Suriye’nin kuzeyinde, çatışmaların uzağında Özgür Suriye Ordusu’nun eğitim kamplarından biri yer alıyor. Ancak bu kampı diğerlerinden ayıran büyük bir özellik var: Burası çocuk asker kampı. 13-18 yaş arası çocuklara silahlı eğitim verilen bu kamp, bugüne kadar 150’den fazla çocuğu mezun ederek cepheye yollamış.
Genellikle çevredeki köylerden toplanan oğlanların eğitildiği kampa az sayıda oğlan da uzak bölgelerden geliyor. Oğlanların çoğu kampta yaşasa da bazıları akşam evlerine dönüyor. Eğitmenler, oğlanlara tren istasyonlarına kadar eşlik ediyor.
Kamptaki ergenlerin motivasyonu oldukça yüksek. Aldıkları eğitimler arasında güvenli silah kullanım yöntemleri, keskin nişancılardan saklanma, kapalı mekanlarda çatışma, kaçış taktikleri ve farklı silah türlerinin kullanımı yer alıyor.
Kampın en başarılı “öğrencilerinden” biri 14 yaşındaki Mousab. Eğitimini tamamlayıp cepheye gitmesine sadece birkaç gün var. Neden ÖSO’da savaşmak istediğini “Ülkemi savunmak istiyorum ve kadınları, çocukları öldürdüğü için Esad’dan nefret ediyorum” diye anlatıyor. Mousab “mezun olduğunda” kampın en genç mezunu unvanını alacak. Eğitiminin son aşamasında AK-47 (Kalaşnikov), sniper ve PK makinalı tüfek ile atış talimi yapıyor. Ancak muhaliflerin yaşadığı mühimmat sıkıntısı nedeniyle eğitim süresince her silahla ancak 5 el ateş edebiliyor. Mousab, çocukluğundan beri ava gittiği için en iyi kullandığı silahın pompalı tüfek olduğunu söylüyor.
14 yaşındaki çocukların savaş için küçük olduğunu kesinliklikle düşünmeyen Mousab “Savaşmak için yeterince büyüğüm. Ölmekten korkmuyorum. Ölümüm cephede olsun isterim” diyor.
Mousab’ın babası Kamel ise bir yandan kampta eğitim veriyor, bir yandan da cepheye savaşmaya gidiyor. “Oğlum 20 yaşına gelene kadar yan yana savaşacağız. O yaşa kadar tek başına cepheye gitmesine izin vermem” diyen Kamel, kampın en başarılı “öğrencisi” olan oğluyla gurur duyduğunu söylüyor.
Mousab’ın annesi ise oğlunun savaşmasına karşı çıkıyor. Kamel, eşinin ilk başta çok üzüldüğünü, ama oğlunun iyi bir savaş eğitimi almasıyla üzüntüsünün hafiflediğini anlatıyor. Bu dünya üzerinde hangi anne 14 yaşındaki oğlunun cepheye gitmesine üzülmez ki?
Kamptaki “başöğretmen” Abed Alrzake’nin 15 yıllık askeri tecrübesi var. Alrzake, neredeyse her silahı çok iyi kullanıyor ve ayrıca sokak savaşında uzmanlaşmış. Ordudan emekli olduktan sonra çok farklı işler yapmış. Sırasıyla çiftçi, fırıncı, antikacı, makine pazarlaması ve nalbant olarak çalıştıktan sonra hayat onu ÖSO kampının baş eğitmenliğine getirmiş. İş teklifini Halep’teki çatışmalara katılıp üç ay boyunca savaştıktan sonra almış. “1 yıldır buradayım ve çocukların eğitime ihtiyacı oldukça burada olmaya devam edeceğim. Esad bir katil, ondan o kadar nefret ediyorum ki...” diyor Alrzake.
Suriye'de yağma rekabeti ÖSO'yu gerdi
Stephen Boitano 20 yıldır dünyadaki felaket ve çatışma bölgelerine giderek foto muhabirlik yapıyor, Associated Press, Getty Images gibi farklı ajanslar için çalışıyor. 1999’daki çatışma sırasında Kosova’ya 2004’teki tsunami felaketinin ardından Endonezya ve Tayland’a giden 46 yaşındaki ABD’li foto muhabir, çatışmalar başladığından beri aralıklarla Suriye’ye giderek Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) iliştirilmiş olarak cephede çalışıyor. 40 günlük son Suriye ziyaretinin ardından Stephen ile Suriye’deki durum hakkında konuştuk:
>> Suriye’deki muhalif gruplarıyla ne kadar zaman geçirdin? Muhaliflerin kamplarında atmosfer nasıl?
SB: Suriye’de 40 günden fazla kaldım ve genellikle Halep’te cephede yer alan 30 ayrı muhalif grupla birlikte zaman geçirdim. Ayrıca çocukların eğitildiği kampları ziyaret ettim. Hepsinin morali oldukça yüksekti. Savaşa devam ederek sonunda kazanacaklarını düşünüyorlar.
>> El-Kaide ilişkili muhalif gruplarıyla zaman geçirdin mi? Halk, başka ülkelerden gelen bu İslamcı militanlara nasıl bakıyor?
Hayır. ABD’den geldiğim için beni CIA olarak gördüler. Zaten grupları içine İslamcı olmayan kimseyi almıyorlar. Halkın bir kısmı daha önce ÖSO ile sorun yaşadığı için El-Kaide’lilere daha sıcak bakıyor.
>> Farklı muhalif gruplar arasında gerilim yaşanıyor mu?
Evet. ÖSO bünyesindeki farklı gruplar arasında alan çatışması çıkıyor. Yerleşim bölgelerinde hepsi farklı mahalleleri ele geçirmiş durumdalar ve mahallelerin kesişim noktalarında yer alan apartmanların ve sokakların hakimiyeti nedeniyle aralarında gerilim yaşanıyor. Bir başka gerilim nedeni de yağma. Bir bölge ele geçirildiğinde hangi grubun ne kadar yağma yapacağı konusunda uzlaşmaları kolay olmuyor.
Suriyeli muhalifler ile El-Kaide gruplar ise birbirleriyle yakınlaşmıyor bile. İki grup arasındaki ilişkiler çok iyi değil. Fazlasıyla gözü kara oldukları için El-Kaide’lilere kimse yaklaşmak istemiyor.
>> Suriye’de çatışmalar halkın günlük hayatını nasıl etkiliyor?
Cepheler dışındaki yerleşim yerlerinde günlük hayat olduğu gibi devam ediyor. Tabi çok sayıda iş yerinin kapandığını, ekmek kuyrukları oluştuğunu ve halkın yoksullaştığını söylemem lazım. Ama sıcak çatışma, ara sıra kazara isabet eden toplar dışında oraları etkilemiyor. Cepheye yakın yerlerde ise hayat daha zor. Suriye’ye 1995 yılında da gelmiştim, bu güzel ülkenin geldiği durum beni çok üzüyor.
>> Suriye’de çatışmanın ortasında gazeteci olmak nasıldı?
Daha önce başka savaş bölgelerinde bulunmuştum ama hiç bu kadar doğrudan savaşın içinde olmamıştım. Örneğin Kosova’ya vardığımda büyük çaplı çatışmalar bitmişti, daha çok yağma vardı. Suriye’ye giderken çelik yelek, kask ve gaz maskesi aldım yanıma. Ama bunların hiçbir işe yarayamayacağı o kadar çok an oldu ki. ÖSO’ya ilişik çalıştığım için hükümet güçlerinin çok sayıda saldırısıyla karşılaştım. Bir keresinde tanklarla baskın yaptılar. Bir binaya saklandık, saatlerce süren top ateşinde titreyen binada sessizce beklemekten başka bir şey gelmiyordu elimizden. Saatler sonra dışarıya çıktığımızda çevremizdeki binaların çoğunun yıkılmış olduğunu gördük. Hayatta kaldığım için çok şanslı hissediyorum.
Cephedeyken neredeyse 7/24 hareket halinde olmamız gerekiyor. Sürekli cephede kalmak çok stresli. Doğru düzgün uyuyamıyor, dinlenemiyorum. Bu yüzden arada bir Türkiye’ye geçerek Kilis’te birkaç günlüğüne dinleniyorum. O günlerde genelde aralıksız uyuyorum, kendime gelebildiğimde de Kilis’teki barlarda savaşı takip eden diğer uluslararası muhabirlerle içiyoruz.
Onur Erem / Birgün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder