerin öne sürdüğü üzere “iyi ama yetersiz”  değil aksine yanlış adımlardır. Sonuç almaktan uzak bu adımlar, Türkiye’de var olan tek dilli eğitim sisteminin yarattığı sorunları çözmekten çok beslemektedir. Okullardaki seçmeli farklı diller dersleri, bir dili kullanma yeterliliği kazanma ve bu  dille yaşama olanağını çocuklara sunmaz. Özel okullarda verilecek yalnızca Kürtçe eğitim de yine çok dilli bir sistem değil tek dilli bir yaklaşımdır. Bu ülkenin ihtiyacı olan, bilimsel bir çalışmayla bu topraklarda yaşayan tüm halkların anadilini kullanma ve yaşama talebine uygun bir dil politikası geliştirilmesi ve uygulanmasıdır.

Anadili temelinde gerçekleştirilecek çok dilli eğitim programları, yalnızca anadili Türkçe olmayanlar için değil çok dilli bir toplumun bilimsel eğitime kavuşması açısından da gereklidir. Tüm eğitim sistemi toplumun tamamının kendi dillerini kullanabilmelerine olanak sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Anadili temelinde, her öğrencinin gereksinimlerini karşılayacak şekilde kurgulanan çok dilli bir eğitim programı; öğrencilerin özgüvenlerini artırır, kendilerini daha rahat ifade edebilmelerini sağlar, kişiyi yaratıcı ve özgür kılar. Çokdilli yetişen bireyler zeka ve bilişsel gelişimleri açısından güçleneceği için ne başarısızlıkla ne de “gerizekalılık”la etiketlenmez.

*2006 yılında KONDA’nın yaptığı araştırma sonuçlarına göre

Çekirdek Çocuk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder