Site içi arama

TODAP: Hayallerimizi savunuyoruz!

Yaşam alanlarımızı, nefesimizi, kimliğimizi ve kendi tercihlerimizi savunurken iki arkadaşımızı daha kaybettik,Ahmet AtakanSerdar Kadakal. Sizden izin almamıza gerek yok, biz zaten bir arada yaşamayı da nasıl yaşayacağımızı da biliriz dedik, canlar gitti, bizi öldürenler, bizi yaralayanlar, bizi taciz edenler takip edilmedi, bulunmadı, yargılanmadı, uçtu ve kaçtı.










 Her şeye rağmen acımıza sahip çıkar ve hayallerimizi korurken iktidarın medyasından TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin çizgi filmlerdeki hayal ürünü varlıkların, uçanların, kaçanların, uzaylıların ve doğaüstü yaratıkların çocuklar için tehlikeli olduğunu ileri sürdü ve “Kendi çizgi filmimizi yaptık” dedi. Aslında bu haberi bu dönemde okuyor olmamız çok anlamlıydı, çünkü denilen şuydu: Hayal gücünüzü istemiyoruz, uçanları ve kaçanları ancak biz uçurur kaçırırız, doğa ve doğanın üstünde olan her şey bizden sorulur, aksini iddia ediyorsanız tehlikelisiniz.

 Bizler önce neyi aldılar anlamadık, birileri özgürlüğümüzü alacaklar diyordu; ama bize çok da aşina değildi o özgürlük denilen şey. Kendimizi bildik bileli sokaklarda rahat gezemiyor, kendi dilimizi konuşamıyor ve kahır çekiyorduk. 
 Özgürlük gelecek diyorlardı, demokratikleşeceğiz; arıyorduk ve bulamıyorduk. Arkadaşlarımızın davası mahşere kalıyordu, analarımızın acıları duyulmuyordu, tarihimiz dediğimiz meydanlarımız bizi beklemeye devam ediyordu. 
 Zenginlik gelecek diyorlardı, refah gelecek, istikrar gelecek. Anlamıyorduk. Ya işsizdik, ya da üç kuruşa ne olduğu bilinmez işlerde çalışıyorduk.
 Sonra almaya başladılar.

 Şimdi diyorlar ki, rahimleriniz bizim, çocuklarınız bizim, şehirleriniz, mahalleleriniz ve sokaklarınız bizim, ağaçlarınız, kuşlarınız, parklarınız, çizgi filmleriniz bizim. Bu gördüğünüz ufkun altındaki her şey bizim ve bizim kalacak ebediyete kadar. Hayal gücünüz, yarına uzanan elleriniz ve yarınlarınız bile. Kuşların nereye konacağına biz karar vereceğiz ve evinde oturup bizi övmeyenleri düşman bileceğiz.

 Diyorlar ki, bize karşı ses çıkarabileceğini sananların ciğerleri kavrulacak, kafaları yarılacak, cezaevlerine tıkılacak ve sokaklardan süreceğiz onları. Onları öldürmekten korkmadık ve korkmayacağız diyorlar.

 Diyorlar ki, ne olduğunu anlamadan bizim gibi düşünürken bulacaklar kendilerini, kendilerini değilse bile eşlerini, arkadaşlarını, akrabalarını ve çocuklarını. Çocuklarının ellerinden o uçan kaçan kahramanlarını ve onların düşlerini alacağız ki, bedenlerinin yetişemediği hayallere kapılamasınlar. Hayalleri bedenleriyle, bedenleri bizimle sınırlı olacak; zihinlerinde izin verdiğimizden fazlası olamayacak, bugünden farklı bir yarın düşleyemeyecekler. Yine de bizim gibi düşünmezlerse, yaşamazlarsa, olmazlarsa eğer; o zaman çevrelerinde düşmandan başka hiçbir şey bulamayacaklar, diyorlar.

 Biz bugün sokaktayız, çünkü sokağa çıkmadığımız zaman son umut da kayboldu sanılır diye korkuyoruz. Yoruluyor ve tükeniyor olsa da her gün yeniden, dünya sizden ve sizin hırslarınızdan ibaret değil, biz de buradayız ve kaybolmadık sizin aranızda demek için, sokaktayız, ses çıkarıyoruz, nefes alıyoruz.

 Derken bir haber daha okuduk: bilim insanları istenmeyen anıları hafızadan sildiler. Ve biz de düşledik... Bir gün, insanlık, insana iyi gelen her şeye saldırmaya, yasaklamaya, bunu yapamadığında sınırlamaya kalkışan, ama bunu çoğu zaman da başaramayan iktidar sahiplerinin hayatlarımızı kararttığı anların, günlerin hatta yılların anılarını hafızalarımızdan silmeyi başaracak bir yöntem bulacak. Bu yöntemin laboratuarı sokaklar ve dünyanın tüm asi şehirlerinin isyankarları olacak. Sanki hiç güvenlik güçleri olmamış, hiç silah kullanılmamış, hiç kimsenin canı yanmamış, yani kısaca "devlet", artık sadece anlamı değişmiş bir sözcükmüş, mesela kesinlikle nesli tükenmiş kocaman bir devin, bir masal kahramanının adıymış sanacağız. Hayallerimiz ancak o zaman bir daha hiç kimsenin eli değemeyecek kadar özgür olabilecek.


Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder