Site içi arama

Utanç davasında utanç karar!


Sakarya Adapazarı’nda 14 yaşındaki Ö.Ç.’ye yönelik cinsel istismar olayıyla ilgili davada karar çıktı

Sakarya’da utanç davası olarak bilinen 14 yaşındaki kız çocuğuna 28’i çocuk toplam 34 kişinin cinsel istismarda bulundukları iddiasıyla açılan dava bugün sonuçlandı. 34 kişi arasında sadece bir kişi ceza aldı. N.Ş. adlı polis müdürüne toplam 28 yıl 4 ay hapis cezası verildi.
Geçtiğimiz yıl meydana gelen, 14 yaşındaki Ö.Ç.’ye yönelik cinsel istismar olayıyla ilgili davaya, Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Olayın ortaya çıkmasının ardından yurt dışına kaçan ve daha sonra yakalanarak cezaevine konulan polis müdürü N.Ş.’nin de mahkemede hazır bulunduğu duruşmada mahkeme heyeti, polis müdürüne “cinsel istismar” suçundan 19 yıl 4 ay, “kişiyi hürriyetinden mahrum bırakma” suçundan 9 yıl olmak üzere toplam 28 yıl 4 ay hapis cezası verdi. N.Ş. tutuklanarak Ferizli Cezaevi'ne gönderildi.

'Sadece polis müdürü ceza aldı, utanç bir karar' 

 İHA'da yer alan habere göre, mahkeme çıkışı mağdure avukatı Harika Günay Karataş yaptığı açıklamada, “34 sanıklı bu dava utanç davası olarak biliniyordu ve utanç bir karar verildi. Sadece yaşı büyük olarak yargılanan emniyet müdürü ceza aldı. Bu cezayı da yeterli bulmuyoruz. Diğer yargılanan çocuklar hükmün açıklamasının geri bırakılması ile hayatlarına deva edecekler" dedi.
T24

"Kalpten gelen kelimelerle bana her şeyi öğreten kitap": büyük sözcük fabrikası



Bir kitapçının çocuk edebiyatı bölümüne girdiğinizde aklınız kitaplar arasında dolaşıp duruyor mu? Bu mu, diğeri mi, yoksa şu mu, diye karar vermede zorlanıyor musunuz siz de? Hal böyle olunca çocuklara ulaşabilecek iyi bir kitaptan beklenen nedir, sorusuna yanıt veren kitap sayısının günümüzde oldukça artmış olması sevindirici bir durum. Yazarlar çocuk edebiyatı kültürünü içselleştirerek ürünler sunuyor. Okuyan, sorgulayan ve kendi sesini bulan bireyler yaratabilmedeki büyük payları için haklarını teslim ederek kitaplar arasında dolaşıyorum. Elimdeki kitabın kapağı içini ısıtıyor insanın.  Adı “Büyük Sözcük Fabrikası” Yazarı Agnes de Lestrade , Valeria Docampo tarafından resimlenmiş. Aylak kitap basmış. Resimleme oldukça yalın ve çarpıcı. Kullanılan renklerin azlığına rağmen oldukça ilgi çekici olması şaşırtıyor. 

Başlangıca “kalpten gelen kelimelerle bana her şeyi öğreten...” diye düşülen not, kitabın içeriğini ele veriyor. Hikâye insanların neredeyse hiç konuşmadığı bir ülkede geçiyor. Büyük fabrikalarda sözcükler üretiliyor. Herkes sözcükleri satın almak zorunda. Tabi ki paranızın yettiği kadar… Bazı sözcükler değerli olduğundan çok parayla alınabilirken, değersiz olanları çöpten toplamak mümkün. Ama işinize yarar mı bilinmez. Havada uçuşan sözcükler oluyor. İndirim zamanlarında ucuz sözcükler satılıyor. Hikâye, Özgür’ün elindeki üç sözcükle Cemile’ye aşkını anlatabilmesini konu ederek devam ediyor. Birde Cemile’ye aşık olan rakibi Gürbüz var. Bazen sözcüklerin gerçek anlamını yitirip söylenme biçimi  öne çıkıyor. Diğer taraftan günlük konuşma içinde varlığı pek öne çıkmayan (Özgür’ün uzun zamandır sakladığı) “bir” ve “daha” sözcükleriyle harika bir final yaratan yazar, okuru sözcüklerin değeri üzerine uzun uzun düşünmeye itiyor. Yazarın önemli bir konuyu bu kadar basit biçimde anlatması yaratıcı yönünü ortaya koyuyor. Merak uyandıran bir hikâye. Yazar toplumdaki sınıfsal farkları oldukça yaratıcı bir biçimde, çocukların anlayabileceği düzeye indirmiş. Rakip olma  durumunun, sistemin empoze ettiği olumsuz davranış biçiminden uzaklaştırılmış olması naif bir durum olarak  ele alınabilir.

Agnes de Lestrade’nin bir avuç sözcükle kurduğu öykü içerik ile örtüşüyor. Resimler arasına serpiştirilen kısa cümlelerle yazılmış derinlikli bir öykü var elimizde. Yazar ve çizer çocuklara oldukça yaratıcı bir eser sunarken onların hayal gücünü ve mizah duygusunu beslemeyi de ihmal etmemiş. Çocuklar için yazılan bir kitap olsa da yakınımdaki herkese okuyabilmek için kitabı koltuğumun altına sıkıştırarak diğer kitaplara bakmaya devam ediyorum.

Muhterem Polat/Çekirdek Çocuk

Çocuklar için ihtiyaç listesi



Sorsalar çocuklara düşlerini; demez hiçbir çocuk, “Bize yeni yeni cezaevleri yapın, F tipi olsun!”
 
Sevinin çocuklar, 10 tane cezaevi planlanıyor sizin için; sizin için mahpusluklar, sizin için dört duvar…
Okumak, okulu asmak, aşıdan korkmak ister çocuklarımız; pedofil mağduru olmak değil!

Mutlu olun çocuklar; gelin olup kutsanıyorsunuz, eli ekmek tutan erkek olup bir iş`e yarıyorsunuz.
Oyun oynamaktan haz duyarken çocuklar, beden eğitimi dersi kaldırılıyor meslek liselerinde.

Gülümseyin çocuklar; ucuz iş gücü olmalar beklerken sizi, meslek hastalıkları, güvencesiz bir iş yaşamı, patronlara minnet duymaya dayalı  kulluklar, kölelikler dayatılırken size, haftada bir saat dahi top oynayamayacaksınız,  bütün toplar patlaktır gayrı size…

Şarkılar söylemek, türküler çığırmak iyi gelir çocuklarımıza; sever çocuklar resim yapmayı, kukla oynatmayı, dans etmeyi, halay çekmeyi…
Şanslısınız çocuklar; kurtuldunuz bu musibetlerden artık, SBS`de dahi yaşasın tek din, tek mezhep!

Taş attılar diye, slogan attılar diye, ötekilerin, ötekileştirilenlerin  çocukları oldular diye, körpeciklerimiz cezaevlerinde!
Pozantı`da, Sincan`da, evde, sokakta, çarşı pazarda şiddet görüyor çocuklarımız, taciz ediliyor, öldürülüyor…

Zemheride, Van`da, ,uzak köy yollarında çocuğunun ölüsünü çuval içinde taşıyan baba suçludur bu sistemde,  Roboski`de yavrusunu kaçağa yollayan anne suçludur, sokaklarda yaşamak zorunda kalan çocuklar suçludur da, mağdur olan, Allah`ın bütün vasıflarını  taşıyan efendilerdir yalnızca!

Şeyh uçmaz mürit uçurur da çocuklarımız mahzun olur, solgun olur, ölgün olur; hane içinde, okul içinde, vatan içinde tek tipleşirken, mekanikleşirken, çocukluktan çocuk yaşta kesilirken yoksullaşır da, yoksulluğunun sebebini anlayamayan bir kuzu olur “sürü”ler içinde.

Bir Gülşafak Öğretmen gerek size çocuklar; sizin can halinizi size gösterecek, engelsizleştirirken sizi, ruhunuzu, gülüşünüzü, bereketlendiriverecek sizi evrene karşı…

Bir Metin Lokumcu Öğretmen gerek bize çocuklar; bir olup direneceğimiz, emek vereceğimiz, nice bedelleri bir olup ödeyeceğimiz.

Bir avuç kalınca biz, ihtiyaç listesinin başına “can”`ları koyuyoruz ; diri olalım diye, emeğimizle, vicdanımızla, canlarımızla çoğalalım diye, varlığımız varlığınıza ferahlık serpsin, sulh ve özgürlük süzüversin diye.

Sizin için bu ihtiyaç listesi çocuklar; can, emek, aşk ve direniş, sizin için!

Ergür Altan / sendika.org

Çin'de sokak ortasında çocuğa işkence



Çin'in Shangay şehrinin merkezinde çekilen bu rahatsız edici fotoğraflar twiterda yayınlanarak dünya çapında bir gündem yarattı. Bir baba 11-12 yaşlarındaki kızlarını şehir merkezinin ortasında buz gibi havada soyarak yerde 100 metreye yakın sürükledi ve olayı gören insanlar en önemliside polis memurları duruma mühadele etmemeleri ülkede büyük bir isyana neden oldu.


1.20140219155230.jpg

Bir dükkan içerisinden olaya şahit olan seyircilerden birinin akıllı telefonu aracılığı ile çektiği fotoğraflar twitter ile eşdeğer olan Çin'in sosyal medyası Weibo'da 300 milyon kişi tarafından görüldü ve ülkede büyük bir isyana yol açtı.

2.20140219155357.jpg

İddialara göre küçük kızına montunu giymesi için ısrar eden baba küçük kızın ret yanıtı ile çılgına döndü ve kızının üzerindeki bütün kıyafetleri çıkararak şehir merkezinin ortasında ve tüm insanların hatta polislerin ortasında 100 metre kadar sürükledi.

Sinirli baba tarafından yerlerde sürüklenen kızın görüntüleri ülkede yaşanan bu olaya duyarlı çocuk istismarına karşı olan kuruluşları ve insanları harekete geçirdi. Fotoğraflarda ve güvenlik kameralarından babanın teşhisi beklenip hakkında şikayetler açıldı. Komşularının iddilarına göre küçük kızına düşkün olduğu belirtilen babanın kızına istediği herşey aldığı belirtilirken görüntülere yansıyanlar ile hakkında iddia edilenler arasında büyük fark vardı.

4.20140219155925.jpg

Ayrıca çocuk istismarına şahit olan polisleri istifaya çağıran çin halkı emniyet güçlerine ve sitelerine şikayet mektupları ve mailleri yağdırırken emniyet tarafından yapılan açıklama herkesi şok etti. Açıklamaya göre olaya şahit olan polis memurlarının aile içi konularda daha dikkatli davrandığı ve fotoğraflardaki görüntülerde çocuk istismarına yetecek derecede şiddet ve dayak olmadığı için polislerin duruma müdahale etmediği açıklandı. 

 internet haber 

Bu da oldu: Dua Eden Patlıcan




Her veliden 800 lira bağış isteyen, karşılık bulamayınca çalışanlarını işten atan Batıkent Dr. Ufuk Ege Anaokulu yönetiminin, 3-6 yaş arası çocuklar için 15 liraya sattığı CD’lerin içinden ilahiler, dua eden hayvanlar ve patlıcanlar çıktı

Batıkent Dr. Ufuk Ege Anaokulu’nda okul giderlerini gerekçe göstererek her veliden okul ücretinin yanı sıra 800 lira “zorunlu bağış” isteyen, bağış toplayamayınca da çalışanları işten atan okul yönetimi gerici uygulamalara da imza atıyor. Anaokulu yönetimi, 3-6 yaş arasındaki öğrencilerine tatilde oynamaları için 15 lira karşılığında kitap ve oyun CD’si satmaya çalıştı.

Çocuklarına faydalı olabileceğini düşünerek CD’yi satın alan veliler eve geldiklerinde CD’nin içeriğini görerek hayrete düştü. Okul yönetimi kitap ve oyun diyerek pazarladığı CD’leri ilahiler, dua eden hayvanlar ve patlıcanlarla doldurmuştu.

Dua eden çocuklar, patlıcanlar, ayılar, kediler
Muştu Yayınları’nın ve Stüdyo 24 Saat’in imzasının bulunduğu, CD’lerin içindeki oyunlardan birinde dua ederek ellerini kaldıran iki çocuk piyano eşliğinde şu sözleri ilahi melodisiyle söylüyor:

Verdiğin pırıl pırıl gözler için
Kulağımla sesleri duyabilir
Burnumla kokuları alabilir
Dilimle tadabilir
Ellerimle hissedebilir
Harika vücudum için teşekkürler allahım
Dua eden patlıcan
Oyunlarda dua eden çocukların yanında şükreden patlıcanlar, ayılar ve kediler de mevcut. Boyama oyunlarında şu sözlere sahip şarkılar mevcut:
Kedi derler adıma
Fareler yaklaşamaz yanıma
Ya rabbim ya rabbim derim
Rabbime şükrederim
Mor elbise yeşil şapka
Doyum olmaz tadıma
Beni her gördüğünde
Allahı hatırla
Müdür: “Ne var bunda, bu ülkede din dersin zorunlu!”
CD’yi açtıklarında karşılaştıkları oyunların çocuk eğitimi ile bir ilgisi olmamasına tepki gösteren veliler, okul yönetimi ile görüştü ve CD’lerin bir kısmını iade etti. Görüşmenin ardından Sendika.Org’a konuşan Batıkent Dr. Ufuk Ege Anaokulu velileri, okul yönetimine şikayetlerini ilettiklerini ve okul müdüründen “Ne var bunda. Zorunlu din dersi var bu ülkede. Tabi ki öğrenecekler” yanıtı aldıklarını aktardı.

Veliler hem toplanmak istenen 800 liralık “bağışa” hem de öğrencilere satılan CD’nin gerici içeriğine karşı sessiz kalmayacaklarını belirttiler.
Batıkent Dr. Ufuk Ege Anaokulu yönetimi daha önce de giderlerin karşılanamadığı iddiasıyla her veliden 800 lira “bağış” istemişti. Veliler bu parayı ödemeyince 6 çalışanı işten çıkarmış, velilere de “İşçileri sizin yüzünüzden attık” demişti.

Haberin tamamı için: Eğitimde piyasacılığın son örneği: “Ya 800 lira bağış yaparsınız, ya çalışanları kovarım”

Sendika.Org

Mahkemeye göre çocuğa tokat terbiye hakkı

Tartıştığı kızlarına tokat attığı gerekçesiyle hakkında 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan anne beraat etti. Mahkeme beraat kararını, annenin "çocuğuna karşı terbiye hakkını" kullandığı gerekçesiyle verdi.
Anadolu Adalet Sarayı 30. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuksuz yargılanan anne Gülnur D. ile kızı müşteki Kübra Nur E. katıldı. Duruşmada savunmasını yapan Gülnur D, olay günü kızı Kübra Nur E. ile dershaneye ve okula gitmemesi nedeniyle tartıştıklarını belirterek, şunları söyledi:
"Diğer kızım Merve E'ye okulu aksatmaması karşılığında cep telefonu almıştım. Ancak kızımın 20 gün okula gitmediğini, aksattığını öğrendim. Bu nedenle kızarak kızımın elinden telefonu almak istedim ancak telefonu bana vermeyip ablası Kübra'ya verdi. O da telefonu bana vermeyince ben Kübra'ya tokat attım ve telefonu almak istedim. Bu sırada yaşanan arbede de her ikisinde de ufak tefek yaralanmalar olmuş olabilir. Yine tartışmalar sırasında karşılıklı olarak birbirimize bir şeyler söyledik. Ancak bunlar benim kızlarım. Amacım, onları terbiye etmekti. Merve liseyi bitirmedi. Okulu da bıraktı. Benim amacım Merve'ye en azından liseyi bitirtmekti. Olay günü çocuklarıma terbiye vermek amacıyla böyle bir eylemde bulundum."
Müşteki Kübra Nur E. ise olay günü kardeşi ile dershaneden eve biraz geç geldiklerini kaydederek, "Annem ise eve erken gelmemizi istemişti. Ayrıca eve, Merve'nin okula 20 gün gitmediğine dair okuldan bir yazı gelmiş. Bu nedenlerle annemle tartıştık. Annem, okula gitmesi karşılığında Merve'ye cep telefonu almıştı. Bu nedenle cep telefonunu geri istedi. Merve ise cep telefonunu ona vermeyip bana verdi. Ben de telefonu alıp anneme vermek istemedim. Bunun üzerine annem bana iki tokat attı. Bu arada komşular polise haber vermişler. Polisler geldi. Şikayetçi değilim" diye konuştu.

'Annenin amacı kızlarını terbiye etmek'

Mahkeme hakimi, verdiği gerekçeli kararda, sanığın olay günü kızı müşteki Merve E'nin okula gitmediğini öğrendiğini, bu nedenle okulu aksatmaması karşılığında almış olduğu cep telefonunu istediği, müştekinin de telefonu ablası Kübra Nur E'ye verdiği, bunun üzerine sanığın, cep telefonunun almak isterken kızlarına tokat attığını belirtti.
Sanığın kızlarını yaralama eğiliminin, "tedip ve terbiye hakkı" kapsamında kaldığını kaydeden hakim, sanığın amacının kızlarını terbiye etmek ve eğitimlerini sürdürmesini sağlamak olduğu, tek başına 6 çocuğa bakan bir annenin 19-20 yaşlarındaki kızlarını bu şekilde terbiye etme hakkının bulunduğu, bu nedenle annenin yüklenen yaralama suçlarını işlemesine rağmen eylemini terbiye hakkı nedeniyle gerçekleştirdiği gerekçesiyle beraatine hükmetti.

İddianameden

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddinamede, Kartal'da 2 Ocak 2013'te meydana gelen olayda, eşinden ayrı yaşayan 6 çocuk annesi ev hanımı Gülnur D'nin okulu aksatmaması karşılığında cep telefonu aldığı kızı Merve E'nin 20 gün okula gitmediğini öğrenince telefonu geri almak istediği anlatıldı.
Anne Gülnur D'nin kızı Merve E'nin de telefonu ablasına vermesi üzerine kızları ile tartıştığı ve tokat attığı belirtilen iddianamade, müşteki Merve E'nin evden dışarı çıkarak polisi aradığı ve polis ekiplerinin de biber gazı sıkarak anneyi etkisiz hale getirdiği kaydedildi. İddianamede, Gülnur D. hakkında başlatılan soruşturma kapsamında öz kızlarına karşı "basit yaralama" suçunu işlediği gerekçesiyle 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti.
T24

Beş Kentte Aynı Talep: Çocuk Cezaevleri Kapatılsın


Çocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimi beş kentte çocuk cezaevleri önünde gerçekleştirdiği eylemlerde çocukların tutuklamasına ve hapsedilmesine son verilmesini, alternatif tedbirler getirilmesini istedi. 

Çocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimi Diyarbakır, Ankara, İstanbul, Mersin ve İzmir'de eşzamanlı olarak cezaevleri önünde yaptıkları eylemlerle çocuk cezaevlerinin kapatılmasını istedi.
Cezaevlerinin kapatılması için Adalet Bakanlığı'na, TBMM Başkanlığı'na ve Cumhurbaşkanlığı'na sunmak üzere Türkiye genelinde imza kampanyası başlatıldığı duyuruldu.

Alternatif tedbirler

İstanbul’da Maltepe Çocuk ve Gençlik Cezaevi önündeki eylemde, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe, Pozantı, Şakran, Kürkçüler, Antalya ve en son Sincan Çocuk Cezaevi İnfaz Kurumlarında kalan çocukların işkence, kötü ve onur kırıcı muamelelere maruz kalmalarını insanlık adına utançla büyük bir kaygıyla takip ettiklerini dile getirdi.
"Çocuklar değil cezaevleri kapatılsın. Çocuk cezaevlerinde hak ihlalleri var. İşkence var sesiz kalma" pankartının eylemde devletin cezaevinde uyguladığı politikanın uluslararası sözleşmelere de aykırı olduğuna dikkat çekildi.
Suça sürüklenen çocukların tutuklanmaları yerine alternatif tedbirler geliştirilmesi gerektiği de vurgulandı.
"Ülkemizde cezaevlerinde bulunan çocuk sayısı göz önüne alındığında alternatif tedbirlerle, çocuk cezaevlerini gereksiz kılacak bir yapılanma çocuklar yararına oluşturabilir."

“Sessiz kalma”

Diyarbakır’da E Tipi Kapalı Cezaevi önünde basın açıklaması düzenlendi.
İHD Diyarbakır Şubesi, TİHV, ÇHD, TUHAD-FED, MAZLUM-DER, SES yöneticilerinin de katıldığı eylemde “Cezaevlerinde hak ihlali var, işkence var sessiz kalma" yazılı pankart açıldı.
İHD Diyarbakır Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Mehmet Güzel, devletin cezaevlerindeki Çocuk cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çekerek kamuoyunun duyarlı olmasının önemini anlattı.

Duyarlılık ve dayanışma çağrısı

Mersin adliyesi önünde yapılan basın açıklamasında Çocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimi adına İHD Mersin Şube Başkanı Ali Tanrıverdi konuştu.
Tanrıverdi Pozantı, Şakran, Kürkçüler, Antalya ve son olarak Sincan Çocuk Ceza İnfaz kurumlarında kalan çocukların işkence, kötü muamele ve diğer onur kırıcı muamelelere maruz kalmalarını insanlık adına utançla ve büyük bir kaygıyla takip ettiklerini söyledi.
Çocuklara yapılan hak ihlallerinin sona erdirmesi için yetkilileri göreve çağırdı.
"Biz 22 ayrı sivil toplum kuruluşu olarak 'çocuk cezaevleri kapatılsın' diyerek çocukları görme, çocuk cezaevlerinin toplum gözetimi ve denetimine açılması talebimizi yineliyoruz. İlgili kurumları uyarıyor, toplumu bu konuda duyarlılığa ve dayanışmaya çağırıyoruz."

Cezaevlerinde sivil denetim


İzmir'de ise Çocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimi ve eyleme destek verenler Şakran Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ne kadar yürüdü.
Eyleme İzmir Barış Anneleri İnisiyatifi, TİHV, Tayd-Der, ÇHD, BDP ve  HDP'lilerin de aralarında bulunduğu kalabalık bir grup katıldı, "Çocuk tutuklulara hayır", "Sen 15 yaşında neredeydin" dövizleri taşındı.
İHD İzmir Şube Sekreteri Adalet Karataş konuşmasında çocuk cezaevlerinin kapatılması, alternatif modellerin geliştirilmesi çağrısında bulundu.
Karataş cezaevlerinin sivil topluma açılmasının gerekliliğini de dile getirdi.

Ceza sistemi sonuç vermiyor

Ankara’da Sincan Cezaevi önündeki eylemde girişim adına açıklama yapan İHD Genel Başkan Yardımcısı Hasan Erdoğan çocuk cezaevlerinin çocukların suça sürüklenmesinin önüne geçemediğini ifade etti.
“Tahliye edildikleri süreçten sonra devletin bu çocuklara sahip çıkmadığı, devletin bu konuda herhangi bir politika ve uygulamasının söz konusu olmadığı dolayısıyla çocuk ceza adalet sisteminin amaçlarına kesinlikle ulaşamadığı artık görülmeli ve kabul edilmedir.”
Eyleme HDP Ankara Büyükşehir Belediye Eş Başkan adayı Salman Kaya da destek verdi. Konuşmaların ardından yarım saatlik oturma eylemi yapıldı.

22 kurum, ortak amaç

Çocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimi'nin bileşenleri:İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Çağdaş Hukukçular Derneği, Gündem Çocuk Derneği, Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (TUHAD-FED), Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği (Öz-Ge Der), İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER), Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (SHUDER), Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı, İştar Kadın Merkezi, Uluslararası Çocuk Merkezi, Çocuklar İçin Adalet Takipçileri, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), Çakıl Derneği, Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği, Özgürlükçü Hukukçular Derneği, Diyarbakır Barosu

Basın açıklamasının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

bianet

Bakanlık önünde "çocuk gelin" protestosu


"Artık yeter, çocuk gelinler istemiyoruz" diyen Halkveci Kadınlar bugün Ankara'da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı önünde ve Antalya'da Antalya Lisesi önünde eylem gerçekleştirdiler. Antalya'da basın açıklamasını gezi direnişi sırasında kırmızı fuları nedeniyle aylarca tutsak kalan Ayşe Deniz Karacagil okudu. Çocuk yaşta evlendirmelere, AKP'nin kadın düşmanı politikalarına karşı her zaman mücadele etmeye devam edeceklerini belirten Halkevci Kadınlar'ın basın açıklaması şu şekilde oldu:


"Çocuk gelinlerin, çocuk istismarının, eğitimde cinsiyet ayrımcılığının hesabını soruyoruz
Okulların açıldığı bugün kız çocuklarının eğitim hakkının gaspı olan 4+4+4 eğitim sisteminin sonuçlarına; okuldan çekilen kız çocuklarının çocuk gelin yapılarak istismarına; çocuk gelinliğin bizzat Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca meşrulaştırılmasına dikkat çekmek üzere bir aradayız.
2013- 2014 eğitim öğretim yılının ilk döneminde de eğitim sistemi cinsiyet ayrımcılığının ve gericiliğin yeniden üretildiği en önemli alanlardan biri olmaya devam etti. AKP’nin büyük vaatlerle önümüze koyduğu 4+4+4 eğitim sistemi özellikle kız çocuklarının okula gitme oranında büyük düşüşlere neden oldu. Sadece okul öncesi eğitimde kız çocuklarının okula gitme oranı %26 düştü.  Okullaşma oranındaki en büyük düşüş ise liselerde oldu. 2011-2012 eğitim öğretim yılında 8. sınıftan mezun olan 599.125 kız öğrenciden 2012-2013 eğitim öğretim döneminde 66.067`si hiçbir eğitim öğretim kurumuna kayıt yaptırmadı. Bu dönemde açık liselere kayıt yaptıran kız öğrenci sayısı 115.784 oldu.  Yani; ortaöğretim çağındaki 181.851 kız çocuğu sosyal gelişimleri için son derece önemli olan okullara kayıt yaptırmadı.
Bizler çoğu kız çocuğu olan bu kadar çocuğun nereye gittiğini merak ettik. Ancak tahmin etmek zor olmadı. Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi’nin yayımladığı Okul Durum Raporlarına yansıyan güncel veriler AKP iktidarının yüzbinlerce çocuğu eğitim sisteminin dışına atarak “Ya çocuk işçi ya çocuk gelin” olmaktan başka bir şans tanımadığını gösterdi.
Kız çocuklarının okullarından alındığı gerçeğiyle okulların açıldığı bugün bir kez daha yüzleşirken bir yandan da çocuk gelinler gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Çok değil henüz geçen ay 14 yaşında ikinci bebeğinin ölü doğmasının ardından başından vurulmuş şekilde ölü bulunan Kader Erten’in dramı ilk değildi. Konu ilgili Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının açıklamaları ise çocuk yaşta evlilikler ile çocuk istismarının nasıl meşrulaştırıldığını bir kez daha gösterdi.
Kader Erten’in ölümünün ardından medyada çocuk gelinlere dair veriler havada uçuştu. Ülkemizde çocuk gelinlerin sayısı tam olarak bilinmiyor. Ancak Uçan Süpürge’nin yaptığı çalışmalara dayanarak biliyoruz ki Türkiye’de; her üç evlilikten biri çocuk evliliği; evlendirilen kız çocukların üçte birden fazlası kuma; her yıl yapılan üç yüz bin evlilikten yüz bini çocuk evliliği; Evlilik yaşı kız çocuklarda 12’ye kadar düşüyor.  Çocuk evliliklerinde Türkiye dünyada ilk onun içinde.                                                                                                                                                                                                                                                          
Bu sayılar ülkenin çocuk gelin gerçeğini göstermeye yetmese de durumun vahametini gözler önüne seriyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bu konuda henüz “yasalar düzenleyeceğiz” demekte başka bir vaadi yok. Kadın örgütlerinin bu konudaki çabalarını görmezden gelen, sorunu Diyanet ile çözmeye çalışan yeni Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı “Kimse kötülük olsun diye çocuğunu evlendirmez, çoğu masumane. Bilinci artırmalıyız” diyerek şiddet ve istismardan başka bir anlam taşımayan çocuk yaşta evliliği engellemeye değil masumlaştırmaya çalışıyor.
Biz kadınlar çocuk yaşta evliliğin önünü açan, yasal olarak hiçbir önlem almayan AKP iktidarına karşı isyanımızı büyütmeye devam ediyoruz. “Küçük yaşta evlendirmeler, zorunlu evlilik, erken evlilikler” adına ne derseniz deyin; 18 yaşının altındaki tüm evlilikler çocuk gelin demektir. Çocuk yaşta evlendirmeler yasal ve kabul edilebilir değildir. Çocuk evlilikleri toplumun her kesiminde görülen, gelenekler veya inanışlar bahane edilerek normalleştirilemez.
Bizler, çocuk gelinlere, kız çocuklarının eğitim hakkının yok sayılmasına, cinsiyet ayrımcılığını yeniden üreten eğitim sistemine ARTIK YETER diyoruz. Kadın düşmanı politikaların hesabını sormaya devam ediyoruz, edeceğiz. 10.02.2014
ARTIK YETER! Çocuk gelinler istemiyoruz!
Kadın düşmanı AKP iktidarını biz yıkacağız!
HALKEVCİ KADINLAR"

Çekirdek Çocuk





İstismar davası: bira içtiyse ceza hafifler


16 yaşındaki H.İ.'ye tecavüz iddiasıyla yargılanan sanık hakkında mütalaa veren savcı birlikte bira içilmesini "rıza"ya gerekçe gösterdi.

Denizli’de cinsel istismar mağduru 16 yaşındaki H.İ.’ye tecavüz ettiği iddiasıyla yargılanan Ahmet Ç. hakkında mütalaasını açıklayan savcı, H. İ.’nin rıza sonucu ilişkiye girdiğini belirterek, Ahmet Ç’ye daha hafif ceza verilmesini istedi. 

Savcı, ‘rıza’ya gerekçe olarak da, bira içmeleri, aralarında güç farkının olmaması, İ.’nin Ç.’nin mesajlarına cevap vermesi ve vücuduna büyük zarar verilmemesini gösterdi.

Denizli’de yaşayan Ahmet İ., geçtiğimiz yıl ev ararken kızı H.İ.’yi 30 yaşındaki evli akrabası Ahmet Ç.’ye emanet etti. Ahmet İ., ardından kızından bir süre haber alamadı. H.İ. eve geldiğinde Ahmet Ç.’nin tecavüzüne uğradığını iddia etti. Bunun üzerine Ahmet Ç. tutuklandı, 9 gün sonra da serbest kaldı. Baba Ahmet İ. ise ‘Kızım için Adalet İstiyorum’ çağrısıyla 62 bin imza toplayarak Ç.’nin tutuklanmasını talep etti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da bu girişim üzerine davaya müdahil oldu.

Milliyet'ten Damla Yur'un haberine göre davanın 5. duruşması 23 Ocak günü Denizli 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada savcı Mehmet Başaran mütalaasını sundu. Mütalaada, H.i.’nin 15 yaşından büyük olduğuna dikkat çekilerek ilişkinin “tamamen rıza ile gerçekleştiği” ve bu nedenle 8 yıla kadar hapis cezasını gerektiren madde kapsamına girmediği belirtildi. Savcı, sanığın reşit olmayanla cinsel ilişkiyi düzenleyen ve 2 yıla kadar hapis öngören madde kapsamında cezalandırılmasını talep etti.

Savcı, mütalaada rızaya gerekçe olarak da şunları gösterdi: “(...) Bizzat araçta sanık bira aldığında mağdurenin hal ve hareketleri, bira içmeye zorlanmaması... (...) Duruşmada da gözlendiği üzere mağdurun yapısı, sanığın yapısı arasında anormal bir güç farkı söz konusu değildir. (...) Mağdurede sadece dudak ve boyun bölgelerinde ekimoz söz konusudur. Bunlar da mağdurenin kabulü olduğu üzere öpüşmeden ileri gelmiştir. Cinsel ilişkinin gerçekleştiği ileri sürülen araç içindeki konum göz önüne alındığında burada eşyalar parçalanmadan, insan vücuduna büyük bir zarar vermeden, rıza dışında ilişki zordur.”

H.İ.’nin avukatı Jülide Keleş Yarışan, hazırlanan mütalaaya ilişkin şöyle konuştu; “Cinsel ilişki mahkeme tarafından kabul ediliyor ama bunun hile ve zorlama yönünde olduğuna ilişkin bir algı yok. Bu davadaki mağdur erkek çocuk olsaydı mütalaa bu şekilde hazırlanmazdı. Kız çocuğu olduğu için ‘bira içmesi sonrası başına gelecekleri kabul etmiş olur’ değerlendirilmesi yapılarak, rıza anlamında yorumlandı.” Baba Ahmet İ. ise “Tecavüzün ne yaşı ne rızası olmalı. Biz bunun savaşını vermiştik. Ne yazık ki büyük bir umutla çıktığımız yolda mağduriyete mağduriyet eklendi. Bize tazminat davası açarlarsa şaşırmam” diye konuştu.

radikal

İki bine yakın “çocuk mahpus” çok kötü koşullarda yaşam savaşı veriyorlar.


Türkiye’nin değişik cezaevlerinde kalan çocuk mahpuslara yönelik insanlık dışı davranış haberlerini gazetelerden sıkça okuyoruz. Pozantı, Sincan, Maltepe ve diğer hapishanelerdeki çocuklara sistematik ve ağır işkenceler yapıldığı gerçeği uluslararası kuruluşların raporlarında da yer almaya başladı. Devletin koruması altında olması gereken çocuk mahkûmlar, ne yazık ki cezaevi yöneticilerinin ve gardiyanların insafına terkedilmiş durumdadır.

İki bine yakın “çocuk mahpus” çok kötü koşullarda yaşam savaşı veriyorlar.
İşkence görüyor, cinsel tacize uğruyorlar...
Türkiye’nin tüm cezaevlerinde görülen, insan hakları ihlalleri en çok çocuklara zarar vermektedir. Ancak bu “kötü muamele” çocuklarla sınırlı değildir. Pek çok mahkûm gayri insani davranışlara tabi tutulmakta ve bu davranışlar karşısında savunmasız durumda kalmaktadırlar.

İnsan Hakları Derneği (İHD)’nin 19 Aralık 2013 raporunu incelediğimiz zaman bu acı gerçeği tüm çıplaklığı ile görebiliyoruz.
Birleşmiş Milletler tarafından 1966 yılında yürürlüğe konulan ve Türkiye’nin de altında imzası bulunan, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin onuncu maddesi şöyle diyor: “Özgürlüklerden yoksun bırakılan herkes insani muamele ve insanın doğuştan sahip olduğu insanlık onuruna saygı görme hakkına sahiptir.”
Bu temel norm “hukuk ve güvenliği” sağlamakla görevli devlete, gözetmesi gereken hakları açık bir biçimde hatırlatmaktadır.

Bugün Türkiye’de 328’i kapalı olmak üzere 377 cezaevi vardır. Bu cezaevlerinde yatan 140 binin üzerindeki hükümlü ve tutuklu “insanca muamele görmeyi” hak etmektedir.
İHD’nin raporun göre cezaevlerinden gelen en önemli şikâyet konusu işkence ve kötü muameledir.
Hoşgeldin dayakları, hazırol duruşu, mahpusların tekme tokat dövülmesi, hücrelerde dayak atma, küfürler...
Bütün bunlar adeta günlük uygulamalar hâline gelmiştir.

Bir örnek: Abdurrahman Candemir, Kırıklar 2 no’lu F tipi cezaevinde yatan, oğlu Yusuf Candemir’i ziyarete gider. Ziyaret sırasında oğlunun dayak yediğini öğrenir. Gardiyanlar Yusuf ve iki arkadaşını ellerinden ve ayaklarından kelepçeleyerek işkenceye tabi tutarlar.

Mahpusların karşılaştığı en önemli sorunlardan biri ise, vicdanları sızlatan “hasta mahpusların” içinde bulundukları trajik durumdur.
Yapılan araştırmalara göre, 2013 yılında on dört kişi rapor beklerken yaşamını yitirmiştir. Öte yandan 460 başvurudan 417’sine ret cevabı verilmiştir. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre ise, 2010 yılında 252, 2011 yılında 268, 2012 yılında ise 260 mahpus hapishanelerde yaşamını yitirmiştir.

Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinden biri de zorunlu sevklerdir.
Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi yayınladığı bir raporda şu ifadelere yer vermektedir: “Mahpuslar mümkün olduğu ölçüde ailelerinin ya da yakın akrabalarının bulunduğu yerlerin yakınında bulunan cezaevlerine yerleştirilmelidir.” Bizdeki uygulama ise bunun tam tersidir.
Nihat Yürek’in üç çocuğu cezaevindedir.
Kıt kanaat geçinen bir insan için farklı cezaevlerinde yatan üç çocuğunu rutin bir biçimde ziyaret etmek kolay değildir. Onun isteği tüm çocuklarının aynı cezaevinde biraraya gelmesidir. Bunun için Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulunur.
Tam tersi bir işlemle karşılaşır. Oğlu Veysel Yürek Batman Cezaevi’nden Tekirdağ’a, bir diğer oğlu Mazlum Yürek ise Siirt’ten Bandırma’ya sürgün edilir.
Nihat Yürek pes etmez.
Bir kez daha çocuklarının yakın cezaevlerine nakledilmeleri için Adalet Bakanlığı’nın kapısını çalar. Başvurusu bir kez daha reddedilir.
Ceza sorumluluğunun şahsiliği gözönüne alındığında ailelerin de bedel ödemek zorunda bırakıldığı gerçeğiyle karşılaşıyoruz.

Uzun tutukluluğun “ceza infaz” yöntemi hâline geldiği Türkiye cezaevlerinde sık sık insan hakları ihlalleri ile karşılaşmaktayız.
Mahkûmlar insan onuruna yakışmayan davranışlara maruz kalmaktadırlar.
Kötü muamele, dayak, sürgünler, ölüm..

Enver Sezgin / gorulmustur.org

Çekiyorum (mümkünse) Gülümseyin: Çocuk İşçi Fotoğrafları


İstanbul Fotograf ve Sinema Amatörleri Dernegi, çocuk emeğinin sömürüsüne dikkat çekmek ve konuyla ilgili verilen mücadelelere destek vermek amacıyla bir organizasyon düzenliyor. İSİG (İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi) işbirliği ile düzenlenen çalışma kapsamında ülkenin her yerinden çocuk işçiliği konu edinen fotoğraflar, değerlendirmenin ardından bir sergi ile il il dolaşacak. Çocuk işçiliğini konu edinen fotoğraflar ayrıca bir katalogda toplanacak. 

Proje ile ilgili olarak İFSAK'ın çağrı metni:

Değerli Fotoğraf Severler

Her yıl Haziranın 12’si, çocuk işçiliği ile mücadele günü olarak kamuoyunda yer alıyor. Çocuk İşçiliği konusunda insanları bilgilendirme, dikkat çekme ve duyarlılığı artırabilme amacıyla çeşitli etkinlikler yapılıyor.

İFSAK Yönetim Kurulu STK projeleri kapsamında İSİG (İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi) işbirliği ile çocuk işçiliği konusunda farkındalık yaratabilme ve bu konuda verilecek mücadeleye katkıda bulunabilme amacından yola çıkarak, Türkiye çapında tüm fotoğrafseverlerin katılabileceği bir proje düzenliyor.

Proje kapsamında çocuk işçilerle ilgili göndereceğiniz fotoğrafların seçimi İFSAK onur üyesi İSA ÇELİK tarafından yapılacak. Seçilecek fotoğraflardan hem sergi hem de katalog hazırlanacak. Serginin ülkemizin birçok ilinde de açılması planlanıyor.

Ayrıntılı Bilgi için: İFSAK

                           İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği

                           İstiklal Cad. Ayhan Işık Sok. No:32/2 Beyoğlu

                           0212 292 42 01

                           www.ifsak.org.tr

                           iletisim@ifsak.org.tr



Son Fotoğraf Gönderim Tarihi..... : 10 Nisan 2014
Sergi Açılış Tarihi.......................: 31 Mayıs 2014


Saygılarımızla,

İFSAK
İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği
İstiklal Cad. Ayhan Işık Sok. No:32/2 Beyoğlu
iletisim@ifsak.org.tr

Tırlarda Silah: Sana İhtiyacım Var!


Ben Suriyeli bir çocuğum.
Ölmek istemiyorum!
Yaşamak için ekmeğe, suya, battaniyeye ihtiyacım var.
Yaşamak için;
Sana İhtiyacım Var!

Yanıbaşınızda bir savaş var görmüyor musunuz? Yaklaşık 150 bin kişinin yaşamını yitirdiği, yaklaşık 3 milyon kişinin ülkesini terk etmek zorunda kaldığı, 1 milyona yakın çocuğun da yaşam savaşı verdiği bir savaş bu...

Siz değil misiniz komşusu açken tok yatamayan, haksız yere öldürülen bir kişinin tüm insanlığın katline denk düştüğünü düşünen, inananların kardeş olduğunu söyleyen bir peygamberin soyundan gelen?

Siz değil misiniz her çocuğun bir yetim kardeşi var diyerek okullarda Milli Eğitim'in yazılı talimatıyla topladığınız paralarla Suriye'ye yardım götüreceğini vaat eden?

Siz değil misiniz bugüne kadar Suriye'ye 2 bin 100 yardım tırı gönderen ve 2014 Şubat'ında 500 tır daha yollamaya hazırlanan?

Siz değil misiniz halktan topladığı paralarla içlerine silahlar, roketatarlar doldurduğunuz yardım tırlarını aratmayan, aramaya kalkanları görevden alan?

Siz değil misiniz iktidar çatışması içinde pisliğiniz ortaya saçılmışken halklara, çocuklara ölümleri taşıyan tırları doldurduğunuz kampanya afişlerinizi otobüs duraklarına, panolara asan, televizyonlara reklamlar veren, internet sayfalarınızda hesap numaraları dağıtan?

Siz değil misiniz yolsuzluk madalyasını göğsünde gururla taşıyan?

Siz değil misiniz kendinizi AK lamak için piyasayı kutsallaştırırken kendi kutsalınızı piyasalaştıran?

Siz değil misiniz 'resmen' savaş ilan edilmemiş bir ülkede, 19'u çocuk 34 kişinin ölümüne verilen takpsizlik kararına sessiz kalan?

Siz değil misiniz Van'da deprem sonrası halktan topladığınız yardımları imamlar aracılığıyla camiye gelenlere dağıtan?

Siz değil misiniz Suriye'deki iç savaşı kışkırtan, cihatçıları otellerde ağırlayan, ücretsiz sağlık hizmeti veren?

Olanların çaresi değil tam tersine somlususunuz!
Suriye'de akan kanın, geleceğini ve çocukluğunu çaldığınız çocukların...

Çekirdek Çocuk


Sana İhtiyacım Var Kampanyası:
22 Ocak'ta başlatılan 53 ülkede faaliyet gösteren 250'yi aşkın 'yardım' örgütünün desteğiyle örgütlenen 'Sana İhtiyacım Var' kampanyasının başını Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB), Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Anadolu Ajansı, Rabia Platformu, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV), Hak-İş, Memur-Sen, Türkiye Diyanet Vakfı, Türk Kızılayı çekiyor. Kimse Yok mu, Deniz Feneri gibi kurumların da aktif bileşeni olduğu kampanyayı Suriye'ye silah yüklü tır göndermekte 'usta' olan İnsani Yardım Vakfı İHH da organize edenler arasında.

Şube Müdürü kendi hazırladığı sınavdan 99 aldı!


İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü İnsan Kaynakları Hizmetleri Şube Müdürü Tarık Uğur'un kendisinin hazırladığı sözlü sınava girerek 99 aldı.

İzmir Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından 26.08.2013 ile 29.08.2013 tarihleri arasında müdürlük atamaları için sözlü sınavı yapıldı.  Mevzuata aykırı olarak sınava giren İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü İnsan Kaynakları Hizmetleri Şube Müdürü Tarık Uğur, kendisinin de asil üye olarak yer aldığı hazırlama komitesinin hazırladığı sınavda 99 puan aldı.

MEVZUATA AYKIRI28728 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumu Yöneticileri Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin Komisyonlar ve Görevleri başlıklı 7. maddesinin 9. bendine göre Sınav Komisyonu ve Sözlü Sınav ve Değerlendirme Komisyonu başkan ve üyeleri, kendilerinin veya boşanmış dahi olsalar eşlerinin, ikinci dereceye kadar kan ve kayın hısımlarının ve evlatlıklarının katıldığı sınavlarda görev alamazlar. 

EĞİTİM SEN DAVA AÇTI
Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube yaptığı basın toplantısında sınavın heyet ve komisyon üyelerinin görevlerini kötüye kullandığını belirterek Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine karşı suç işlediklerini belirtti. 

Şube binasında gerçekleşen toplantıda açıklamayı yapan Şube Yöneticisi Aydın Güngörmez dava açtıklarını belirterek Milli Eğitim Bakanlığı usulsüz atamaları iptal etmeye ve görevlerini kötüye kullananlar hakkında gerekli işlemleri yapmaya davet etti.

Çekirdek Çocuk

AİHM Türkiye’yi 6 çocuğun ölümünden suçlu buldu

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Maraş’ta havan topunun patlaması sonucu altı çocuğun öldüğü olayla ilgili bugün karar verdi. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “yaşam hakkını” düzenleyen 2. maddesi gereğince suçlu bulundu, olayda 10 yaşındaki oğlunu kaybeden Fatma Oruk’a toplam 55 bin Euro tazminat ödemeye mahkum oldu.
Havan topu patladı
29 Ekim 1993’te Maraş’ın Pazarcık ilçesindeki Bölükçam atış alanında havan topu patladı. Alandaki, yaşları 5-14 arasında değişen altı çocuk hayatını kaybetti. İçlerinden biri 10 yaşındaki Deniz Oruk’tu. Oğlunu kaybeden Fatma Oruk, Pazarcık Başsavcılığı’na şikayette bulundu. Savcılık Aralık ayında verdiği kararla, olayın ordunun ihmalinden kaynaklandığına hükmetti ve görevsizlik kararı verdi. Dosya Adana Askeri Savcılığı’na gönderildi. Askeri savcılık, Aralık 1995’te takipsizlik kararı verdi. Fatma Oruk karara itiraz etti ancak bu kez de Antep Askeri Savcılığı Ocak 2004’te itirazı reddetti ve takipsizlik kararını haklı buldu. Oruk bunun üzerine “silahlı kuvvetlerin, çocuğunun ve diğer beş çocuğun ölümünden sorumlu olduğunu ve insanların hayatının tehlikeye atıldığını” söyleyerek AİHM’e başvurdu. AİHM davayla ilgili kararını bugün açıkladı, Türkiye’nin AİHS’in 2. maddesi uyarınca “yaşam hakkını” ihlal ettiğine karar verdi. AİHM’in kararında, TSK’nın, çocukların ölümünden sorumlu olduğu belirtildi.
Türkiye Fatma Oruk’a 50 bin Euro manevi tazminat ve mahkeme masrafları için de 5 bin Euro ödeyecek.
Kaynak: Bianet.Org

Ocak 2014 / Çocuklar Neyin Cezasını Çekiyor?

Çocuk gündemli haberleri derlediğimiz rapor, hızla akıp giden yoğun gündemde yaşananlara durup bakmak içindir. Şüphesiz ki eksikleri içinde barındıran raporlama tüm çocuk gündemli haberlerden ziyade yaşadıklarımızın neden - sonuç ilişkisi içinde ele almamıza yardımcı olması umuduyla hazırlandı. Başlıklarla ilgili ayrıntı haber için sitemizden faydalanılabilir.

Linke Tıklayınız
Çekirdek Çocuk Gündemi / Ocak / 2014


İstanbul Sariyer'de Çocuk istismar edildi, savcı aileye 'ispatla' dedi


Sarıyer'de A.Y isimli lise öğrencisi çocuk, iki yıl boyunca Cengiz B adlı şahsın cinsel istismarına maruz kaldı. Tehditlere rağmen çocuğunun yaşadıklarını anlatması üzerine polise giden anne şikâyetçi oldu. Polis ve savcı olayı araştırmak yerine anneye "İspatla" dedi.

Sosyal medya ve telefonda çocuğa yönelik tacizler aile tarafından delil olarak savcıya götürüldü ve zanlı hakkında dava açıldı. Hala tehdit edilen çocuk hakkında koruma kararı alınırken, Cengiz B. cinsel istismarı kabul ederken "Pişmanım ama beni tahrik etti" diye kendisini savundu. 

İstanbul'un Sarıyer ilçesine bağlı Yeni Mahalle'de ismini çocuğun korunması için farklı bir rumuzla verdiğimiz A.Y (17) adlı çocuğun iki yıl boyunca, annesi ile birlikte yaşadığı evin sahibi olan Cengiz B. (37) adlı şahsın hem fiziksel istismarına hem de telefon ve sosyal medya hesabı tacizine maruz kaldığı ortaya çıktı. İddialara göre olay şöyle gelişti: Cengiz B. tacizin ortaya çıkmaması için de, A.Y'yi, "Babam sizin oturduğunuz evin sahibi, olanları ailene anlatırsan sizi evden attırırım" diyerek tehdit etti. Mağdur çocuğun olayı iki yıl sonra yaşadıklarını annesi ile paylaşmasının ardından anne N.Y aynı zamanda evli ve iki çocuk babası Cengiz B. hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Cinsel istismarın yargıya intikal etmesinin ardından ifadesi alınan Cengiz B. ise cinsel istismarı kabul etti ancak "Pişmanın ama beni tahrik etti" diye kendisini savundu. Soruşturmanın davaya dönüşmesinin ardından ise İstanbul 16. Sulh Ceza Mahkemesi'nde 8 Nisan'da görülecek davada sanık olarak yargılanacak Cengiz B. ise bu kez de haklarında koruma kararı olan mağdur çocuk ve annesini her fırsatta davadan vazgeçmeleri için tehdit etti. 

Önce sosyal medya sonra telefonla taciz
Yaklaşık 5 yıl önce Sarıyer Yeni Mahalle'de Selim B'nin kendi oturduğu evin tam karşısındaki yine kendi apartmanındaki daireye kiracı olarak taşınan Y ailesi zaman içinde, ev sahipleri Selim B'nin ailesi ile ailece görüşmeye başladı. Selim B'nin 38 yaşındaki oğlu evli ve iki çocuk babası Cengiz B. o dönemlere 15 yaşında olan A.Y'yi gördü ve sosyal paylaşım sitesi "facebook" tan arkadaş olarak ekledi. Bu tarihten itibaren Cengiz B. A.Y'ye "facebook" üzerinden cinsel içerikli mesajlar göndermeye başladı. A.Y ise bu mesajlara olumsuz yanıtlar verdi. Ortak arkadaşları üzerinden A.Y'nin telefon numarasını ele geçiren Cengiz B. bu kez de A.Y'ye telefonla cinsel içerikli mesajlar gönderdi. A.Y'nin bu mesajlara da sert tepkileri sürdü. 

'İşyerinde taciz etti'
Eğitimine devam eden A.Y aynı zamanda ailesinin bütçesine katkı sunmak amacıyla oto kiralama şirketinde sekreter olarak çalışmaya başladı. Daha sonra Cengiz B. bu oto kiralama şirketine de giderek bu kez de A.Y'ye fiziksel olarak cinsel tacizde bulundu. A.Y'nin tepkileri üzerine Cengiz B. A.Y'yi, "Babam sizin oturduğunuz evin sahibi, olanları ailene anlatırsan sizi evden attırırım" diyerek tehdit etti. Yaşadığı olayın travmasını uzun süre yaşayan A.Y yaşadıklarını ancak 2 yıl sonra annesine anlatabildi. 

'A.Y'nin ifadesini erkek polis aldı'
Yaşananlardan haberdar olan anne N.Y. kızı A.Y ile birlikte Sarıyer Çocuk Büro Amirliği'ne gitti. 26 Aralık 2013 tarihinde Çocuk Büro Amirliği'nde A.Y en başından beri yaşadıklarını polise anlattı ve Cengiz B'den şikâyetçi oldu. Sarıyer Çocuk Büro Amirliği'ndeki polisler şikâyet üzerine, Cengiz B.'yi gözaltına aldı. Gözaltındaki ifadesinde A.Y'yi ve ailesini tanıdığını belirten Cengiz B. cinsel istismarı kabul etti fakat , "Beni tahrik etti" diye kendisini savundu. Facebook üzerinden cinsel içerikli mesajlar gönderdiğini kabul eden Cengiz B. "Bunları ağır cinsel tahriki altında gönderdim" dedi. Cengiz B. ifadesi alındıktan sonra ise serbest bırakıldı.

Savcı'dan ilginç yorum: Mesaj yolladıysa yolladı, kanıtınla gel!
Cengiz B'nin serbest bırakılmasının ardından anne N.Y durumu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na da dilekçe ile başvurarak bildirdi. 26 Kasım 2013 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği dilekçesinde, "Komşumuz ve ev sahibimizin oğlu olan Cengiz B.'den şikâyetçiyim" diyen anne N. Y, "Kanıtınla gel. Tacizi kanıtla. Senin aklın neredeydi şimdiye kadar? Sen anne olsaydın da baksaydın kızına" cevabını aldığını söyledi. Anne N. Y. "Savcının kanıtınla gel" sözü üzerine, Cengiz B.'nin kızı A.Y.'ye internetten gönderdiği cinsel içerikli taciz mesajlarını buldu ve bir sonraki dilekçesini bu kanıtlarla birlikte İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na sundu. Anne N.Y.'nin gayreti ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, Cengiz B. hakkında 18 yaşından küçük kıza cinsel taciz iddiasında bulunduğu iddiası ile dava açıldı. Davanın ilk duruşması, 8 Nisan'da Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ndeki 16. Sulh Ceza Mahkemesi'nde görülecek. 

Anneye şikayetini geri çekmesi için baskı yapıldı!
Cinsel taciz olayının ortaya çıkması üzerine Cengiz B.'nin babası, anne N. Y.'nin ev sahibi Selim B., N.Y.'ye her gördüğü yerde hakaret etmeye başladı. Mahallede sık sık karşılanan N.Y. ve Selim B. arasındaki gerginliklerden birinde Selim B. N.Y.'ye, "Kızına sahip çıksaydın. Şikâyetini geri çek. Ben sana ne yapacağımı biliyorum" dedi. Anne N.Y. tüm baskılara rağmen şikâyetinden vazgeçmeyince baba Selim B. bu kez, 5 yıl ev kirası ödemediklerini iddia ederek aileye 9 milyarlık ev kirası bedeli çıkarttı, borçlu oldukları gerekçesi ile icraya verdi. Anne N.Y.'nin iddiasına göre, baba Selim B. N. Y'yi "Şikâyetinden vazgeçersen, icrayı geri çekerim. Mahallede imza toplayıp sizi mahalleden göndertirim" diye tehdit etti. 

'Ne var ki? Tehdit ettiyse, abartma'
Tehditler ve davadan çekilmesi yönündeki baskılar bununla da bitmedi. Cengiz B. Sarıyer'deki Yeni Mahalle'de gördüğü mağdur çocuk A.Y'yi "18 yaşını geçmeni bekliyorum. Sana ne yapacağımı biliyorum. Davadan vazgeçin" diyerek tartakladı. Bu olay üzerine yeniden Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü Polis Müdürlüğü'ne giden anne N.Y. olayı polislere anlattı. Ancak bu kez de, "Ne abartıyorsun? Ne var ki? Tehdit ettiyse etti, abartma" cevabını aldı. 

Cengiz B.'ye A.Y'nin yanına yaklaşmama kararı verildi
Olayı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe ile bildiren N.Y.'nin dilekçesi sonrasında, Cengiz B. hakkında, 17 Ocak 2013 tarih ve 2013/163420 soruşturma yazısı ile 6284 sayılı kanuna göre koruma kararı alındı. Bu karara göre, A.Y.'nin yanına 50 metreden fazla yaklaşmamasına karar verildi. 

Cengiz B: Savcıyı da satın alırım
Yaşananlara tepki gösteren anne N. Y. "Bu tacizci tutuklansın. Bana diyor ki 'Başbakan kim? Savcı kim? Ben onları da satın alırım. Bana hiçbir şey yapamazsınız. Davanızdan vazgeçin' " dediğini iddia etti. İki kızının hem okuyan hem çalışan başarılı öğrenciler olduğunu belirten anne N.Y. yaşananlardan sonra tacize maruz kalan kızı A.Y.'nin Şişli Etfal Hastanesi'nde psikolojik tedavi görmeye başladığını söyledi. Özellikle kadınları ve tüm duyarlı kesimleri, 8 Nisan'da Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi'ndeki davaya çağıran anne N. Y. son olarak, " Davamıza sahip çıkın. Adalet istiyorum. Kızıma bunları yaşatanlar cezalandırılsın" dedi.


diha