Çok şeye en
sondan başlanır; en son sorumuz, en son kavga edeceklerimiz, en son sloganımız…
İbrahim Öksüz'ün anne ve babası |
31 Temmuz
akşamı Gazi Mahallesi’nde, tekstil atölyesinde çalışan 14 yaşındaki İbrahim
Öksüz sokakta göğsüne isabet eden kurşun nedeniyle yaşamını yitirdi. İbrahim’in
ölümü bir süredir süren, sürdürülen,
tehditkar politik söylemlerle gerilimin tırmandığı bir zamanda ve mekanda
gerçekleşti. Ve devrimcilerin, O yalnız tarihin o durdurulamaz akışına ivme katanların, tarihine ilk kez bir çocuğun öldürülmesi iliştirilebildi. Ne yazık ki artık
sistematik devlet katliamında sayıları neredeyse bini bulan çocukların isminin
yanına İbrahim’in de adını ve yaşını yazarken bir parantez daha açmamız
gerekecek.
İbrahim’in
vurulmasından yalnızca birkaç saat önce basına bir haber düştü: “Kocaeli Karamürsel’deki işitme engelliler okulunda
2012 yılında elektrik akımına kapılarak yaşamını yitiren 13 yaşındaki Yunus
Eser’in ölümüne ilişkin davada Milli Eğitim Bakanlığı okul müdürünün elektrik
kaçağını fark etmesini hayatın olağan
akışına aykırı buldu. Kacaeli Valiliği Milli Eğitim Müdürlüğü ise “Yunus’un yaşasaydı da ailesine katkısı
olmazdı” diyerek tazminat ödemeyi gereksiz
buldu. Devletin Yunus ve yüzlerce yaşıtına bakış açısı düşünüldüğünde akla
şu da geliyor: Geçmişinde sayısız faili meçhul ve katliamın olduğu devlet,
provakasyon için İbrahim’i de mi gereksiz
gördü? Evet bu soru sorulmalı belki ama neyi değiştirir bilinmez artık bu
saatten sonra…
Sorularımızı sırayla sormaya başladığımızda bir
çocuğun ölümünü gerçekten anlayabiliriz. Yoksa çocuklar ya ölümsüz
oluveriyorlar, ya kim haklıydı daha önemli bunun tartışmasının içinde yerde
kalıyor. Belki de bu soruları Berkin’den sonra ortak bir vicdanla sokaklara
çıkan milyonlarca insana sormalıydık ve cevaplarına birlikte bakmalıydık…
-Çocuklar
nerede, hangi koşullarda ve neye rağmen yaşıyor?
-Çocukların
katledildikleri kentlerde, mahallelerde hayatta kalan çocuklar nasıl bir şiddet
sarmalında büyüyor?
-Çocuklar
yaşadıkları mahallelerde, oynadıkları parklarda karşılaştıkları silahlı kolluk
kuvvetleri hakkında ne düşünüyor?
-Mahalleyi savunma namına türlü türlü
silahla sokaklarda fotoğraf çektirenlerin etrafında görünen çocukların can
güvenliği o anda da sağlanmış mı oluyor?
-Öldürülen,
katledilen çocuklar gerçekten ölümsüzler mi, geride hiç mi boşluk bırakmıyorlar?
-‘Şahadete uğurlanan’ İbrahim’i vuranlar, yaratılan çatışmacı gerilimden çok mu
daha suçlu?
-Günlerdir
tırmandırılan gerilimle polise davetiye çıkarılması hangi akla ve mantığa
uygun?
-Günler
süren polemiklerin sonunda kim haklı çıktı?
Her birinin
cevabı ayrı bir yazının konusu olan sorular arttırılabilir, genişletilebilir ve
sonunda İbrahim’i kimin vurduğu da sorulabilir. Böylece o ezbere bilinen neden-sonuç ilişkisi, somut durumun somut
tahlili yapılabilir.
Yazının
derdi siyasi polemikler ya da mücadele tarzı konusunda ahkam kesmek değildir,
tam aksine insanca bir yaşam mücadelesinin çekirdeğini oluşturan çocukların yok
sayıldığı, hapsedildiği, katledildiği bir ülkede çocukların kendilerini
gerçekleştirebilmelerinin çabasıdır. Ve tarihinde bir halkın gülebilmesini yaratanların her şeye rağmen var
olmasıdır.
Önemsiz not: İnternet ortamında
yazılan her yazının yazarına yönelik klavye başında yazmanın kolaylığı,
‘mahallelerde’ durumun sanıldığı gibi olmadığı, bedel ödemiş olmak, kendini ve
‘mahallesini’ savunmak, olaylara teorik ve sistematik bakmamak gibi dertleri
olan arkadaşlar merak etmeyin yazıyı yazanlar da ‘mahallelerde’ mücadele eden
insanlar…
Çekirdek Çocuk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder