Son 4 yılda kayıp çocuk sayısı 30 bine yaklaşmıştı. Kayıt altına alınmayan kayıp durumlarıyla bu sayının çok yüksek olduğu tahmin ediliyor
Geçmişe
göre en mutlu anlarımızı tarif edecek olursak en uzun zamanı
çocukluğumuza ayırmak zorunda kalırız. Çocukluk dönemi, karşılıksız
sevgiyi aldığımız en değerli dönemlerdir ya da öyle olmalıdır. Ama son
dönem raporları okuduğumuzda bazı çocukların gerçekliğinin tam olarak
böyle olmadığını anlıyoruz. Dünyada her yıl 2.5 milyon çocuğun
kaçırılarak satıldığı ve bunun yarısından çoğunun kız çocuğu olduğu
tahmin ediliyor. 90 milyon çocuğun sokakta yaşadığı biliniyor.
Dünya üzerinde her yıl yaklaşık 1.2 milyon çocuk iş gücü ve cinsel sömürü nedeniyle kaçırılıyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nde 1997 yılından itibaren kayıp çocukların
kayıtlarını tutuluyor ve resmi rakamlara göre, son 4 yılda kayıp çocuk
sayısı 30 bine yaklaşmış durumda. Ama kayıt altına alınmayan kayıp
durumlarıyla bu sayının da çok üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Kayıp
çocukların yarıdan fazlası kız çocuğu. Kız çocukların fazlalığının
nedeni fuhuş sektöründe zorla çalıştırılıyor olması.
EVDEN KAÇAN ÇOCUKLAR
Uzmanlara
göre bu kayıp oranlarını ikiye ayırmalı; Kendi isteğiyle kaçanlar ve
zorla kaçırılanlar. Kendi isteğiyle kaçanlar ev içerisinde yaşanılan
huzursuzluk, ekonomik sıkıntılar, sağlık sorunları taciz ve şiddetten
kaynaklanan sorunlardan dolayı bulunduğu evden veya yurtlardan
ayrılıyorlar. Son 4 yılda yalnızca devletin yetiştirme yurtlarından 3227
çocuk kaçmış ve bu rakamların yarıdan fazlası kız çocukları.
Türkiye’de kaçırılan çocuk sayısı ise 30 binli rakamlara yaklaşıyor,
dünyada insan ticaretinin yarıdan fazlasında çocuklar var. Organ
mafyası, fuhuş ticareti ve ucuz iş gücü olarak kullanılmak ya da sokakta
dilendirmek ve başka ailelere evlatlık olarak satılmak için kaçırılan
çocukların var olduğu da biliniyor.
2013 yılının ilk 7 ayında yaklaşık 6 bin 500 çocuk evden kaçtı ya da
kayboldu. Dört sene önce İstanbul’da günde 10 çocuk kaybolurken, 2012
yılında bu rakam 24, 2013 yılında ise 30’a ulaştı. Bu da kayıp çocuk
sayısında bir yılda yüzde 25, son 5 yılda ise yüzde 200 artığı anlamına
geliyor. Bu rakamlar göz önünde tutulup değerlendirildiğinde ev
içerisinde yaşanan ekonomik sıkıntının ve tacizin boyutlarının arttığı
anlaşılıyor. Her ne kadar ekonomimizin büyüdüğü söylense de çocuk işçi
sayısının artmasından ve sokakta yaşayan çocuk sayısının geçmişe nazaran
fazlalığı sebebiyle söylenen ekonomik büyümenin aile içerisine
yansımadığı anlaşılıyor. Bu rakamlara Suriye savaşı sonrasında
Türkiye’ye gelen mültecilerin çocukları dahil değil. Savaş sonrasında
yaklaşık 3 milyon çocuk evlerinden ayrılıp ailesiyle birlikte göç etmek
zorunda bırakıldı.
‘ÇOCUĞUM İÇİN PARA TEKLİF ETTİLER’
Savaştan
kaçıp eşi ve üç çocuğuyla Türkiye’ye sığınan ama İstanbul Eminönü’nde
bir parkta yaşayan Azraf çocuk tacirlerinin sürekli etraflarında
gezdiğini anlatıyor: “Savaş başladığında Şam’ın yakınlarında bir köyde
yaşıyorduk. Bir süre dayandık ama savaşın daha da şiddetlenmesiyle
birlikte 6 ay önce Türkiye’ye gelmeye karar verdik. Bir süre Hatay’da
kampta kaldıktan sonra İstanbul’a geldik. Burada birçok Suriyeli mülteci
var. Bizim de akrabamız burada şu anda. Eminönü ve Fatih semtlerinde
dilencilik yaparak yaşıyor geceleri parkta yatıyoruz. Daha önce bana
biri Arapça konuşabilen iki kişi gelip küçük çocuğumu onlara vermem
karşılığında 20 bin lira para teklif ettiler. Ailelere vereceklerini
daha iyi bir hayat yaşayacağını söylediler ama ben bunu kabul etmedim.
Ama bu perişanlığa daha ne kadar dayanabileceğimi bilmiyorum, bir an
önce savaşın bitmesini ve evlerimize dönmemizi istiyoruz. Burada yaşayan
birçok Suriyeli şu an perişan durumda ve böyle bir teklif bir çoğu için
cazip gelebilir. Yalnızca bize değil buradaki bütün ailelere böyle
teklifler geliyor. Mutlaka içerisinde kabul eden aileler olmuştur, çünkü
teklif ettikleri paraya şuan bizim çok ihtiyacımız var. Bu insanlarda
bizim düşkünlüğümüzü kullanıp çocuklarımızı almak istiyorlar. Daha önce
polisler ve derneklerden bize yardım getirenler çocuklarımızı yanımızdan
ayırmamız konusunda uyarılarda bulundu bu sebepten onları sokakta
bırakıp iş aramaya da gidemiyorum. Artık savaşın bitmesini ve ülkemize
geri dönmeyi bekliyoruz, yoksa hastalıktan yada soğuktan ölüp gideceğiz
sokaklarda” diye anlatıyor Azraf. Savaşın ve yoksulluğun faturaları en
çok çocuklara kesiliyor.
Evden kaçanların çoğu aile içerisinde şiddet ve tacize uğruyor.
Dünyanın pedofili dediği hastalık suç olarak kabul edilirken, bizim
ülkemizde ‘çocuk gelin’ deyip göz yumuluyor. Evden kaçıp 6 yıldır
sokakta yaşayan ve bir daha ailesini görmek istemeyen bir çocuk olan
Murat “Neden kaçtın?” sorusuna “Anlatamam” yanıtını veriyor. Bütün yüz
hareketinden ve bu konuyu konuşurken sinirlenmesinden anlatamam dediği
şeyin ne olduğunu net olarak anlayabiliriz, tecavüz..
UMUT OTOBÜSÜ DOLAŞIRKEN
Türkiye‘de
kayıp çocuklarla ilgili yalnızca bir dernek var. YAKAD (Yakınlarını
kaybetmiş Aileler Derneği) 6 Eylül 1992’de zeka yaşı 7 olan 23 yaşındaki
çocuğunun kaçırılmasından sonra, binlerce el ilanı bastırıp Türkiye’nin
her yerini dolaşan İsmet Özbilici oğlunu ararken birçok yakını
kaybolmuş veya kaçırılmış insanla tanışır. Bu insanlarla birleşerek
YAKAD’ı (Yakınlarını kaybetmiş Aileler Derneği) kurar. Kaybolmuş
yakınlarının fotoğraflarını astıkları ‘Umut Otobüsü’yle Türkiye’yi üç
kez dolaşıp yaklaşık 900 kişiyi kendi çabalarıyla buldular.
YAKAD çocukların kaybolmasını 4 nedene bağlıyor. Sağlık problemleri,
kazalar, istem dışı ve kendi isteğiyle kaçanlar. Çocukları kaybolmuş
ailelerin başvuracağı tek dernek olan YAKAD’ın dernek başkanı Zafer
Özbilici Umut Otobüsünün şu an maddi sıkıntılar sebebiyle yalnızca
İstanbul içerisinde gezmek durumunda kaldığını söylüyor. Özbilici:
“Gelen desteklerle yardım etmeye çalışan bir derneğiz, bu sebepten ciddi
maddi zorluklar çekiyoruz. Ama otobüsümüzün mazotu yettiğince
Türkiye’yi gezmeye kayıp çocukları aramaya devam edeceğiz.”
Kaçırılan ve kaçan çocukların istatistiklerine bakacak olursak büyük
kısmı yoksul gecekondu semtlerinde oturuyor. İstanbul için konuşacak
olursak kaçırılma olayının en fazla görüldüğü ilçe Bağcılar olmuş.
Bu durumu ekonomik yoksunluğun aile içerisine yansımasıyla
okuyabiliriz. İşsiz bir babanın evdeki huzursuzluğundan en çok çocuklar
etkileniyor. Özellikle kız çocukları böyle huzursuz bir ortamdan
kurtulmak için evden kaçmayı ya da erken yaşta evlenmeyi kabul ediyor.
Aile içindeki tacize ve tecavüze, çocuk kaçıranlara, organ mafyalarına
gereken cezalar verilmedikçe, insanların ekonomik sıkıntıları, işsizlik
sorunları çözülmedikçe yaşanan bütün sorunlar çocuklara yansıyacak ve
çocuklar evlerinden kaçmaya devam edecek. Sokaklar çocukların
oynayamayacağı kadar güvensiz bir yer olmaya doğru hızla yaklaşıyor.
Önder Abay / birgün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder