Site içi arama

Tablet bilgisayar, dijital dönüşüm ve on-line gençlik!


F@TİH projesi (Fırsatları Değerlendirme ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi), Türkiye’nin dijital uçurumunu çözmesinin bilgisayar teknolojisine entegre olmaktan geçtiğini savunan bir proje. 4 yılda 42 bin okulda 620 bin dersliği akıllı tahta, projeksiyon cihazı, internet, çok amaçlı yazıcı ve 16 milyon öğrenciyi tablet bilgisayarla donatmayı hedefleyen bu projenin hedefi “eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak”. Başbakan ve MEB’e bakılırsa, bu proje bir devrimmiş, zira bu projeyle eğitim ve öğretimin yöntem ve çehresinin köklü biçimde değişeceği, modernleşeceğimiz, çağı yakalayacağımız söyleniyor. Milli eğitim sisteminin dijital dönüşümüne göre her öğrenciye dağıtılacak tablet bilgisayarların ders kitaplarının yerine geçmesi düşünülüyor.  
  
Egemen medya bu projeyi nasıl yansıttı? Şöyle: Öğrenci ders kitabı hamallığı yapmayacak artık; kitabın anlam ve içeriği değişecek; yoksul öğrenciler için işte yeni bir fırsat eşitliği imkanı olacak; eğitimde hiyerarşi yok olacak; ülkemiz daha da çağdaşlaşacak. Şimdi, kara tahta yerine akıllı tahta, ders kitabı yerine tablet bilgisayar vs bizi eğitsel sorunlarımızdan kurtaracak mı, biraz irdeleyelim:

1)Maliyet: Ünal Özmen’in hesaplarına göre basılı kağıt (ders kitabı), elektronik kitaptan (tablet bilgisayar) daha pahalı değil, daha ucuzdur. En az üç yıl kullanılabilecek olan basılı ders kitabının öğrenci başına maliyeti 20 TL iken, elektronik aletlerin sadece batarya maliyeti ders kitabı maliyetini fazlasıyla aşmaktadır. Bir de bataryanın çevreye verdiği kirlilik, öğrencilerin radyasyon ve elektrik yüklenmesine maruz kalmaları da başka bir sorun. Özmen, yazıcı, kamera, kulaklık gibi zorunlu donanım ve yazılım maliyetlerini ayrıca hesaplıyor.

2)Katılım: Tablet de ders kitabı gibi içi sadece devlet tarafından, öğrenci ve öğretmene sorulmadan doldurulacaktır. Matbu gözetimden elektronik gözetime geçilecektir. Özgürlükçü bir pedagoji yine hayal.

3)Verim: Ders kitabı, doğal bir eğitsel materyaldir. Üstünlüğü, öğrencinin kitaba baktığında renk, koku, ışık, boyut gibi noktalarda avantajlı biçimde kalarak resmin bütününü (her iki sayfayı, konunun bütünlüğünü) görebilmesidir. Oysa tabletlerde karşılıklı sayfaları görebilmek için görüntüyü küçültmeye gitmek gerekecektir. Üstelik, Özmen’e göre, şekil, grafik, resim gibi görsel unsurların detayını görebilmek için büyütülmesi, bütünün görülmesini engelleyeceği gibi onu açıklayan yazı ile bağlantısını da koparacaktır. Öte yandan, bilgisayar sağlığa son derece zararlıdır; üstelik kitap okumayı engeller, el yazısının gelişimini sekteye uğratır, kontrolsüz şiddet içerikli ve zararlı bilgilere açıktır, oyun bağımlılığı yaratır, bozuk dil formunu standartlaştırır. On-line gençlik üzerine araştırmalar bunu söylüyor.

4)Başarı: Halkımızın ve öğrencilerimizin, hatta öğretmen ve uzmanlarımızın teknolojinin eğitimde kullanılmasının akademik başarıya yol açacağı algısı vardır. Son derece yanlış bir algı. Oysa kaç yıldır bilgisayarı, cep telefonunu, interneti, sosyal medyayı, çoklu iletişim araçlarını onca yoğun kullanıma karşın günümüz çocuklarının ve gençliğin anadilini bilmediği, kompozisyon yazamadığı, derli toplu konuşamadığını, konuştuğu dili sosyal medyada ve cep telefonu yazışmalarında bozduğunu birçok araştırma ortaya koydu. Eğitim uzmanı Murat Kaymak’a göre, akıllı tahtanın tek başına öğretimi zenginleştirdiği kesin olmakla birlikte, öğrenci başarısı açısından tek başına etkili olduğu söylenemez. O halde, tablet kitap, başarının garantisi olamaz. Bilgisayarı, cep telefonunu chat, oyun, tanışma, geyik muhabbeti, alışveriş vs için kullanan bir on-line gençlik mevcut. Bu kullanımda eğitim son sırada geliyor. On-line gençlik kitaplardan nefret ediyor ama ekranı seviyor. Ama ekran temelli okuryazarlık onları yoksullaştırdıkça yoksullaştırıyor.

5)Fırsat eşitliği: Öğrenci merkezli pedagojiye geçildiğinde öğretmen, moderatör, rehber olacak denildi; ama değişen bir şey olmadı. Yapılandırmacı eğitime geçildi, ama öğrencilerin bilgiden bilgi inşa ettiği görülmedi. Bu projenin sınıfsal, etnik, dilsel, bölgesel eşitsizlik ve çeşitli dezavantajları ortadan kaldırması olası değil. Okuldaki eğitimsel eşitsizliklerin nedeni/kökeni, eğitim/okul değil. Okul, bu eşitsizlikleri yansıtır ve yeniden üretir. Teknoloji fetişizmi, irrasyonel değilse bile çok bilinçli bir saptırmacıyı gösterir. Teknoloji, eşitsizlikleri ortadan kaldırmaz. Sadece yanılsama yaratır.

Temel soru şudur: Murat Kaymak’ın vurguladığı gibi biz eğitim ortamlarımızı öğrencinin biyolojik (beden) ve bilişsel (zihin) gelişimlerine göre mi, yoksa sürekli değişmekte olan teknolojiye göre mi planlayacağız? Çocuklar zaten her mekânda (ev, sokak, spor merkezi, dinlenme ve alışveriş alanları vs.) mülti-medyanın kuşatması altında; ev ortamları çoktandır elektronik aletler nedeniyle sosyal ilişkilerin askıya alındığı bir mekana dönüşmüş durumda. Üstelik ders destek araçları giderek eğitimi piyasalaştırmaktadır. Örneğin, bilgisayar çok sayıda donanımı içermekte ve bu da veli-öğrenci için yeni masraf kapısı demektir.  Zaten, 41 OECD ülkesi arasında Türkiye, velilerin bütçeleri oranında eğitime en çok para ayırdığı ülkelerin başında gelmekte. Devlet de kamu eğitimine harcamalarını her sene azaltmaktadır.   

Sonuç: a) Zaten kitaba soğuk, kitabı okumayan, metinlere uzak ve muhalif çocuk ve gençler, kitap ve okumaktan daha da uzaklaşacaklardır. Ekran-temelli okur-yazarlık, matbu temelli okuryazarlığın pabucunu dama atarken klasik, geleneksel, doğal birçok yeti, beceri ve eğilim anlamsızlaşacaktır. b) Bu, pedagoji üzerinden bir siyasi (oy) ve ekonomik (rant) projedir. Pedagojide devrim falan yaratmaz; yaratsaydı bilgisayarlar yaratırdı. c) Dijital öğrenme gibi süslü lafların ardında olan şey, merkezi kontrolün güçlenmesidir: Artık akıllı tahtalarla bütün okullara tek merkezden yayın yapılacak, ders verilecektir. Akıllı tahtalar dersi kameraya kaydedecek ve her ders merkezden izlenebilecektir. “Mobese” mantığı pedagojiye girecektir. Bu, yeni ve sert bir yönetim biçimidir. Öğretmenlerin performansları daha bir gözetlenebilecektir. Ders kitapları üzerinde inisiyatif sahibi olmayan öğretmenin akıllı tahta ve tablet bilgisayar üzerinde de inisiyatifi olmayacaktır. Teknoloji, öğretmen ve öğrencinin yorum yapma yetisini köreltecek ya da gelişimini engelleyecektir. Sınıftaki teknoloji giderek öğretmeni gereksizleştirebilir. Doğal kitaptan mekanik tablete geçiş, sorunun çözümü değil, başladığı yerdir. Makine, öğretmenin yerini alamaz.

Bitirirken sözü Umberto Eco’ya bırakalım: “Bir roman okumak için bilgisayar başında iki saat geçirin, gözleriniz tenis topu gibi olur. Benim evde polaroid gözlüğüm var, ekran karşısında devamlı okumanın yol açtığı zararlardan gözlerimi korumamı sağlıyor. Kaldı ki bilgisayar elektriğin olmasına bağlı ve banyo küvetinde okuyamazsınız, yatakta yan yatarken de. Dolayısıyla kitabın daha esnek bir gereç olduğu ortada.” Yani, kitaplardan kurtulacağınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. 

KEMAL İNAL
Birgün

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder