Site içi arama

Çatışmalı günlerde çocuklara nasıl davranmalı?

Nerdeyse bir ay oldu. Ölümler, sayısız yaralanmalar, gaz, sopa, kavga. Ve bunları seyreden bir grup; çocuklarımız. Anne babalarının ideolojik görüşlerinden bağımsız, kah televizyon başına bizimle otururken, kah sokakta elimize yapışmış yürürken bütün bu olan biteni görüyor, duyuyor ve kendi küçük dünyalarında anlamaya çalışıyorlar. Olayların yarattığı değer karmaşası anlamaya çalışan beyinlerini ve yüreklerini daha da zorluyor. Hırsız-polis oynayan bazıları şimdi kendi anne babalarından “Eyvah polis!” nidasını duyuyorlar. Diğerleri ise her zaman güven içinde oynadıkları parklarda, yollarda ya da anne babalarının işyerlerinde “kötü adamların” kol gezdiğini düşünüyorlar. Her an sevdiklerine kötü bir şey olması korkusuyla yaşıyorlar. 




Çocuklar büyüdükçe kendilerini az çok ifade etmeye başlasalar da, özellikle tedirgin anlarında ebeveynlerine yönelmeye devam ederler. Korkmuş bir çocuk karşısında kendinden emin, pürdikkat dinleyen, destek olan bir büyüğe ihtiyaç duyar. 

Çocuklar korkutucu görüntüler sonrası, tecrübe ettiklerini defalarca konuşmaya eğilim gösterirler ve ağlamaya, hırçınlaşmaya meyledebilirler. Yeni korkular baş gösterebilir (karanlık korkusu, yalnız uyuyamama, vb.), yemek-uyku düzenleri bozulabilir. Geceleri altlarını ıslatmaya başlayabilirler. Sevdiklerinden ayrılmakta güçlük çekebilirler. Oyun ilgisinde azalma ve strese bağlı karın ve baş ağrısı, yorgunluk gibi şikayetler gelişebilir. Okulda derslere ilgisizlik başlayabilir. 

Ergenlik çağı çocukları, televizyonda veya sokaklarda gördüklerinden doğrudan etkilenmek yerine, bu olayların çevresinde ki ahlaki bağlamlara, adalet mevzularına çok daha duyarlıdırlar. Sokağa çıkıp tepkilerini göstermek isteyebilirler. Duygularına hakim olmayı henüz tam olarak öğrenemediklerinden, ergenler fevri davranışlarda bulunabilir. 

Peki böylesine yoğun duyguların hakim olduğu dönemlerde çocuklarımıza nasıl yardımcı olabiliriz? 

Her çocuk, yaşı ve gelişim noktası ne olursa olsun, şu üç sorunun cevabını almak ister: “Ben güvende miyim? Benim ihtiyaçlarımı karşılayan, bana bakan ve bana değer veren büyüklerim güvende mi? Bütün bu olanlar benim günlük hayatımı etkileyecek mi?” Kelimelere dökmese dahi, bu soruların cevaplanması ihtiyacı geçerlidir. 
Cevabın bundan sonra ki kısmına değişik yaş grubu çocukların gelişimsel özelliklerine de değinerek devam edelim. 

Günlük programınızda imkanlar içinde değişiklik yapmayın. Bu süreçte, çocukların programını mümkün olduğunca aynı tutmak, korunduklarını ve dikkate alındıklarını gösterir. Daha önceden planlanmış gezi ve diğer sosyal veya spor faaliyetleri varsa mümkün mertebe aynen devam etmeye çalışın. Programınıza özen gösterirken, aynı zamanda bazı gerekli ve geçici değişikliklere hazırlıklı olun. Yatak zamanında süre uzayabilir. Bu noktada acele etmekten ziyade kitap okuyarak ve masal anlatarak geçecek ek süre, çocuğunuzun sakinleşip daha rahat uyumasına yardımcı olur. Bu durum zamanla normale dönüşecektir. 

Tepkilerinizi ölçülü tutun. Sakin olmaya çalışın. Çocuklar, anlayamadıkları, korktukları ortamlarda etrafındakilerin tepkilerine göre kendi tecrübelerini derecelendirirler. Endişe ve korkularınızı çocuklarınızla değil kendi aranızda konuşun. 
Bebekler de dahil çoğu çocuk, ebeveynlerinin duygularını sezer ve ona göre tepki verir. Sakin kalabilirseniz, çocuğunuz da sakin kalır. Endişeli ya da telaşlı hareket edersiniz çocuğunuz da tepki verir. Bebeklerin, uyku ve yeme alışkanlıkları değişebilir. Bebeğinizle konuşmaya ve oynamaya, gözlerinin içine bakmaya devam edin, özen gösterin. Küçük çocuklarınızla sıklıkla sarılarak oynayın ve vakit geçirin. Konuşmaya yeni başlamış çocuklarınızı kısa cümlelerle sakinleştirin (“anne geldi, bak burada,” vb.). Sık sık, “nasılsın bakalım?” gibi sorularla yoklayın ve herhangi bir soru sorduklarında geçiştirmek yerine sorunun temelindeki endişeye, “Ben güvende miyim?” sorusuna cevap vermekten çekinmeyin. Etrafınızda iyi giden şeyleri hatırlatın (“Bugün ne güzel top oynadık değil mi?” gibi). Hakkında endişelendiğiniz, ama konuşturamadığınız çocuğunuzu, kendi duygularınızı açarak paylaşmaya davet edin. Mesela, “Ne kadar korkutucu görüntülerdi değil mi? Bazen ben de korkuyorum bunları görünce. Ya sen?” Böyle bir yaklaşım, çocuğunuza yalnız olmadığı hissini verir, ve bu duyguları yaşayan bir büyüğün aslında hala güvende olabildiğini sergiler. Ancak, aşırı detay vermemeye özen gösterin. Konuşmanın ardından, keyifli bir oyun ya da masalla çocuğunuzu daha da rahatlatabilirsiniz. 

Çocuğunuza olan bilgi akışını kontrol edin. Yapılan araştırmalar, Türk evlerinde televizyonun seyir zamanı dışında da açık olduğunu gösteriyor. Televizyonu kapattığınız anda görüntüyü kesebilirsiniz, ama internet üzerinde tüm bu görüntülere uzun süre erişilebilir. Bu yüzden, evinizde ki bilgisayar ve tabletleri göz önünde bulundurmaya özen gösterin. 

Şiddet haberleri çocukları derinden etkileyebilir. Özellikle altı yaş öncesi çocuklar, televizyonda defalarca gösterilen görüntülerin aynı olmadığını, hemen dışarda halen devam ettiğini düşünüp korkuya kapılabilirler. Onları, televizyondan ve şiddet ortamlarından uzak tutun. Eğer görüntü kaçınılmazsa çocuğunuza güvende olduğunu hatırlatın, yaşanan olayın bittiğini ve tekrar etmeyeceğini telkin edin. Ona, büyüklerin dahi zaman zaman fikir ayrılıkları olabileceğini, bu konuda tartışabileceklerini anlatın. Bazen tartışmalar sertleşebilir, sürtüşmeler çıkabilir. Bu durumlarda, çocuklar için en emin yolun başkalarının kavgalarından uzak durup diğer büyüklerin müdahale etmesine izin vermenin gerekliliğini hatırlatın. Başkalarının kavgasına karışmamak bir çocuk için her zaman en emniyetli yoldur, ve böyle durumlarda, balkondan öteye gitmemek en sağlıklı karar olabilir. Kendinizin de güvende olduğunuzu mutlaka belirtin. 

Dikkat ve içten katılım bir çocuğa verebileceğiniz en önemli hediyedir. Yaşanan görüntülere tepkilerini dile getiren çocuklarınızı ısrarla dinleyin, ve kafalarını karıştıran noktalara temas edip açıklamaya çalışın. Eğer, çocuğunuzun herhangi bir sorusuna cevap veremiyorsanız, “Biraz düşünmem lazım,” deyip zaman isteyin. Çocuğunuza kendilerini rahat ifade edebilecekleri ortamı yaratın. Arkadaşlarıyla beraber, sizin de gözlemleyebileceğiniz tartışma ortamları oluşturun. Ergenlik çağı çocuğunuzla politik ortamı tartışmak için bir başka verimli egzersiz, çocuğunuzu kendisinden küçük birisine (kardeş, kuzen) olayları kendi kelimeleriyle anlatırken dinlemektir. Böylece, çocuğunuzun aklının nerede olduğunu, kafasından neler geçtiğini kolayca öğrenebilirsiniz. Yanlış anlamaları tespit edebilir, sakin ve nazikçe düzeltebilirsiniz. 

Eğer sokağa çıkıyorsanız, çocuğunuza temkinli hareket ettiğinizi gösterin. Güzel, dostane anları paylaşın. Çocuklarımızın topluluk içerisinde güvenli ve sağlıklı hareket etmesini öğrenmeleri çok önemlidir. Özellikle sokağa çıkıp çeşitli gösterilerde yer alıp kendini ifade etmek isteyen çocuklarınıza, şu hatırlatmaları yapabilirsiniz: “Tehlikeli olduğu bilinen bölgelerden uzak dur. Üniformalı ya da üniformasız, kim olursa olsun, elinde silah olan, ya da yüzünde hınç ya da öfke olan birisinden uzak dur. Tanımadığın ve ya otorite görünen kişilerle şakalaşma.” Dışarı çıkmak isteyen çocuğunuza idari ve politik ortamı anlatın, ve tehlikenin tırmanışta olduğu durumlarda dışarı çıkmamalarını tercih edin. 

Yoğun stres müdahale edilmediği takdirde ciddi sorunlar yaratabilir. Tüm bu girişimlere rağmen, çocuğunuz hırçınlaşmaya, çevresindekilere sert davranmaya başlıyorsa, arkadaşları arasında dışlanmaya başlıyor ya da dışlamaya meylediyorsa veya uyku yeme ve oyun alışkanlıklarında ciddi değişimler görüyorsanız, sorun büyüyor olabilir. Ergenlerde uyuşturucu kullanımı baş gösterebilir. Çocuğunuzun davranışlarında ve tavırlarında değişiklik, öfke patlamaları, ilgi duyduğu şeylere karşı kayıtsızlık başlaması durumunda bir çocuk psikiyatristine ya da danışmanına başvurmanız gerekebilir. 

Bir çok güçlerin çatışıp çakıştığı bu karmaşık dünyamızda, yarınlara özgüvenli, duyarlı ve sağlıklı çocuklar yetiştirmek ortak amacımız. Özellikle zor anlarında, çocuklarımıza ek miktarda itina gösterip, destek vermek, güvende olduklarını hissettirmek ve yanılsamalarını asgariye indirmek gerekir. Böylece, gelecekte özgüvenli ve düşünen kişiler olmaları konusunda çok önemli adım atmalarına yardım edebiliriz. 

Boston'daki gibi... 
Şu son bir aydır büyüdüğüm şehrin sokaklarını seyrederken çok değil iki ay önceki Boston’a gidip durdum. Maraton saldırılarından sonra herkes, mesleğimiz konumumuz ne olursa olsun, korku ve öfkeyi bir arada yaşadık. Gezi Parkı’ndaki o meşhur namaz görüntüleri gibi, bizi birbirimize yaklaştıran şefkati görüp yanımızdakine destek olmanın yollarını aradık. Hepimiz, etnik kökenimiz ne olursa olsun Bostonlu olduk. İki olay birbirinden farklı da olsa, o zaman Boston’daki insanlara telkin ettiklerim, şimdi Gezi Parkı olayları ile ilgili yazdıklarıma çok benzerdi.


 T. Atilla Ceranoğlu / radikal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder