Site içi arama

Masallarla çocuklar nasıl tanıştırılmalı?


Sakıncalı İletileri olan Klasik Masallar Çocuklarla Nasıl Tanıştırılmalı?

İnsanın onu ipek koza gibi sarıp sarmalayacak bir şiir edinememesi, hiç gökyüzüne bakmamış olmak gibidir. Masaldan uzak bir yaşam ise denizle hiç tanışmamış olmaya benzer. Seyredemediğin, dalgaların sesini dinleyemediğin, suları köpük köpük yapıp yüzemediğin ve denizaltının büyülü dünyasını keşfedemediğin bir ömür neye yarar? İnsanın her yaşında hazlarını yeniden keşfedeceği eşsiz bir zenginlikte bir türdür masal. Çocuğun zihinsel, duygusal ve dilsel gelişiminde ise vazgeçilmez bir yer tutar. Öte yandan özellikle klasik masallarda [...] özgür bireylerin yetişmesine darbe vuran ideolojik bir yapıya rastlamak mümkün.

Peki bu zararlardan nasıl kurtulmalı? Cinsiyetçi, şiddet içerikli ya da kişilik organizasyonuna darbe vuracak iletiler taşıyan masalları hayatımızdan tamamen atıp yok sayabilir miyiz? En azından yaşadığımız yüzyılda bu mümkün görünmüyor. Çocuğumuz için en iyi masalları anlatabilir; yalnızca ruhsal, fiziksel ve zihinsel sağlığı için faydalı ürünler seçebilir ama onların dış dünyadan alacakları iletileri engelleyemeyiz. Tamamıyla yalıtılmış bir ruhsal ve zihinsel atmosfer sağlamak imkansızdır. Siz okumasanız bile çocuk televizyonda görür, sokakta yürürken gazete büfelerindeki dergi kapaklarında, okul çantalarında, silgide, kalemde, cekette Pamuk Prenses’le Külkedisi’yle karşılaşır. Kuşatan görsellik, eni sonu peşinden bu görselliği doğuran masalları ve sözlerin gizli iletileriyle hakimiyetini peşinden sürükleyecektir.
Öyleyse, ne yapmalı?
Aslında tüm bu kötü örnekler de, çocuğun zihinsel gelişimini sağlamak ve ileride karşılaşacağı sorunlarda ruhsal bariyerini yükseltmek için çok amaçlı kullanılabilecek fırsatlardır. Kendi ruhsal çekincelerini aktarmasını, çocuk-ebeveyn, çocuk-toplum ve elbet çocuğun kendisiyle olan ilişkisinin analizini yapmasını sağlamak ve eleştirel bakışını geliştirmek üzere sohbet zemini olarak kullandığında, bu tür klasik masallar ruhsal darbeler zemini olma işlevini bırakıp bir olanağa dönüşecektir. Örneğin retk eden ebeveyn korkusunu açığa çıkarıp mücedele edebilmek için Hansel ve Gretel eşsiz fırsatlar sunar. Bu amaçla başlayan bir sohbette şu noktalara dikkat etmek faydalı olabilir:
  • Didaktik, tepeden bakan ve her şeyin mutlak bilgisine sahip olduğunu beyan eden aşırı büyükçe bir tavırla yola çıkmamak. Yargılayıcı tavırdan uzak durmak ve böylece çocuğun fikirlerini ya da duygularını açıkça aktarabilmesini sağlamak.
  • Zorlayıcı olmamak, çocuğa hazır olmadığı bir konuyu konuşması için ısrarcı davranmamak, kapıyı aralık bırakıp onun açmaya hazır olduğu zamanı beklemek.
  • Zirveye çıkmış birinin söylemini değil de, birlikte düşünen, birlikte yolculuk yapan, birlikte keşfeden kişilerin dilini tercih etmek. Bazı şeyleri o anda fark etmiş gibi yaparak ve birlikte keşfetmeye uygun bir zihinsel açıklıkla, masaldaki iletilerden yola çıkarak kendi hayatımızdan söz etmek. Böylece daha samimi, inandırıcı bir tutumla kişisel deneyimlerden yararlanma şansını kullanmak.
  • Eleştirel bakışı geliştirmeye elverişli, mantık dışı durumları açığa çıkaracak sorular sormak. Örneğin şu tür sorular, çocuğun kendini rahat hissedeceği türde bir sohbete başlamasını sağlayabilir: “Ya bir prensesin hizmetçilik yapması bana tuhaf geldi, sen ne dersin?” ya da “Prenses bir avcıyla ormana gönderildiğini neden düşünmemiş ki?”, “Tanımadığı insanların evine girmesi bana pek mantıksız geldi doğrusu.”
  • Özellikle Hansel ve Gretel gibi travmatik etkileri olan masalları, mizah diliyle eleştirmek kolaylıklar sağlayacaktır. Saçma durumların altını çizmek, olayları espri konusu yaparak hafifletmek de öyle. Çünkü bir konuyu mizaha taşımak, acı çekmeden, duygusal yükleri azaltıp aslolanı yani iletileri, sonuçları ve yapılması gerekenleri sorgularken mantığı bağımsız kılmamız ve korkularımızla baş etmemiz için iyi bir fırsattır.
Çocukları gerçekleri yadsıyarak tozpembe bir dünyada yetiştirmek isteyebiliriz. Çocukluğunu mutlu yaşasın, sonra nasılda hayatın zorluklarıyla karşılaşacak da diyebiliriz. Ama asıl çocukluğun zor bir süreç olduğunu ve yetişkin yaşamımızdaki sorunların büyük bir çoğunluğunun çocukluk travmalarımızdan kaynaklandığını unutmamız anlamına gelir bu.
Güçlükleri yadsıyamayız ancak çocuklara bu zorluklarla baş etmeyi ve toplumsal yapının ne tür mekanizmalarla işlediğini öğretebiliriz ya da diyelim ki kendi öğrenme stillerini geliştirmeleri için motivasyon kazandırabiliriz.
Masal hayatta iyi ya da kötü, her şeyin anlatılabileceği eb özgür zemindir; ruhumuzun ve zihnimizin oyunlarını ondan daha iyi yaşatabilen bir başka tür daha yoktur. Öyleyse, çocukların hayatın, ruhun ve zihnin sınırlarını masalın kurnazlıklarıyla birlikte öğrenmeleri onları özgür ve zenginleşmiş bireyler haline getirecektir.
Çocukların gökten düşen üç elmalarla değil, kendi elma ağaçlarını –aşılarını da kendileri seçerek- yetiştirebilecekleri bir dünya dileğiyle...

Melek Özlem Sezer / Masallar ve Toplumsal Cinsiyet
Evrensel Basım Yayın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder