Site içi arama

5,5 yaş yıkım oldu!

Geçtiğimiz yıl uygulamaya konan ve neredeyse toplumun her kesiminin muhalefet ettiği 4+4+4 eğitim yasasının yarattığı önemli mağduriyetlerden olan 5,5 yaşında okula başlama zorunluluğu bu yıl yapılan bir revizyonla 69 ay olarak değiştirildi. Erken yaşta okula başlamanın çocuklar üzerinde yarattığı, yaratabileceği etkileri bir röportajla gündeme getirmek istedik. İstanbul’da bir ilkokulda psikolojik danışman olan Zeynep’in düşüncelerini aldık.







5,5 yaşındaki çocukların okula başlamasının zorunlu hale getirilmesine dair o dönem yoğun tartışmalar olmuştu. Hatta çocuklarını okula göndermek istemeyen veliler çocuklarına 'gelişimsel yetersizlik raporu' almak zorunda bırakılmıştı o döneme dair düşünceleriniz neler?
*4+4+4 sisteminden önce 1. sınıflara ortalama 1 milyon 2 yüz bin civarında öğrenci kayıt olurdu. Geçtiğimiz yılın başında okula başlama yaşının 60-66 aya çekilmesi ile bu sayı 2 milyon 3 yüz bin oldu. Böylece tartışmanın pedagojik boyutuna girmeden önce okula başlama yaşının erkene çekilmesi ciddi bir öğrenci artışına neden oldu.  Ülke genelinde zaten sayı ve donanım açısından yetersiz okullarımızın da yaklaşık 5 bin kadarı imam hatip okullarına dönüştürüldü. Her şeyden önce okulların donanımsızlığının bu kapasiteyi kaldırmayacağı açıktı.

Peki bu durum çocukları nasıl etkiledi?
Çocuklarımız çok kalabalık sınıflarda ve çeşitli yaş gruplarında eğitim görmek durumunda kaldılar.

Çeşitli yaş grupları derken?
60 aydan 80-82 aya kadar olan çocuklar aynı ve çok kalabalık sınıflarda eğitim görmek zorunda kaldılar. Bu yaş grubu çocuklarda geşim hızı oldukça yüksektir. Ve 6 aylık bir fark dahi çocukların öğrenme süreçlerinde ciddi bir fark yaratır. 5 yaşındaki bir çocuğun öğrenme hızı, algılama kapasiteleri, motor gelişimi birbirinden farklıdır.

Yaşadığın deneyimler üzerinden devam edelim
Örneğin, ben rehber öğretmenim. Özellikle sene başında yeni başlayan çocuklar için birtakım uyum çalışmaları yaparız. Bu çalışmalar sırasında en sık rastladığımız sorunlar; okul korkusu, sınıfı terk etme, iletişim kurmayı reddetme gibi durumlardır. Alta kaçırma, hırçınlık vs daha çok 4-6 yaş (okul öncesi) çocuklarda sıklıkla görülür. Bu kadar çeşitli sıkıntıları yaşama potansiyeli olan çocukların bir arada olması hem aile hem öğretmenlere oldukça sıkıntılı bir durum yaratmıştır. Örneğin bir öğretmen aynı anda kasları henüz kalem tutacak kadar gelişmemiş bir çocuğa kalem tutmasını öğretip aynı anda ağlayan çocukları teselli edip, başka bir çocuğu tuvalete götürüp, altını ıslatmış başka bir çocuğun annesini arayıp, başka bir çocuğun da meraklı sorularını cevaplamak kıskacında bulmuştur kendini.

Peki zamanında okula başlamış olan çocuklar açısından yaşanılanlar ne oldu?
Zamanında okula başlayan çocuklar için de maalesef ki birçok olumsuz etki söz konusu aslında. Örneğin sınıfın yarısının 60-66 ay arası yarısının da üzeri olduğunu düşünelim. Aylarla ifade etsek de bu gelişimsel olarak büyük bir uçurum. Çocukların gelişimsel ihtiyaçları birbirinden çok farklı. 7-7,5 yaşındaki bir çocuk, 5 yaşındaki bir çocuktan çok daha hızlı öğrenir. Ve sınıftaki kendinden daha küçük olan arkadaşlarının kendisine yetişmesini bekler. Bu da onun için okul zamanının büyük bir kısmının sıkıcı geçmesi anlamına gelir, okuldan soğuyabilir, arkadaşlarıyla uyumsuz ilişkiler geliştirebilir. Öğrenme hızlarının farklılığı birbirlerini aşağılamalarına yol açabilir. Ve bu sıkıntıların tamamı geçtiğimiz yıl en çok yaşanılanların başındaydı.

Rapor alınarak okula gönderilmeyen çocuklar da oldu bu konuda ne düşünüyorsun?
Bu, geçtiğimiz sene başında oldukça tartışmalı bir konuydu. Rapor almayı 'başarabilen' aileler bir anlamda şanslı diyebiliriz. Az önce sıraladığımız bir dizi olumsuz etkiden çocuklarını uzak tutmuş oldular. Ancak burada rapor alıp okula başlamayan ve yaşıtları okula başlayan çocuklar kendilerini kötü hissetmiş olabilirler. Bundan daha önemlisi de bu rapor toplumda 'yetersizlik raporu' olarak algılandı. Ve bu durum, gelişimine uygun becerileri yerine getirebilen bir çocuğun 'yetersiz' olarak etiketlenmesine neden oldu.

Peki pedagojik olarak çocuğun okula başlama yaşı ne olmalıdır?
Geçtiğimiz sene başında birçok üniversite okula başlama yaşı ile ilgili pedagojik raporlar yayınladı. Bu raporların hemen hepsi aynı kanıdaydı. Kısaca bahsedecek olursak, 2-6 yaş arası çocuklar bilişsel gelişim açısından 'işlem öncesi' evrededir. Bu çocuğun zihinsel işlemleri yapmaya hazır olmadığı ancak hazırlanmaya başladığı evre demektir. Bu evrede özellikle 3-6 yaş arası okul öncesi eğitim oldukça önemli hatta olmazsa olmazdır.

Peki çocuğa daha üst düzey beceriler gerektirecek bir eğitim uygulamak zihnini daha fazla zorlayıp geliştirir mi?
Kesinlikle hayır. Bunun nedeni, gelişim psikolojisinin önemli kavramlarından olan olgunlaşmadır. Eğer çocuk bir şeyleri yapabilecek fizyolojik ya da bilişsel yeterliliğe erişmemiş ise onu zorlamak anlamsızdır. Olgunlaşmasını sağlayan şey ise deneyim değil biyolojik saattir. Örneğin daha önce söylediğim gibi çocukların yazı yazabilmesi için ince kaslarının olgunlaşmasını, tuvalet eğitimini vermek için anal kaslarının gelişmesini beklemek zorunda yız. Hatta çarpıcı bir örnek vereyim; geçtiğimiz yıl bir velim, okul açıldıktan üç ay sonra çocuğu henüz kalem tutmayı başaramadığı için çocuğu okuldan almak zorunda kalmıştı.

Peki bu evredeki çocuklar neleri yapabilir neleri yapamaz?
Mesela akademik beceri gerektirecek birçok şeyi yapamaz. Örneğin herhangi bir işlemi tersine çeviremez. Okula yürüyerek gitmeyi öğrense bile kendi kendine dönüş yolunu zihninden tersine çeviremez.  Bu çağdaki çocuklar tüme varım ve tümden gelimden ziyade kendilerine özgü daha çok sezgilerine dayalı bir akıl yürütme sezgilerine sahiptirler. Bu en kaba haliyle bir olguyu kendi keyfine göre uygun gördüğü başka bir olayla açıklama çabasıdır. Buna özelden özele akıl yürütme diyoruz.

Peki bunu bir örnekle açıklar mısın?
Örneğin her yaz tatilinde köye gidiyorsanız ve bir seferinde başka bir nedenle ailenizle köye gitmek zorunda kalmışsanız büyük ihtimalle bahsi geçen çağdaki çocuğunuz yaz tatilinin geldiğini düşünecek ve erken döndüğünüzü düşünerek huysuzlanacaktır. İşlem öncesi evre olarak adlandırdığımız bu evrenin özelliği kısaca gerçeğe karşı ilgisizliktir. Çocuk sizin için geçerli olan gerçekler dünyasında yaşamaz, cansız nesnelerin canlı olduğuna inanabilmesinin altında da bu yatar. Animizm olarak adlandırdığımız bu özelliği çocuğun oynadığı oyuncağa kızdığında da görebilirsiniz. Animizm 6 yaşına kadar azalsa da ancak 7 yaş ile birlikte sonlanmaya başlar. Sonuç olarak çocukların 6 yaşını doldurmadan çocukların okula başlaması eğitim bilimine aykırı ve en önemlisi çocuklarımızın gelişimine yönelik büyük bir saldırıdır.

Peki 6 yaşını doldurmuş her çocuk okula gitmeye uygundur diyebilir miyiz?
Her bireyin gelişimsel hızı ve biyolojik saati birbirinden farklıdır. Gelişim kuramlarından yola çıkarak dile getirdiğimiz tespitler elbette genellemelere dayanmaktadır. Bu konu özelinde ise 6 yaşını doldurmuş olmak okula başlamak için bir ön koşul olmalıdır. Ancak ilk çocukluk döneminde okul öncesi eğitimin önemi çok büyüktür. Gelişimsel farklılıklardan kaynaklanabilecek durumlar etkili bir okul öncesi eğimi ile rahatlıkla aşılabilir.

Bugüne gelirsek durum nedir?
Biliyorsunuz AKP bu eğitim yılının başında bir geri adım attı. Bu yıl artık 69 aya kadar olan çocukların okula başlama zorunluluğu kaldırıldı. Bu çocukların kayıtlı e-okul sisteminde çıksa bile veliler bir dilekçe ile çocuklarını okula göndermeyebilecekler. Bu geri adımda kamuoyunda oluşan tepki, yaşanan mağduriyetler önemli bir etki yarattı. Zaten bu bilimdışı uygulamanın bir denemeden öteye geçemeyeceği biz eğitimciler için açıktı. Ancak bu hatanın sonucunu geçtiğimiz yıl okula başlayan binlerce çocuk çekiyor.  

Peki yaşanan mağduriyetlerle ilgili neler yapılabilir?
Öncelikle belirtmek gerekir ki Milli Eğitim Bakanlığı bu mağduriyetin farkında ve çözüm üretmiyor, üretemiyor. Öğretmenlere ya da velilere hiçbir kolaylaştırıcı çözüm sunulmuyor. Bu anlamda yapılabilecek birçok önlem çabası geliştirilebilir. Ancak bu yaşanan mağduriyet yetkililerin pek de umurunda değil. Bu durumda veli ve öğretmenlere büyük iş düşüyor. Bir yandan çocukların bu mağduriyetini giderecek çocuklara yönelik destekleyici çalışmalar yapılabilir bir yandan yaşanan mağduriyete dair davalar açılabilir, konunun takipçisi olunabilir.

 Çekirdek Çocuk


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder