23 Nisan'ın gerçekliği: 'kaygılıyız'
Çocukların yaşam hakkını savunan ve ortak bir metin etrafında yan yana gelen kurumlar 23 Nisan'da İstanbul ve Ankara’da eş zamanlı basın açıklamaları gerçekleştirdi.
Gündem Çocuk, ‘Türkiye’de Çocuğun Yaşam Hakkı 2013 Raporu'nu açıkladı
Bir iş kazasından notlar...
Esenyurt'taki
Beysan Sanayi Sitesi'nde bulunan Naz Alüminyum isimli işyerinde
sigortasız çalıştırılan 17 yaşındaki O.T. 9 Nisan
Çarşamba günü meydana gelen iş kazasında, elini
alüminyum levhaların kesildiği testereye kaptırdı, O.T.'nin
serçe ve yüzük parmağı koptu. Olayın ardından
işveren ve servis şoförü tarafından Özel Anadolu
Hastanesi'ne getirilen gencin parmakları ameliyatla dikildi, platin
takıldı.
Memleketten Çocuk Manzaraları: İhmal, istismar, ölüm, iş kazası, çocuk yaşta evlilik...
Nazım
1939'da yazmaya koyulduğunda özlemişti yaşadığı, yaşamak
istediği memleketinin insan manzaralarını...
...
“Kâat
helvası yesem her gün” diye düşündü
5 yaşında.
“Mektebe gitsem” diye düşündü
10 yaşında.
“Babamın bıçakçı dükkânından
Akşam ezanından önce çıksam” diye düşündü
11 yaşında.
“Sarı iskarpinlerim olsa
kızlar bana baksalar” diye düşündü
15 yaşında.
“Babam neden kapattı dükkânını?”
Ve fabrika benzemiyor babamın dükkânına”
diye düşündü
16 yaşında.
5 yaşında.
“Mektebe gitsem” diye düşündü
10 yaşında.
“Babamın bıçakçı dükkânından
Akşam ezanından önce çıksam” diye düşündü
11 yaşında.
“Sarı iskarpinlerim olsa
kızlar bana baksalar” diye düşündü
15 yaşında.
“Babam neden kapattı dükkânını?”
Ve fabrika benzemiyor babamın dükkânına”
diye düşündü
16 yaşında.
...
Memleketimden
İnsan Manzaraları – Nazım Hikmet
Memleketimizden
insan manzaralarını yazmaya koyulsak bugün ne dökülürdü
kağıtlara? Şüphesiz kaygılar, umutsuzluklar, ölümler,
öfkelenmeler, canından bezmelerle dolu cümlelerin küçük
de olsa biryerlerinde 'direnç' görünürdü.
Nazım'ın 20 bin mısra ile anlattığı ve özlediği o
memleketin ve insanlarının manzarası bugün tariflenirken
özlenesi mi emin değiliz, çünkü kurduğumuz
cümleler giderek kısalıyor, yoğunlaşıyor, acıyor,
küçülüyor...
Geçtiğimiz
bir hafta boyunca olan biten neden oldu belki de böyle bir
yazıya; ihmal, istismar olayları, maruz kalınan saldırılar,
kayıplar, bulunamayanlar, eksik kalanlar, eksik bıraktıkları...
Türkiye'de
artık kaybolan her çocuk için, gösterilerde biber
gazı fişeğiyle yaralanan her çocuk için, küçük
yaşta evlendirilen her çocuk için, istismar mağduru
her çocuk için, gencecik yaşlarında uzuvlarını ve
hayatlarını kaybeden her çocuk için toplumun geniş
bir kesmi kaygı duyuyor, korkuyor, öfkeleniyor. Yaşanan
olayların her birinin hissettirdiği ağırlık kadar insanlarda
yarattığı empati duygusu artıyor, yaşanmış öfkelenmeleri
akıllarına geliyor.
Başa
dönelim; son bir haftada neler mi oldu?
6
Nisan Pazar – Sarıyer'de 3,5 yaşındaki Pamir'in
kaybolmasının ardından seferber olan insanlar Pamir'i arama
çalışmalarına katıldı. Pamir, evlerinin yanında bulunan
villanın havuzunda boğulmuş olarak bulundu ve vicdanlarının
sesine kulak veren binlerce insan yasa boğuldu. Haziran İsyanı'nın
AKP'liler üzerinde bıraktığı etki 3,5 yaşındaki Pamir'in
kaybolmasına da yansıdı; vicdanlarını birlikte yürüdükleri
yollarda bırakan AKP'lilerce yönetilen sosyal medya
hesaplarından bunun bir düzmece olduğundan, ailenin alevi
olmasına, 3. köprüye karşı çıkanların tezgahı
olduğuna kadar onlarca varsayım üretildi.
7
Nisan Pazartesi – Urfa'da Gap Kız Meslek Lisesi’ne giden 16
yaşındaki lise öğrencisi A.Ö. evlendirilmek üzere
okuldan alındı. Çocuğun ailesine ulaşmaya çalışan
öğretmenleri daha sonra küçük öğrencilerinin
evlendirilmek üzere okuldan alındığını öğrendi.
A.Ö.’nün kendisinden küçük olan ve okula
gönderilmeyen kardeşinin istendiği ancak ailesinin yaşı daha
büyük olduğu için A.Ö.’yü evlendirmeye
çalıştığı iddia edildi.
8
Nisan Salı - Van'ın Xaçort mahallesinde yerel
seçimlerdeki usülsüzlüklere karşı yapılan
protestoya saldıran polis, akrep tipli zırhlı araçla 12
yaşındaki A.O'ya çarptı. Van'da kanal üstü
bölgesinde toplanan halka hiçbir uyarı yapmadan saldıran
polis, akrep tipli zırhlı araçla 12 yaşındaki A.O'ya
arkadan çarptı. Panzerin çarptığı çocuk,
çevredekiler tarafından Van Bölge ve Eğitim
Hastanesi'ne kaldırıldı. Kafası yarılan çocuğun tedavisi
uzun süre kimliğinin olmaması bahane gösterilerek
yapılmadı. Ailesinin kimliği getirmesinin ardından ameliyata
alınan çocuğun beyin kanaması geçirdiği bildirildi.
A.O.'nun tedavisi sürerken hastaneye gelen polis çocuğa,
polis panzerinden değil, göstericilerin attığı taştan
yaralandığına dair ifade verdirdi.
8
Nisan Salı – Kars'ta Ziya Gökalp İlkokulu 3'üncü
sınıf öğrencisi Mert Aydın, saat 12.00 sıralarında
annesinin hazırlayıp sefertasına koyduğu yemeği babasına
götürmek için İstasyon Mahallesi'ndeki evlerinden
çıktı ve sonrasında kendisinden haber alınamadı, kent
merkezine 5 kilometre uzaklıktaki boş bir tabyanın içinde
cesedi bulundu. Mert Aydın'ın Erzurum Bölge Eğitim ve
Araştırma Hastanesi'nd ehazırlanan otopsi raporuna göre, önce
tecavüze uğrayan Mert Aydın, ardından başına taşla vuruldu
ve elle boğularak öldürüldü.
8
Nisan Salı – Kağıthane'de 14 yaşındaki Z.Y. ile C.T.
ailelerinin birlikte olmalarına karşı çıktıkları için
birlikte kaçtı. Kaçan iki genç, evlenme
isteklerini ailelerine bildirdi. Resmi olmayan törenle
evlendirilen Z.Y.'nin hamile olduğu anlaşıldı. 15 yaşından
küçük olan Z.Y.'nin hastanede doğum yapması
halinde durumun savcılığa bildirileceğini bilen aile, sahte
kimlikle hastaneye yatış yaptırdı. Doğan çocuk ise
anneannesi Pembe Y.'nin üzerine kaydettirildi.
9 Nisan Salı – Diyarbakır'da 13 yaşındaki kız öğrencisine otomobilinde cinsel istismarda bulunurken polis tarafından yakalanan 39 yaşındaki öğretmen S.C.'nin yargılandığı mahkemeye Dicle Üniversitesi heyetince gönderilen raporda, mağdurun cinsel saldırı nedeniyle beden ve ruh sağlığının bozulmadığı belirtildi.
10
Nisan Çarşamba – Esenyurt'ta bulunan Beysan Sanayi
Sitesi'ndeki Naz Alüminyum adlı işyerinde 17 yaşındaki genç
işçi O.T. elini makineye kaptırdı. İşvereni tarafından
sigortasız çalıştırılan çocuk, kazanın ardından
hastaneye kaldırıldı. Elini alüminyum testeresine kaptıran
genç işçinin iki parmağı koptu, ameliyatla dikildi.
Hastaneye gelen işveren cerrahi müdaheleyi yapan doktora, olayı
SGK'ya bildirmemesi konusunda 'öneri'de bulundu.
Yeni
başlayan her güne o gün neler yaşanacağı kaygısını
duyan insanların sayıları ve hassasiyetleri giderek artarken,
yaşananların sorumlularının cezalandırılması kadar,
tekrarlanmaması için neler yapılabilir diye düşünmenin
ve harekete geçmenin zamanı çok önceleri
geçmişti, hala geçiyor...
Çekirdek
Çocuk
Çocukları Tekrar Tekrar Mağdur Etmekten Vazgeçin!
Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu`nun `Çocukları Tekrar Tekrar Mağdur Etmekten Vazgeçin!` başlıklı açıklama metnidir
Bilindiği gibi "Bir çocuk ile bir
yetişkin ya da yaş veya gelişim bakımından sorumluluk, güven ve güç
ilişkisi içinde olan başka bir çocuk arasında, bu kişinin cinsel
gereksinimlerini tatmin etmeyi amaçlayan her türlü eylem çocuk istismarı
olarak tanımlanmaktadır. Türkiye Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel
Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi`nden, Çocuk Hakları
Sözleşmesi`ne kadar çocukların korunmasına yönelik pek çok sözleşmeye
imza atmışsa da ne yazık ki iç hukuk düzenlemelerinde yetersiz
fiiliyatta ise zaten mağdur olan çocukların tekrar mağdur olmasına neden
olan uygulamaların yaşandığı bir ülke durumundadır. Bunun en son örneği
Diyarbakır`da 39 yaşında S.C tarafından istismar edilen 13 yaşındaki
çocuk için Dicle Üniversitesi tarafından verilen" Ruh ve Beden Sağlığı
Bozulmamıştır" şeklindeki rapor ve bu raporun mahkemece kabul
edilmesidir. İstismara uğrayan bir çocuğun ruh ve beden sağlığının
bozulmaması mümkün müdür? Bunu söyleyen erkek egemen zihniyet çocukları
da tıpkı kadınlar gibi birer birey olarak değil meta olarak görmekte ve
erkeği korumaktadır.
Çocuğa yönelik
her türlü cinsel saldırı suçlarında alanında uzmanlaşmış mahkemelerin ve
yine bu alanda uzmanlaşmış sağlık kurullarının faaliyet yürütmesi daha
önce de tanıklık ettiğimiz bu tür vahim olayların yaşanmasını bir nebze
olsun engelleyecek; zaten mağdur durumunda olan çocuğun tekrar mağdur
olmamasını sağlayacaktır.
Eğitim ve
Bilim Emekçileri Sendikası olarak çocuklara yönelik cinsel saldırı
suçlarının ele alınmasında uluslararası sözleşmelerin gereklerinin
yerine getirilmesini bu bağlamda çocuğun "Yüksek yararı, soruşturmaların
etkin bir biçimde sürdürülmesi, istismar suçunu işleyenlerin suçun bir
aile ferdi tarafından, çocukla aynı yerde yaşayan biri tarafından veya
otoritesini suistimal eden bir kişi tarafından işlenmesi halinde
yaptırımın ağırlaştırılması" gibi ilkelerin gözetilmesi gerektiğini her
fırsatta hatırlatmakta yarar görüyoruz. Diğer yandan çocuğa her türlü
adli, psikolojik desteğin sunulması gerekmektedir. Çocuklara yönelik
cinsel saldırı başta olmak üzere bu alanda imzalanan sözleşmeler
kamuoyuna anlatılmalı, çocuklarla bire bir temas halinde bulunan kamu
görevlileri bu konuda eğitilmelidir. Çocuğa yönelik cinsel saldırı
istismar gibi konularda veriler oluşturulmalı bu veriler kamuoyuyla
paylaşılmalıdır. Çocukların birer birey olduğu unutulmamalı bu konuda
toplumda zihniyet değişikliği yaratacak faaliyetlerde bulunulmalıdır.
Eğitim Sen olarak adalet yerini buluncaya dek bu tür davaların takipçisi olacağız.
egitimsen.org.tr
Cinsel İstismara Uğrayan 13 Yaşındaki Kız Çocuğuna 'Ruh Sağlığı Bozulmadı' Raporu
Diyarbakır'da
13 yaşındaki kız öğrencisine otomobilinde cinsel istismarda bulunurken
polis tarafından yakalanan 39 yaşındaki öğretmen S.C.'nin yargılandığı
mahkemeye Dicle Üniversitesi heyetince gönderilen raporda, mağdurun
cinsel saldırı nedeniyle beden ve ruh sağlığının bozulmadığı belirtildi.
Diyarbakır'da 13 yaşındaki kız
öğrencisine otomobilinde cinsel istismarda bulunurken polis tarafından
yakalanan 39 yaşındaki öğretmen S.C.'nin yargılandığı mahkemeye Dicle
Üniversitesi heyetince gönderilen raporda, mağdurun cinsel saldırı
nedeniyle beden ve ruh sağlığının bozulmadığı belirtildi.
Diyarbakır'da bir ilköğretim okulunda
İngilizce öğretmeni olarak görev yapan S.C., geçen yıl 23 Nisan
kutlamalarının yapıldığı gün, Nevruz Parkı yakınlarında, 5'nci sınıf
öğrencisi S.T.'ye, kendi otomobilinde cinsel istismarda bulunurken polis
tarafından yakalandı. Hakkında, 'çocuğun nitelikli cinsel istismarı' ve
'cinsel amaçlı çocuğu hürriyetinden yoksun kılma' suçundan 16 yıldan 50
yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan 4 çocuk babası öğretmen
S.C.'nin yargılanmasına Diyarbakır 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam
edildi. Duruşmaya tutuklu sanık S.C. ve taraf avukatları katıldı.
'RUH VE BEDEN SAĞLIĞI BOZULMADI'
Duruşmada ilk olarak mağdurun beden ve
ruh sağlığına ilişkin Dicle Üniversitesi'nden gönderilen rapor okundu.
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Beden ve Ruh Sağlığı Kurulu raporunda
S.T. ile yapılan görüşmede, olayı nadiren hatırladığında üzüntü duyduğu,
olaydan sonra okul ve evlerinin değiştiği belirtildi. Raporda, ruhsal
muayenede mağdurun önceki psikiyatrik sorunlarının düzelmiş olduğu
belirtilirken, cinsel istismardan kaynaklanmış ruh sağlığını bozacak
derecede herhangi bir psikopatolojik araz tespit edilmediği ifade
edildi. Raporda mağdurenin cinsel istismar nedeniyle beden ve ruh
sağlığının bozulmadığı görüşüne varıldığı belirtildi.
AVUKATTAN RAPORA TEPKİ
Duruşmada söz alan S.T.'nin avukatı Ruşen
Seydaoğlu Ayyıldız, "Mağdure, heyetle görüşme sırasında bile ağlama
krizine girmiş. Bunun üzerine iki ay sonra getirilmek üzere süre
verilmiştir. Bu nedenle Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınmasını talep
ediyoruz. Olayda suçüstü hali vardır. 13 yaşındaki kız çocuğu çok ciddi
şekilde mağdur olmuştur. Sanık tarafından 'çocuğun rızası var denilse
bile' mağdur 13 yaşında kız çocuğudur. Sanık suçunu kabul etmiş ve
toplum açısından zararlı bir kişiliktir. Rapor kendi ile çelişmektedir"
dedi.
SANIK: BU OLAYDAN DOLAYI BEN MAĞDURUM
Duruşmada söz alan tutuklu sanık S.C. ise
tahliyesini talep ederek, "Bana en çok dokunan, toplumsal açıdan sanki
bir tecavüzcü, bir caniymişim gibi davranılıyor. Benim geçmişime
bakıldığında yüzlerce öğrenci yetiştirdiğim görülecektir. Bu olaydan
dolayı mağdurum" dedi. Sanık avukatı da müvekkilinin cani, canavar gibi
lanse edilmeye çalışıldığını ifade ederek, "Bu müvekkilimi mağdur
etmektedir. Tahliyesini talep ediyoruz" diye konuştu.
MAHKEME RAPORU KABUL ETTİ
Duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme,
sanık S.C.'nin tutukluluk halinin devamına karar verdi. Mahkeme, S.C.'yi
araç içinde yakalayan polislerin zorla getirilmesine, getirilmemeleri
durumunda yasal işlem yapılmasına da hükmetti. Mahkeme avukatların tepki
gösterdiği raporun çocuk uzmanları tarafından usule uygun şekilde
hazırlandığını gerekçe gösterip, mağdur hakkında yeniden rapor
aldırılması talebini reddetti. Duruşma eksiklerin tamamlanması için
ertelendi.
amedin sesi
Seçim sonuçları gelmeye devam ediyor: Polis panzeri 12 yaşındaki çocuğa çarptı
Van'ın Xaçort mahallesinde yapılan protestoya saldıran polis, akrep tipli zırhlı araçla 12 yaşındaki A.O'ya çarptı.
30 Mart'ta yapılan yerel seçimlerin ardından sandıklarda yapılan hile ve hırsızlığa karşı sokağa çıkanlara polis saldırısı ülkenin özellikle doğu bölgelerinde şiddetli biçimde sürüyor. BestaNuçe'nin haberine göre, 7 Nisan Pazartesi akşamı Van'da kanal üstü bölgesinde toplanan halka hiçbir uyarı yapmadan saldıran polis, akrep tipli zırhlı araçla 12 yaşındaki A.O'ya arkadan çarptı. Panzerin çarptığı çocuk, çevredekiler tarafından Van Bölge ve Eğitim Hastanesi'ne kaldırıldı. Kafası yarılan çocuğun tedavisi uzun süre kimliğinin olmaması bahane gösterilerek yapılmadı. Ailesinin kimliği getirmesinin ardından ameliyata alınan çocuğun beyin kanaması geçirdiği bildirildi. DİHA'ya açıklama yapan çocuğun yakınları, yüzlerce çocuğun ve gencin olduğu sokağa polisin ansızın tomalar ve zırhlı araçlarla saldırdığını, A.O'nun yaralanmasının ardından da oradan ayrıldıklarını söyledi.
Seçim sonrası savaş ilanı
Seçim sonuçlarına yapılan itirazların yanlı değerlendirilmesi birçok ilde protestolarla karşılanırken 30 Mart'tan bu yana konuyla ilgili yapılan eylemlere katılanlara polis saldırısı sonucu onlarca insan gaz fişekleri ve plastik mermilerle yaralandı. Geçtiğimiz hafta Urfa Birecik'te BDP'nin seçim sonuçlarına yaptığı itirazın reddedilmesinin ardından yapılan protestoya polis saldırısı sonucu 15 yaşındaki N.K, gaz fişeği ile gözünden vurulmuş ve bir gözünü kaybetmişti. Ağrı'da defalarca yinelenen oy sayımları ve bölgedeki şaibeli oy oranları önümüzdeki günlerde yaşanabilecek olaylar konusunda endişe verici.
30 Mart'ta yapılan yerel seçimlerin ardından sandıklarda yapılan hile ve hırsızlığa karşı sokağa çıkanlara polis saldırısı ülkenin özellikle doğu bölgelerinde şiddetli biçimde sürüyor. BestaNuçe'nin haberine göre, 7 Nisan Pazartesi akşamı Van'da kanal üstü bölgesinde toplanan halka hiçbir uyarı yapmadan saldıran polis, akrep tipli zırhlı araçla 12 yaşındaki A.O'ya arkadan çarptı. Panzerin çarptığı çocuk, çevredekiler tarafından Van Bölge ve Eğitim Hastanesi'ne kaldırıldı. Kafası yarılan çocuğun tedavisi uzun süre kimliğinin olmaması bahane gösterilerek yapılmadı. Ailesinin kimliği getirmesinin ardından ameliyata alınan çocuğun beyin kanaması geçirdiği bildirildi. DİHA'ya açıklama yapan çocuğun yakınları, yüzlerce çocuğun ve gencin olduğu sokağa polisin ansızın tomalar ve zırhlı araçlarla saldırdığını, A.O'nun yaralanmasının ardından da oradan ayrıldıklarını söyledi.
Seçim sonrası savaş ilanı
Seçim sonuçlarına yapılan itirazların yanlı değerlendirilmesi birçok ilde protestolarla karşılanırken 30 Mart'tan bu yana konuyla ilgili yapılan eylemlere katılanlara polis saldırısı sonucu onlarca insan gaz fişekleri ve plastik mermilerle yaralandı. Geçtiğimiz hafta Urfa Birecik'te BDP'nin seçim sonuçlarına yaptığı itirazın reddedilmesinin ardından yapılan protestoya polis saldırısı sonucu 15 yaşındaki N.K, gaz fişeği ile gözünden vurulmuş ve bir gözünü kaybetmişti. Ağrı'da defalarca yinelenen oy sayımları ve bölgedeki şaibeli oy oranları önümüzdeki günlerde yaşanabilecek olaylar konusunda endişe verici.
Çekirdek Çocuk
Van
Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. - See more at:
http://www.bestanuce1.com/haber/96537/polis-panzeri-12-yasindaki-cocuga-carpti#sthash.HVXyt35O.dpuf
Van
Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. - See more at:
http://www.bestanuce1.com/haber/96537/polis-panzeri-12-yasindaki-cocuga-carpti#sthash.HVXyt35O.dpuf
Van
Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. - See more at:
http://www.bestanuce1.com/haber/96537/polis-panzeri-12-yasindaki-cocuga-carpti#sthash.HVXyt35O.dpuf
Van
Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. - See more at:
http://www.bestanuce1.com/haber/96537/polis-panzeri-12-yasindaki-cocuga-carpti#sthash.HVXyt35O.dpuf
3 buçuk yaşındaki bedene sığdırılmaya çalışılan vicdansızlık
Pamir, 3 buçuk yaşında küçücük bir beden; kayıp gitti avuçlarımızın
arasından bugün. Dün gece evinden kaçan Pamir için tüm halk seferber
oldu. Saatlerce arandı Pamir, gönüllü halk, AKUT ekipleri ve jandarma
tarafından. Ancak bugün kötü haber geldi ve Pamir’in cansız bedeni
komşularının havuzunda bulundu.
Trollerin hedefi: Pamir
Pamir’in kaybolmasının ardından babasına ait olan Twitter hesabından kayıp ilanı verildi. Daha sonrasında duyarlı olan halk, sendikalar, demokratik kitle örgütleri tarafından paylaşılması üzerine bir anda Türkiye’nin gündemine oturdu Pamir. Ancak AKP’nin trolleri 3 buçuk yaşındaki Pamir’in küçücük bedenine bile vicdansızlık yerleştirmeyi kafasına koydu. ‘Babası DHKP-C’liymiş onun.”, “Yok yok PKK’lıymış ya.”, “Gezi’nin teröristlerindenmiş adam tweet atmış” diye o kadar çok yorum atılmış ki Tiwitter’da, yazıyı okuyan bile utanıyor insanlıktan.
Gerçekten kaybolmuş olsa babası bu kadar rahat olur mu? Diyen vicdansızlık acaba ölüm haberini aldığında babasının çektiği acıyı bir nebze olsun hissedebildi mi içinde? “Bir partiyi desteklemek bir insanı bu kadar vicdansız yapmaya yeter mi?” diye sormadan edemiyor insan kendisine.
Ne kadar suçluysanız, o kadar çok saldırıyorsunuz
3. Köprü’nün bir doğa katliamı olduğunu, halkın aslında 3. Köprü’yü istemediğini o kadar iyi biliyorlar ki, Pamir’in kaybolmuş olmasının Gezi’nin bir uzantısı olarak planlanmış bir komplo olarak niteliyorlar. Pamir’in kaybolmasındaki sorumlunun 3. Köprü inşaatı olduğunu savunacakmışız.
Bazı troller de “Suriye’de bir sürü çocuk ölüyor niye onlardan bahsedilmiyor? Pamir villada yaşıyor diye daha mı kıymetli oluyor?” diye soruyor, Suriye’de savaş çığırtkanlığı yapan bir iktidarın destekçisi olduklarını unutarak. Hiç biri mi görmüyor acaba ‘merhametli’ başbakanlarının sahip çıkıp Türkiye’ye getirdiği, sokaklarda üstlerinde giyecek birşeyi olmadan sokakta dilenen Suriyeli çocukları? Ekmek almaya giderken vurulan 14 yaşındaki Berkin Elvan’ı? Ya 10 yaşında ölümle burun buruna gelen Mehmeti? Ya da Ceylan’ı, Uğur’u? Ama onlar ‘teröris’ti demi? Hakettiler öldürülmeyi(!)
Bizler gençliğiz, bizler vicdanı olan bir halkız. Çocukların ölmediği, öldürülmediği bir dünya için savaşıyoruz. Bizler ‘zengin’ Pamir’i de ararız kaybolduysa, devlet eliyle öldürülen Berkin için sokağa da çıkarız. Ama siz AKP iktidarı ve onun şakşakçıları! Ne kadar da korkar oldunuz bu küçücük bedenlerden! Ama siz bizden iyi biliyorsunuz o küçük bedenlerin ne kadar büyük umutlar taşıdığını! Siz bizden iyi biliyorsunuz aslında dün hiç bir çıkar gözetmeksizin Sarıyer sokaklarını karış karış gezen halkın bu vicdanı Gezi’de öğrendiğini. Ama haklısınız korkun, daha da çok korkun çünkü yıkılacaksınız!
Trollerin hedefi: Pamir
Pamir’in kaybolmasının ardından babasına ait olan Twitter hesabından kayıp ilanı verildi. Daha sonrasında duyarlı olan halk, sendikalar, demokratik kitle örgütleri tarafından paylaşılması üzerine bir anda Türkiye’nin gündemine oturdu Pamir. Ancak AKP’nin trolleri 3 buçuk yaşındaki Pamir’in küçücük bedenine bile vicdansızlık yerleştirmeyi kafasına koydu. ‘Babası DHKP-C’liymiş onun.”, “Yok yok PKK’lıymış ya.”, “Gezi’nin teröristlerindenmiş adam tweet atmış” diye o kadar çok yorum atılmış ki Tiwitter’da, yazıyı okuyan bile utanıyor insanlıktan.
Gerçekten kaybolmuş olsa babası bu kadar rahat olur mu? Diyen vicdansızlık acaba ölüm haberini aldığında babasının çektiği acıyı bir nebze olsun hissedebildi mi içinde? “Bir partiyi desteklemek bir insanı bu kadar vicdansız yapmaya yeter mi?” diye sormadan edemiyor insan kendisine.
Ne kadar suçluysanız, o kadar çok saldırıyorsunuz
3. Köprü’nün bir doğa katliamı olduğunu, halkın aslında 3. Köprü’yü istemediğini o kadar iyi biliyorlar ki, Pamir’in kaybolmuş olmasının Gezi’nin bir uzantısı olarak planlanmış bir komplo olarak niteliyorlar. Pamir’in kaybolmasındaki sorumlunun 3. Köprü inşaatı olduğunu savunacakmışız.
Bazı troller de “Suriye’de bir sürü çocuk ölüyor niye onlardan bahsedilmiyor? Pamir villada yaşıyor diye daha mı kıymetli oluyor?” diye soruyor, Suriye’de savaş çığırtkanlığı yapan bir iktidarın destekçisi olduklarını unutarak. Hiç biri mi görmüyor acaba ‘merhametli’ başbakanlarının sahip çıkıp Türkiye’ye getirdiği, sokaklarda üstlerinde giyecek birşeyi olmadan sokakta dilenen Suriyeli çocukları? Ekmek almaya giderken vurulan 14 yaşındaki Berkin Elvan’ı? Ya 10 yaşında ölümle burun buruna gelen Mehmeti? Ya da Ceylan’ı, Uğur’u? Ama onlar ‘teröris’ti demi? Hakettiler öldürülmeyi(!)
Bizler gençliğiz, bizler vicdanı olan bir halkız. Çocukların ölmediği, öldürülmediği bir dünya için savaşıyoruz. Bizler ‘zengin’ Pamir’i de ararız kaybolduysa, devlet eliyle öldürülen Berkin için sokağa da çıkarız. Ama siz AKP iktidarı ve onun şakşakçıları! Ne kadar da korkar oldunuz bu küçücük bedenlerden! Ama siz bizden iyi biliyorsunuz o küçük bedenlerin ne kadar büyük umutlar taşıdığını! Siz bizden iyi biliyorsunuz aslında dün hiç bir çıkar gözetmeksizin Sarıyer sokaklarını karış karış gezen halkın bu vicdanı Gezi’de öğrendiğini. Ama haklısınız korkun, daha da çok korkun çünkü yıkılacaksınız!
Çağla Akdere / kolektifler.net
4+4+4 yıkımının resmi sonuçları: Sistem imam hatip ve özel okullara çalışıyor
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı istatistikler, 4+4+4 yıkımının sonuçlarını ortaya koyuyor
Dönüşümün 2. yılındaki veriler, sistemin özel okullar ve imam hatipler lehine işlediğini ispatlıyor
Okula başlama yaşının düşmesi okul öncesi eğitime olan ilgiyi azaltıyor, özel meslek liselerindeki artış ise çarpıcı
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı istatistikler, 4+4+4 yıkımının sonuçlarını ortaya koyuyor. 2012-2013 eğitim öğretim yılında yürürlüğe giren 4+4+4′ün 2. yılındaki veriler, sistemin özel okullar ve imam hatipler lehine işlediğini ispatlıyor.
İstatistiklerle ilgili görüşlerini açıklayan Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), verilere dayanarak eğitimin temel sorunlarına işaret etti.
4+4+4 ile okul öncesi eğitimde okullaşma oranı azalıyor
Okula başlama yaşının 5 buçuğa çekilmesiyle beraber okul öncesi eğitimde büyük bir düşüş yaşanıyor. 2013-2014 eğitim yılında iki sene öncesine göre okul öncesi eğitime katılan öğrenci sayısı yaklaşık 110 bin azalarak 1 milyon 59 bine, okul sayısı ise yaklaşık 2 bin azalarak 26 bine geriledi. Eğitim Sen bu konudaki görüşünü şöyle özetliyor:
İstatistiklerde devlet okullarında öğrenim gören öğrencilerin sayısındaki azalma dikkat çekiyor:
Devlet okuluna giden öğrenci sayısında azalış görülürken özel okullara yönelik rağbet ise belirgin bir şekilde kendini gösteriyor. 4+4+4 öncesinde ilköğretimde toplam özel okul sayısı 931 iken, 2012-2013 eğitim öğretim yılında Türkiye’de 992 özel ilkokul, 904 özel ortaokul, 2013-2014 eğitim öğretim yılında 1071 özel ilkokul, 972 özel ortaokul bulunuyor. Aynı dönemde özel liselerin sayısı 1.033’ten 1433’e çıkmış. En çarpıcı rakam ise özel mesleki ve teknik lise sayılarında: 126 olan özel mesleki ve teknik lise sayısı bu yıl 426’a yükselmiş.
Eğitim Sen, veli ve öğrencilerin özel okullara rağbet etmesini ise 4+4+4 sisteminin getirdiği kaosa bağlıyor:
Eğitim Sen, Türkiye’nin birçok yerinde öğrenci ve velilerin itirazlarına rağmen çok sayıda okulun imam hatip okuluna dönüştüğünü ve fiziki donanım ve altyapısı en iyi olan okulların seçtiğini hatırlatarak imam hatip okullarındaki artışı ortaya koyuyor:
4+4+4′ün öğrencileri, meslek liselerine, özel okullara, imam hatip, açık lise tercihlerine zorladığı da istatistiklerden çıkan bir sonuç. Anadolu, Fen, Güzel Sanatlar, Spor liseleri gibi liseleri kapsayan genel ortaöğretimde okul ve öğrenci sayılarındaki azalış dikkat çekici:
Buna karşı mesleki eğitimin ve imam hatiplerin AKP tarafından teşvik edilmesi sonucunda şu tablolar ortaya çıkıyor:
4+4+4 yıkımının göstergesi
Eğitim ve bilim emekçileri, istatistiklere dair raporlarına ekledikleri son sözde, verilerin 4+4+4 sonrasında yaşanan ve derinleşen sorunlardan ayrı değerlendirmenin mümkün olmadığını vurguladı. Eğitim sistemini biçimlendiren AKP ve 4+4+4 dayatmasını bütün eleştirilere kulaklarını tıkayarak hayata geçiren Milli Eğitim Bakanlığı için “karanlığın baş sorumlusu” ifadeleri kullanıldı.
Eğitim emekçileri, MEB’i “tüm topluma ve öğrencilerimize böylesi bir kötülüğü yapmaktan vazgeçmeli” sözleriyle 4+4+4 uygulamasından vazgeçmeye çağırdı.
Dönüşümün 2. yılındaki veriler, sistemin özel okullar ve imam hatipler lehine işlediğini ispatlıyor
Okula başlama yaşının düşmesi okul öncesi eğitime olan ilgiyi azaltıyor, özel meslek liselerindeki artış ise çarpıcı
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı istatistikler, 4+4+4 yıkımının sonuçlarını ortaya koyuyor. 2012-2013 eğitim öğretim yılında yürürlüğe giren 4+4+4′ün 2. yılındaki veriler, sistemin özel okullar ve imam hatipler lehine işlediğini ispatlıyor.
İstatistiklerle ilgili görüşlerini açıklayan Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), verilere dayanarak eğitimin temel sorunlarına işaret etti.
4+4+4 ile okul öncesi eğitimde okullaşma oranı azalıyor
Okula başlama yaşının 5 buçuğa çekilmesiyle beraber okul öncesi eğitimde büyük bir düşüş yaşanıyor. 2013-2014 eğitim yılında iki sene öncesine göre okul öncesi eğitime katılan öğrenci sayısı yaklaşık 110 bin azalarak 1 milyon 59 bine, okul sayısı ise yaklaşık 2 bin azalarak 26 bine geriledi. Eğitim Sen bu konudaki görüşünü şöyle özetliyor:
Söz konusu azalışın en önemli nedeni, 4+4+4 dayatmasının belki de en acımasız uygulaması olan okul öncesi çağdaki çocukların zorla ilkokula kaydettirilmesindeki anlamsız ısrardır. “Devlet okullarına gidenler azalıyor, özele giden öğrenci iki kattan fazla arttı
İstatistiklerde devlet okullarında öğrenim gören öğrencilerin sayısındaki azalma dikkat çekiyor:
Devlet okuluna giden öğrenci sayısında azalış görülürken özel okullara yönelik rağbet ise belirgin bir şekilde kendini gösteriyor. 4+4+4 öncesinde ilköğretimde toplam özel okul sayısı 931 iken, 2012-2013 eğitim öğretim yılında Türkiye’de 992 özel ilkokul, 904 özel ortaokul, 2013-2014 eğitim öğretim yılında 1071 özel ilkokul, 972 özel ortaokul bulunuyor. Aynı dönemde özel liselerin sayısı 1.033’ten 1433’e çıkmış. En çarpıcı rakam ise özel mesleki ve teknik lise sayılarında: 126 olan özel mesleki ve teknik lise sayısı bu yıl 426’a yükselmiş.
Eğitim Sen, veli ve öğrencilerin özel okullara rağbet etmesini ise 4+4+4 sisteminin getirdiği kaosa bağlıyor:
Özel okullara giden öğrencilerin sayısındaki artış, 4+4+4 dayatmasının bir sonucudur ve çok sayıda veli, devlet okullarındaki kaos ortamından çocuklarını kurtarmak ümidiyle ekonomik koşullarını zorlayarak çocuklarını özel okullara göndermeye yönlendirilmiştir.”İmam hatip okullarına özel teşvik
Eğitim Sen, Türkiye’nin birçok yerinde öğrenci ve velilerin itirazlarına rağmen çok sayıda okulun imam hatip okuluna dönüştüğünü ve fiziki donanım ve altyapısı en iyi olan okulların seçtiğini hatırlatarak imam hatip okullarındaki artışı ortaya koyuyor:
2012-2013 eğitim öğretim yılında 730’u bağımsız, 369’u imam hatip lisesi bünyesinde toplam 1099 imam hatip ortaokulu varken, 2013-2014 eğitim öğretim yılında 946’sı bağımsız, 415’i İmam hatip lisesi bünyesinde 1361 imam hatip ortaokulu bulunmaktadır. İmam hatip ortaokullarındaki sayısal artış sadece okul sayısı ile sınırlı değildir. 2012-2013 eğitim öğretim yılında imam hatip ortaokullarında okuyan toplam öğrenci sayısı 94 bin 467 iken, 2013-2014 eğitim öğretim yılında bu sayı toplam 140 bin 15’e kadar yükselmiştir. “Genel ortaöğretimde okullaşma
4+4+4′ün öğrencileri, meslek liselerine, özel okullara, imam hatip, açık lise tercihlerine zorladığı da istatistiklerden çıkan bir sonuç. Anadolu, Fen, Güzel Sanatlar, Spor liseleri gibi liseleri kapsayan genel ortaöğretimde okul ve öğrenci sayılarındaki azalış dikkat çekici:
Buna karşı mesleki eğitimin ve imam hatiplerin AKP tarafından teşvik edilmesi sonucunda şu tablolar ortaya çıkıyor:
4+4+4 yıkımının göstergesi
Eğitim ve bilim emekçileri, istatistiklere dair raporlarına ekledikleri son sözde, verilerin 4+4+4 sonrasında yaşanan ve derinleşen sorunlardan ayrı değerlendirmenin mümkün olmadığını vurguladı. Eğitim sistemini biçimlendiren AKP ve 4+4+4 dayatmasını bütün eleştirilere kulaklarını tıkayarak hayata geçiren Milli Eğitim Bakanlığı için “karanlığın baş sorumlusu” ifadeleri kullanıldı.
Eğitim emekçileri, MEB’i “tüm topluma ve öğrencilerimize böylesi bir kötülüğü yapmaktan vazgeçmeli” sözleriyle 4+4+4 uygulamasından vazgeçmeye çağırdı.
Sendika.Org
Seçim Sonucu: Çocukların Hayatı Tehlikede!
Berkin'in adı hala duvarlarda,
akıllarda çakılı dururken ülkenin başbakanı
seçimlerden birkaç gün önce düşürmekle
övündüğü bir uçağın plotu için
'o da mı ekmek almaya gidiyordu?' sorusunu sorar, sonrasındaysa 'o
emrin' çıktığı ağzı alkışlayan binlerce el birbirine
vururken anladık durumun vehametini; sonuç her ne olursa
olsun çocuklar yaşamlarını bir biçimiyle yitirecek
ve bunu da kendince haklı gerekçeleriyle sebeplendirebilecek
binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce, milyonlarca insan,
alkışlayacak on milyonlarca el olacak.
Son zamanlarda yolda yürürken
gözün ucu kadar yer kaplayan 'Suriyeli Çocuklar'ı
görmeyen yoktur. Tanıma fırsatı bulamadıkları bir ülkeden,
kahreden bir şansla hayatta kalmayı başarıp yine hiç
tanımadıkları ve belki hiç tanıyamayacakları, yüzlerce
yaşıtının katledildiği başka bir ülkeye sürülen
çocukları... Onlarla aynı kaderi paylaşmayacaklarını
hiçkimsenin ne yazık ki garanti edemeyeceği bir bitmeyen
sokakları olan ülkeye...
.
Başka bir dünya mümkün
Berkin, sokaklara döktüğü
yüzbinlerce insanı, omuzlarında tonlarca yükle yürümek
zorunda bıraktığında başka bir 'dünya'da başka duygular
yaşandı. Milyonlarca insanın Berkin'in adını bağırdıkları
gökyüzüne, vicdanların bulanıklaştığı, eridiği,
yuhalamaların, gırtlakları yırtarcasına 'birlikte yürünen
yollar'ın anlatıldığı meydanların olduğu bir dünya...
İşlenceği herkesçe bilinen
cinayetlerin tanığı olmak
Birbine çarpan
milyonlarca el... Seçimlerden birkaç gün önce
başından vuruldu Mehmet Ezer. Diyarbakır Silvan'da yapılan
mitingin ardından polislerin çocukların ve gençlerin
olduğu daracık sokağa rastgele ya da hedef gözeterek
attıkları biber gazı kapsülü ile. Gerçek
anlamıyla şans eseri hayatta kalan bir çocuk olarak o
dünyaya geri döndü Mehmet. O an
durdu zaman sonrasındaysa hızla aktı: seçimlerin ardından
yapılan balkon konuşmasının ilk dakikalarında savaşılacak
olan ülke açıklandı, beraber yürünen ve
yürünecek olan yol söylendi. Ve aradan birkaç
gün sonra ise bu kez de Urfa Birecik'te vurdu gaz kapsülü
bir çocuğu sokakta, yerel seçimde ortadan kaybolan
oylara itiraz etmek için çıkılan sokakta. 15
yaşındaki genç gözünden vuruldu ve hastaneye
kaldırıldı. Geride kalanları, baskıyı, şiddetı, dayağı
artık tek gözüyle görerek.
Seçim Sonuçları: Savaş hazırlığı, hem içerde hem de dışarda
Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkını kendinde görenlerin yönettiği ülkede farkı kalmıyor yaralanan, yaşamını yitiren çocukların kimliği, dilleri, ellerinde ne olduğu, nereseinden yaralandığı, ne hissettiği, ne yaşadığı, ne yaşayacağı... Seçim sonuçları onlarca noktadan ele alınıp değerlendirilmesi gereken sonuçları ortaya çıkarır, beraberinde getirdiği tarihsel sorumluluk ve anlamlı tedirginlik sürer giderken yuhalamaların ve alkışlarla duran zaman akmaya devam ediyor, başka bir şehrin
sokağında başka bir çocuk vuruluncaya dek...
Çekirdek Çocuk
Seçimlerdeki oy hırsızlığı çocukları vuruyor: 1 çocuk yaralandı
Birecik'te BDP’nin seçim sonuçlarına yaptığı itirazın kabul
edilmemesinin ardından başlayan çatışmalar devam ediyor. Çatışmalarda
polisin attığı gaz bombası kapsülünü 15 yaşındaki N.K. adlı çocuğun
gözüne isabet etti. N.K. ağır yaralandı.
Urfa’nın Birecik ilçesinde yapılan yerel seçimlerde usulsüzlük ve hile yapıldığına dair BDP’liler tarafından İlçe Seçim Kurulu’na yapılan itiraz reddedilmesinin ardından başlayan çatışmalar devam ediyor. İlçe merkezinde başlayan çatışmalar ilçenin birçok mahallesine yayıldı. Urfa-Antep karayolunun geçtiği E-5 Karayolu üzerinde gençler tarafından öğlen saatlerinden itibaren barikatlar kurularak, yakılan ateşler ile trafiğe kapatılan yol halen kapalı tutuluyor.
Bir tarafından polisin zırhlı araçlar ile beklediği tünelin diğer tarafından gençlerin bekleyişleri sürerken, Küçükçarşı, Yeşildağ, Baro, Meydan ve Kürt mahallelerinde polis ve gençler arasındaki çatışmalar yer yer devam ediyor. Polisin gaz bombaları ve tazyikli su ile müdahalede bulunmasına gençler, “Bijî serok Apo” ve “Birecik AKP’ye mezar olacak” sloganları ve taşlar ile karşılık veriyor. Gençlerin mahallelerdeki yüksek yamaçlara çıkarak, polise taşlar ile karşılık verdiği görülürken, polisin de yamaçta bulunan gençlere hedef alarak gaz bombası attığı görüldü. Polisin attığı çok sayıda gaz kapsülünün evlere isabet etmesi sonucu evde bulunan yurttaşlar, zor anlar yaşadı. Yaşanan çatışmalarda polisin sıktığı gaz kapsülü ile sağ gözünden vurulan 15 yaşındaki N.K. adlı çocuk ilk olarak Birecik Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. N.K. yapılan ilk müdahalenin ardından durumunun kritik olması nedeniyle Urfa Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. N.K’nin yapılan ilk müdahalenin ardından hastanede “ambulans yok” gerekçesiyle sevkinin geciktirilmesi istenirken, hemen hastanenin kapısında ambulansın bulunmasına hastaneye gelen BDP’liler, tepki gösterdi. Yaşanan kısa süreli gerginliğin ardından yaralı çocuk Urfa Devlet Hastanesi'ne gönderildi.
İlçede yaşanan olaylarda, AKP taraftarlarına ait olduğu belirtilen birçok dükkanda öfkeli kalabalık tarafından taşlandı. Birecik’in dışından çok sayıda takviye polisin getirildiği kentte gençlerin yol kapatma eylemi devam ederken, ilçenin çeşitli noktalarında çatışmalar devam ediyor.
Öte yandan İlçe Seçim Kurulu’nun BDP’lilerin yapmış olduğu itiraza "Somut bir dayanağının olmadığı" iddiasıyla reddettiği belirtildi.
Çatışma ve gerginliğin devam ettiği ilçede, kalabalık bir grup da BDP ilçe binasında bekliyor.
Urfa’nın Birecik ilçesinde yapılan yerel seçimlerde usulsüzlük ve hile yapıldığına dair BDP’liler tarafından İlçe Seçim Kurulu’na yapılan itiraz reddedilmesinin ardından başlayan çatışmalar devam ediyor. İlçe merkezinde başlayan çatışmalar ilçenin birçok mahallesine yayıldı. Urfa-Antep karayolunun geçtiği E-5 Karayolu üzerinde gençler tarafından öğlen saatlerinden itibaren barikatlar kurularak, yakılan ateşler ile trafiğe kapatılan yol halen kapalı tutuluyor.
Bir tarafından polisin zırhlı araçlar ile beklediği tünelin diğer tarafından gençlerin bekleyişleri sürerken, Küçükçarşı, Yeşildağ, Baro, Meydan ve Kürt mahallelerinde polis ve gençler arasındaki çatışmalar yer yer devam ediyor. Polisin gaz bombaları ve tazyikli su ile müdahalede bulunmasına gençler, “Bijî serok Apo” ve “Birecik AKP’ye mezar olacak” sloganları ve taşlar ile karşılık veriyor. Gençlerin mahallelerdeki yüksek yamaçlara çıkarak, polise taşlar ile karşılık verdiği görülürken, polisin de yamaçta bulunan gençlere hedef alarak gaz bombası attığı görüldü. Polisin attığı çok sayıda gaz kapsülünün evlere isabet etmesi sonucu evde bulunan yurttaşlar, zor anlar yaşadı. Yaşanan çatışmalarda polisin sıktığı gaz kapsülü ile sağ gözünden vurulan 15 yaşındaki N.K. adlı çocuk ilk olarak Birecik Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. N.K. yapılan ilk müdahalenin ardından durumunun kritik olması nedeniyle Urfa Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. N.K’nin yapılan ilk müdahalenin ardından hastanede “ambulans yok” gerekçesiyle sevkinin geciktirilmesi istenirken, hemen hastanenin kapısında ambulansın bulunmasına hastaneye gelen BDP’liler, tepki gösterdi. Yaşanan kısa süreli gerginliğin ardından yaralı çocuk Urfa Devlet Hastanesi'ne gönderildi.
İlçede yaşanan olaylarda, AKP taraftarlarına ait olduğu belirtilen birçok dükkanda öfkeli kalabalık tarafından taşlandı. Birecik’in dışından çok sayıda takviye polisin getirildiği kentte gençlerin yol kapatma eylemi devam ederken, ilçenin çeşitli noktalarında çatışmalar devam ediyor.
Öte yandan İlçe Seçim Kurulu’nun BDP’lilerin yapmış olduğu itiraza "Somut bir dayanağının olmadığı" iddiasıyla reddettiği belirtildi.
Çatışma ve gerginliğin devam ettiği ilçede, kalabalık bir grup da BDP ilçe binasında bekliyor.
diha
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)