Site içi arama

Çocukları Korumak - Ama Kimden?


     
     Çocuk haklarından her bahis açıldığında ilk sıralananlardan olan evrensel bildirgeler, anlaşmalar, 'koruyucu' yasaların, çocuk hakları başlığında özgürleştirici ve özbelirlenimcilik bağlamında ele alınmasını hedefleyen bu yazı, malum 'iyi niyet'in içinde ve ardında barındırdığı bir dizi olguyu ele alacak. Asıl konumuza geçmeden önce kısa bir tarihsel bilgi, günümüz tartışmasına ışık tutabilir. 'Çocuğun yüksek yararı ve maksimum faydası' söyelemiyle şekillenen paternalizmin çocuk özelinde incelenmesine geçmeden önce tarihte çocuk hakları tartışmasının filizlendiği bir dönemden kısa bir kesit almakta fayda var.

     Emek sömürüsünün yoğunlaştığı, çalışma saatlerinin on altı saate vardığı 19. yüzyıl dünyasında çocuklar da tıpkı yetişkinler gibi maden, sanayi, tarım gibi emeğin yoğunlaştığı üretim alanlarında boy gösteriyorlardı. 19. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde sınıf mücadelesinin kazanımlarıyla tekrar şekillenen çalışma koşulları, eğitim hakkı, yaşamsal ihtiyaçlar gibi konularda devletin yükümlendirilmesi, sosyal devletin ilk kıvılcımlarına neden olurken, eğitimin kitleselleşmesi ve zorunlu hale gelmesi, 'fabrika yasaları' olarak bilinen koruyucu yasalarla çocuk emeğinin, toplam emek sürecindeki oranı azalttı. Çocuk emeğinin azaltılması yönündeki reformcu söylemleri harekete geçiren çocuklara yönelen korumacı yaklaşımın (paternalist yaklaşım) dışında durumu kendi çıkarları doğrultusunda yorumlayan çevreler de cahil kalmış çocukların vasıfsız işgücü olması ve endüstride verimsizliğe neden olması nedeniyle örgütlenen kampanyaları desteklediler.

Çocuklar, bir demokraside, politik hakları, hiçbir sorumluluk mekanizmasının sınırlaması ya da demokratik denetim olmaksızın, kendi adlarına uygulanmak üzere başka bir gruba havale edilen tek grupturlar.” - Bob Franklin

Çocuk için çocuğa rağmen: Paternalizm
     Klasik anlatım biçimiyle “yalnızca kişinin refah, iyilik, mutluluk, çıkar ya da değerlerine referansla meşrulaşan, o kişinin eylem özgürlüğüne müdahele” olarak da tanımlanabilecek olan paternalizm, kendini toplumda birkaç kesimde hissettirir. Bunlar iddia edildiği üzere; engelliler, yaşlılar, çocuklar vb gibi 'kendi kendine yetemeyen', 'rasyonaliteden uzak' olan kesimlerdir. Çocuk gündemimize geri dönecek olursak belirtilen yakıştırmalar, yetişkinlerin çocuk üzerindeki hegemonya kurma, onun adına karar verme ve çocuğu yargılama gibi paternalist yaklaşımın öne sürdüğü nedenlerdir. Paternalizmi ve beraberinde müdahaleyi meşru kılmak için ortaya atılanları iki başlık altında toplayabiliriz ve bunlara karşılık verebiliriz.

1- Çocuklar Rasyonaliteden Uzaktır
Çocuklar ve gençler politik özerklikten mahrumdurlar.

İddia: Çocuklar hayat karşısında 'yeterli' bilgi ve deneyime sahip olmamaları nediyle kendi seçimlerini yapamazlar, sahip olmaları gereken rasyonaliteden yoksundurlar ve onlar için seçimleri yetişkinler yapmalıdır.
Paternalizmin savunucularınsan Scarre rasyonaliteyi şöyle tanımlıyor:
Rasyonalite, hayatın pratik sorunlarını çözmek için çok önemli olan sistematik eylem politikalarını planlama yeteneğinde görülür. Yetişkinlerin çoğu, uzun bir süre yaşamış oldukları için, bu yeteneğe sahiptirler, ama çocuklar, zihinsel güçleri ve deneyimleri yetersiz olduğu için bu deneyimden yoksundurlar. Bundan dolayı yetişkinler onlara kapsamlı bir 'amaç sistemi'ni kabul ettirmelidir” Bu savunun önemli bir sonucu vardır; çocukların poltitik haklarının yok sayılması ve çocukların sosyal yaşamda karar alma mekanizmalarından dışlanması.

Yanıt: İlk bakışta sormamız gereken, cevabını bildiğimiz iki temel soru var:


a)Rasyonaliteden kasıt nedir ve neye göre ölçülür?

     Rasyonalite, mantık kuralları çerçevesinde ampirik bilgiyle uyumlu düşünce ve eylemler olarak ya da seçimlerimizin olağan sonuçlarını kestirerek hareket etmemiz olarak tanımlanabilir. Ya da IQ testlerinde ölçülmüş zekanın belli bir düzeyde olması da diyebiliriz. Bu anlam belirsizliği iddia sahiplerinin karşısına bir dizi soruyu da çıkarır. Çocukların biyolojik yaş gruplarına göre homojen görülmesi; iki yaşındaki çocuğun idrak, kapasite ve becerileriyle on altı yaşındaki çocuğunkinin bir tutulup aynı kategoride değerlendirilerek politik haklardan dışlanması kabul edilebilir değildir. Gelişim psikolojisi üzerine yapılan bir dizi çalışmalarda da 12 – 14 yaşlarındaki gençlerin yetişkinler kadar bilişsel düzeylerinin olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca rasyonalite eksikliği çocuğu yetişkinden değil irrasyoneli rasyonelden ayırır. Çocuklar da yetişkinler kadar rasyonel düşünüp planlar yapabilir, yapıyorlar da; para biriktirip bir şey satın almaktan evden kaçmaya kadar planlar yapıp uygulayabilirler. Düşünceleri, planları ve hareketleri yetişkinlere saçma bile gelebilir fakat bu gerçeği değiştirmez!


b)Rasyonaliteden yoksunluk politik haklardan dışlanmayı gerektirir mi?

     Çocukların rasyonaliteden yoksun oldukları ve kendi hallerine bırakılırlarsa verdikleri kararların zarar verici, hatalı ve yanlış olacağı, bu nedenle de söz ve eylem özgürlüğünden mahrum bırakılması da bir başka hegemonya ve yok sayma biçimini karşımıza çıkarır. Yetişkinlerin uzun yıllardır özgürce kullandıkları 'hata yapma hakkı' çocuklara yasaklanmıştır. Tarihe baktığımızda yetişkinlere ait uzun bir 'hata'lar listesiyle karşılaşırız: sınai, kimyasal ve nükleer atıklarla çevrenin kirletilmesi, savaşlar, doğa kaynaklarını boşa kullanma, sağlıksız olduğunu bilmesine rağmen zararlı yiyecek ve içecekleri tüketme... liste uzatılabilir fakat hiçbir zaman çocuklar yetişkinlerle hatalar konusunda 'boy' ölçüşemez. Ayrıca bugün ellerinde oy kullanma hakkı bulunan yetişkinlerden azımsanmayacak bölümünün rasyonaliteden uzak olduğunu söylemek çok şaşırtıcı olmasa gerek. Bu tespit nasıl ki yetişkinlerin oy kullanma hakkından mahrum bırakılmasına ve sosyal yaşamda karar alma mekanizmalarından dışlanmasına sebep olmuyorsa çocuklar için de sayılanlar mazeret olarak öne sürülemez, meşru kılınamaz!


2- Çocuklar, kendisi ve geleceği için neyin iyi neyin kötü olduğuna karar veremezler
Çocukların özerkliği 'geleceğe yönelik rıza' ile tahakküm altına alınır.


İddia: Çocuklar için 'en iyisi'ni ve 'en doğrusu'nu yetişkinler bilir; çocuğun bugün önemini kavrayamadığı birçok karar gelecekte onun hayatını kolaylaştırır.

Yanıt: 'Geleceğe yönelik rıza' konusunda en sık öne sürülen argüman, çocuğun çıkarları söz konusu olduğunda çocuğun adına karar almanın yetişkinlerin yalnızca hakkı değil aynı zamanda görevi olduğudur. Çocuğun kabul ettiğinden çok daha sanra 'kabul edeceği' kararların söz konusu olduğu süreç nesnel biçimde ilerlemez ve iddia sahiplerinin söylediği gibi çocuk için faydalı ya da faydasız kararlar olduğunu ileriki dönemlerde 'büyüyen' çocuklardan almak gerçekçi veriler sunmaz. Çocuk için çocuğa rağman alınan kararların çocuğun bilişsel gelişimine verdiği zararların yanısıra bir örnek verilebilir; toplumlarda çocuklara küçük yaştan itibaren 'öğretilen' din bilgisi, yaşam tarzı ve 'ahlak' öğretileri ilerleyen dönemlerde o çocuğun kişiliğinin oluşumunda önemli rol oynar. Karar alırken aldığı referanslar ona göre şekillenir ve 'büyüyen' çocuğa sorduğumuzda aldığı kararların 'özgür iradesi'yle alınan kararlar olduğunu söyleyecektir.
Çocuklar adına karar almayı meşrulaştırma gayretiyle ortaya atılan bir başka iddiaya da cevap vermek önemli: 'kendine bakamama'

“Çocuklar olgunluğa ulaşırlar ve kendilerinin efendileri olurlar...” - Kant

     Kant'ın satırları arasından alıntılanmış cümle ilk bakışta akla yatkın gibi geliyor. Herkesin kabul edeceği gibi kendine bakamayan, yetersizliklerden dolayı başkalarının yardımına, korumasına ihitiyaç duyan çocukların durumlarına itiraz edecek yoktur. Fakat çocuklar bu konuda çok da yalnız sayılmazlar; engelliler, hastalar, yaşlılar, işsizler gibi uzun bir liste eşlik eder çocuklara. Kendine yeterlilikten mahrum yetişkinlerin geleceğine dair alacakları kararlara ve hayatlarına müdahale etme girişiminden ne kadar rahatsız olursak çocukların da özerkliklerini kısıtlayıcı müdahaleden en az o kadar rahatsız olmalıyız. Ki bir toplumda hemen herkes bir başkasının uzmanlığına, bilgisine ve deneyimine 'muhtaç'tır. Burada ayırt noktası olan şey, 'kendine yetememe'si söz konusu olan çocukların bu yaklaşımla politik haklardan ve karar alma – uygulama özgürlüğünden mahrum bırakılmasıdır.

Çekirdek Çocuk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder