Site içi arama

Gazze'nin Çocuklarının Bir Adı Var

Gecenin yarısında çocuğumu kontrol etmek için uyandım. Nefes alıyordu. Odadan çıktım. Yarım saat sonra, iyi olup olmadığını kontrol etmek için döndüm. Gece boyunca uyumak yerine defalarca bunu yaptım. Çünkü Gazze’den gelen haberleri izliyordum. Gazze’deki bombalamanın 7. günü 10 çocuk öldü, 140 çocuk yaralandı. Onlara “çocuk” demeyi reddediyorum. Onlar, batı medyası tarafından ortak bir isim içinde sıkıştırıldıkları gibi “çocuk” değiller: Onların isimleri var, onların oyuncakları vardı. Bir zamanlar aileleri onları uyurken kontrol ettiklerinde onlar da ağlıyorlardı.



Haydi onların isimlerini söyleyelim. Jumana ve Tamer Eseifan. Jumana ve Tamer, Jabaliya’da bir İsrail füzesi tarafından öldürüldüler, henüz dört yaşında bile değillerdi.
Haydi onların isimlerini söyleyelim: Iyad Abu Khoussa. Iyad, bir başka İsrail füzesinin evine isabet etmesi ile öldü. Bir yaşındaydı. Al Dalu ailesinin 10 üyesi İsrail’in hava saldırısında öldürüldüler, uykularındayken.
Haydi onların isimlerini söyleyelim: Sara 7, Jamal 6, Yusuf 4 yaşındaydı. İbrahim? O da 2. New York Times muhabiri, Jodi Rudoren, Al Dalu çocuklarının cenazesinin bir ‘gösteri’nin parçasıymış gibi olduğunu belirtti. Rudoren’e göre, bir günde aynı aileden 10 kişinin öldürülmesi, toplum içinde nasıl davranılacağının unutulması için bir mazeret değildir. Jumana ve Tamer. Iyad ve Sara ve Jamal. Yusuf ve İbrahim. Haydi onların birer adı olduğunu anımsayalım.  Haydi onların da oyuncakları olduğunu anımsayalım.
Bombalar atılmaya başlandığında onların aileleri neden kaçmadı? Gazze’de bulunan Filistinli gazeteci  Muhammed Ömer bize nedenini anlatıyor:
Gazze’de sığınak yok, sınırlar kapatılmış, kıyı şeridi ablukaya alınmış ve tünellerinin çoğu yıkılmış durumda. Hiç kimse Gazze’den ayrılamaz. Filistin Eğitim Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu (UNRWA) kıyı yerleşiminlerindeki tüm okulları kapattı. Camiler ve  kiliseler güvenli değil. Stadyum güvenli değil. Basın ofisleri güvenli değil. Hükümet binaları güvenli değil. Evler güvenli değil.
Gidilecek hiçbir yer yok. Peki bombalamalar durduğunda Gazze adı verilen “açık hava hapishanesi”ndeki bu insanlar için yaşam ne olacak?  Hava saldırıları sonlandırıldığında Gazze’deki çocukluğun kokusu ne olacak?
Birleşmiş Milletlere göre Gazze’de 2020’ye kadar yaşanılamaz. İsrail’in ablukası şu an gıda, barınma, içilebilir temiz su kıtlığı ile okul ve hastane yetersizliğine yol açmaktadır. BM’ye göre 2020’de bölge bu krizin ağırlığı altında çökecektir. İşte bu,  hava saldırılarında ölmeyen çocukların bakmak zorunda oldukları gelecektir. Onların geleceği bu iken bugünleri de işgalcilerin olağan şiddeti ile damgalanmaktadır.
Filistin’de faaliyet göstermekte olan Uluslararası Filistin Bölgesi Çocukların Korunması Kuruluşu (DCI-PS), 2008’deki raporunda; neredeyse tüm İsrailli askerlerin “sıkıldıkları ve biraz eğlence istedikleri için Filistinli çocukları dövdüklerini ya da farklı muamelede bulunduklarını” ifade etmiştir.
2001’de New York Times muhabiri Chris Hedges, NPR’de katıldığı Fresh Air[1] programında Filistin’li bir çocuğun normal bir gününü anlattı:
Kum tepelerine doğru yürüdüm ve oradalardı…  Elektrikli tellerin diğer tarafındaki İsrail ordusuna ait bir aracın hoparlöründen gelen seste (Filistinli) çocuklar ile dalga geçiyorlardı. Ve çocuklar taş atmaya başladılar, bu çocukların çoğu 10, 11, 12 yaşlarındaydı. Ellerindeki taşlar ancak bir yumruk büyüklüğündeydi. Onları zırhlı araca doğru savuruyorlardı. Aracı vurabileceklerinden şüpheliydim. Sonra askerlerin ateş açtığını gördüm. Saraybosna’da da çocukların vurulduğunu görmüştüm. Yani Saraybosna’da keskin nişancılar çocukları vuruyorlardı. Cezayir ve El Salvador’da ölüm timlerinin aileleri katlettiğini görmüştüm. Ama asla askerlerin bu şekilde çocukları taciz ettiğini, onlarla alay ettiğini ve antreman olsun diye onları öldürdüğünü görmemiştim. Şu anda bile bunu akıl almaz buluyorum. Her gün o tepelere geri gittim ve bu her gün aynıydı.
Filistin’de faaliyet gösteren aktivistler ve insan hakları örgütleri,  işgalci çocuklara aileleri tarafından şiddetin sistematik bir biçimde nasıl öğretildiğini raporlarında belirtmektedirler. Bunlar, Amerika’da Jim Crow ve kölelik dönemindeki benzer uygulamaları hatırlatıyor.
El Halil  bölgesi için hazırlanan 2008 yılındaki bir raporda:
İşgalci okul çocukları rutin olarak, İsrailli askerlerin gözetimi altında, Filistinli çocuklara sözlü tacizde bulunuyor, takip ediyor, saldırıyor ve taş atıyor. Aileleri ve diğer yetişkinler öğrencilerin okula ulaşmalarını zorlaştırmak için araçlarıyla okul merdivenlerinin önünü tıkayarak ya da genç çocukları korkutmak ve kovalamak için köpeklerini serbest bırakarak, benzer davranışlarda bulunuyorlar.
İsrail sırf antreman olsun diye Filistinli çocuklara ateş ederken, herhangi bir meşru müdafaa eylemini hem suç olarak tanımlamakta hem de eyleme sınırsız bir şekilde karşılık vermektedir. 2000 yılından beri işgal edilmiş Filistin topraklarındaki 7500 civarındaki çocuk İsrail tarafından göz altına alınmış, sorgulanmış ve hapsedilmiştir. Hükümet dışı örgütlere göre Batı Şeria’da tutuklanan Filistinli çocukların %94 kadarının kefaletle serbest bırakılması reddedilmiştir. Filistinli çocukların tutuklanması, İsrail hukuku kapsamındaki “haklarının” tıkandığı noktadır:
Göz altına alınma yaşıSorgulama esnasında yanlarında ebeveyn bulunma hakkıHakim karşına çıkarılma süresiSuçlama olmadan tutuklu kalabileceği gün sayısı
Filistinli Çocuklar
12
Hakkı yok
8 gün
188 gün
İsrailli Çocuklar
14
Aileler bulunabilir
24 saat
40 gün

Bu istatistikleri ortaya koyan rapor, İngiltere tarafından desteklenmiş ve mali kaynağı sağlanmıştır. Raporun sonuç bölümünde; bir İsrail askeri savcısı tarafından ileri sürülen, her Filistinli çocuğun “potansiyel bir terörist” olduğu şeklindeki anlayışla Filistinli çocuklar ile ilgili İsrail’in uluslararası hukuka riayet etmeyi açıkca reddettiği ifade edilmektedir. Filistinli çocuklar futbol oynarken, yataklarından uyurlarken, 2. yaşlarını doldurmaya çalışırken İsraili korkutmaktadırlar.
Ben 4 yaşındaki kızıma bir resim çizmesini söylediğimde, o boya kalemlerini çıkarır, en sevdiği 2 konuyu; gökkuşağı ve kedileri çizer. Geçen kış Lübnan’daki Filistinli mülteci kampları Shabra and Shatila’yı ziyaret ettim ve resim çalışmalarını benimle paylaşan çocuklar ile tanışmaktan onur duydum. Kan yağmurlu bulutları nasıl çizeceğini bilen 5 yaşındaki bir çoçuğa ne söylersiniz? 7 yaşında ceset resmedebilen bir çocuğu avutabilir misiniz?
Fakat bizler biliyoruz ki, çocuklar dirençlidirler, düştüklerinde kalkabilirler. Boyaları ile özgür bir ülke resmedebilirler. Duvarları yıkabilirler. Bunu yapmaları için onlara yaşam sağlamak bizim görevimiz. Belki de yıllar sonra onlar da gökkuşağı çizecekler.
[1] (ç.n.) Fresh Air, ABD’de yayın yapan “National Public Radio – NPR” isimli radyo istasyonundaki bir programdır.

Çev: Sinem Uyar / haber fabrikası

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder