Site içi arama

Bu ‘normalliği’ ne ortadan kaldırır?

12 yaşında evlendirilen, 13 yaşında anne olan ve 14 yaşında ölü bulunan Kader Erten ile “çocuk gelinler” gerçeğini bir kez daha hatırladık. Bununla birlikte yeni bir kavram tartışması başladı. “Çocuk gelin” ifadesini kullanarak çocuktan bir “gelin” olabileceğini kabul etmiş mi oluyoruz? Durumu “Çocuk istismarı” ya da sadece “Pedofili” ile açıklamak, bu sorunu toplumsal zeminden uzaklaştırır mı? Bu sorunun sorumlusu kim ve çözülmesi için neler yapılmalı? Bu hafta sayfamızı tüm bu tartışmalara ayırdık. İşte ortaya çıkanlar...

‘ÇOCUK GELİN’ KAVRAMI DOĞRU MU? 
Çiçek Tahaoğlu (Gazeteci- Bianet): Ben “erken yaşta evlilikler” kavramını kullanmayı doğru buluyorum. Bunun yanında “çocuk gelin” kavramının durumu meşrulaştırdığı ya da “sevimlileştirdiği” görüşüne de katılmıyorum. “Çocuk gelinler” senelerdir hem bu konuda çalışan kadın örgütleri hem medya tarafından kullanılıyor ve artık toplumda çok negatif bir çağrışım uyandırıyor. Bu tartışmada önerilen diğer kavramların ise bahsettiğimiz toplumsal soruna doğrudan işaret etmediğini düşünüyorum. Evet, erken yaşta evlilikler çocuk istismarı olarak değerlendirilmelidir; ama çocuk istismarı çok daha geniş ve kapsamlı bir alan. Bazı vakalarda pedofili olarak da değerlendirilebilir, ancak bu sorun sadece pedofili ile açıklanamaz. Pedofili tanımı tüm erken yaşta evlilikleri kapsamadığı gibi. Örneğin 12 yaşında kız çocuklarının 17 yaşında oğlan çocuklarıyla evlendirilmesine pedofili diyebilir miyiz? Toplumsal bir sorunu bir hastalık olarak göstermek meselenin toplumsal cinsiyet boyutunu da unutturuyor.
Melek Özman (MEDİZ): “Çocuk gelin” çocukların “gelin” olmasını olağanlaştırdığı için kaçınmamız gereken bir kavram. Hangi kavramın kullanılacağı hâlâ tartışmalı ise de söz konusu olan çocukların, genellikle kız çocuklarının, genellikle de cinsel istismarı. Çocuk istismarı yerine, zorla- rızasız erken evlendirmelerin arkasındaki ataerkil saikleri, cinsiyetçiliği görünür kılacak bir kavram bulabilirsek gerçi çok daha iyi anlatabilir derdimizi. Ama şimdilik çocuk istismarı denebilir.
Bence bu kavramı meselenin arkasındaki ataerkiyi görerek tartışmalıyız. Ama Türkiye’den söz ediyorsak dini referansları da tartışabilmeliyiz. Kaldı ki devletin en tepesine kadar yaygın örnekleri olan, meşru görülen bir istismardan bahsediyoruz. Ataerkil zihniyet sorumludur, ama bunu sürdüren, karar veren, onay veren, sessizce rıza gösteren, o düğüne katılan herkes istismarın ortağıdır. Ve tabii gerekli yasaları yapmayan, adımları atmayan ve bizzat devletin her kademesindeki örneklerle bu suçu meşru ve sürekli kılan devlet sorumludur.
Ezgi Koman (Gündem Çocuk Derneği Koordinatörü): Çocuk gelin kavramı; artık bir sorunu anlatan ve çok yaygın kullanılan bir tanım. Ama gelinlik durumu toplumda daha normal bir şeye işaret ettiği için, durumun vahim bir hak ihlali olduğu konusunda eksik kalabiliyor. Hatta karmaşık ve çok boyutlu olan bu hak ihlali durumunu olağanlaştırabiliyor. Çocuk hakları açısından baktığımızda, bunun bir hak ihlali olduğunu vurgulamak çok önemli. Bu bir cinsel sömürü, cinsel şiddet olayıdır. Son dönemde pedofili olarak tanımlanması tartışması söz konusu. Bu tanımlama biraz daha çocukların yaşadıkları duruma duyulan öfke ve tepkiden kaynaklı sanki. Bu yüzden de çok anlaşılır. Ama mevzuya tam olarak pedofili diyemeyiz. Çünkü pedofili bir patolojik durum. Oysa “çocuk gelin” mevzusu toplumsal bir durum. “Pedofili” demek bu nedenle eksik bırakabilir. Ne denirse densin, bunun çocuğa yönelik çok boyutlu bir ağır hak ihlali olduğunu, cinsel sömürü ve şiddet olduğunu unutmamamız gerekiyor.
Bu sorunu 12 yaşındaki bir çocuğu “kadın” olarak gören, onun bir adama satılabilmesini sağlayan, hak sahibi bağımsız bir birey değil de ailenin malı olarak gören çocukluk algısı üzerinde durmadan da ele alamayız.
Toplumsal ve kültürel olarak normalleşmiş bir sorun. Ama ortadan kaldırılmasında yükümlülük sahibi devlettir. Eğer devlet bu işi çözmeye gerçekten niyet etse, tek bir vaka üzerinden bile epey yol alır.

KEFEK’İN RAPORUNA NE OLDU?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’a göre ise kanunlarımız yeterli ve bütün tedbirler alındı aslında ama ne yazık cezai tedbirler de yeterli olmuyor! “Bu sadece hukukla, kanunlarla çözülebilecek bir sorun değil. Konuyla ilgili tüm STK’ler, kanaat önderleri, partiler, Anadolu’nun bilge insanlarıyla, kamu kurumlarıyla ortak çalışma yapmayı arzu ediyoruz” diyen Bakan, Kader’in davasına müdahil olacaklarını da açıkladı.
Ama Medeni Kanun, Çocuk Koruma Kanunu ve Ceza Kanunu’nda “çocuk gelin” yaş tanımının neden farklı olduğunu açıklamadı. TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) tarafından hazırlanan “çocuk gelin” raporuna ne olduğunu açıklamadı.
TBMM’de 2009’da yasayla kurulan KEFEK, ilk iş olarak erken evlilikleri incelemek üzere bir alt komisyon oluşturmuştu. Alt komisyon bu alanda çalışan kişi ve kurumların görüşlerine başvurduğu toplantıların yanı sıra saha çalışmaları da yaptı ve bir rapor yayımladı. Ancak erken yaşta zorla yapılan evliliklerin sebepleri, sonuçları ve çözüm ortaklarının sorumluluklarını da içeren rapor, bütün bakanlıklara, kadın milletvekillerine, kadın örgütlerine ve üniversitelerin ilgili birimlerine gönderildi. Aradan yıllar geçti, rapor bir daha KEFEK’in de TBMM’nin de gündemine gelmedi, rapordaki çözüm önerilerini hayata geçirecek bir tek adım atılmadı.

KANUNLAR ÇELİŞKİLİ VE YETERSİZ
Medeni Kanun’a göre 17 yaşını doldurmamış kız çocukları, Çocuk Koruma Kanunu’na göre 18 yaşını doldurmamış kız çocukları, Ceza Kanunu’na göre ise 15 yaşını doldurmamış kız çocukları “çocuk gelin” sayılıyor.
Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa’nın 18 yaşını tamamlamamış kız çocukları da kapsaması gerektiği konusunda kadın örgütleri ısrarcı oldu, ancak hükümet buna karşı çıktı. Gerekçe; kız çocukların zaten Çocuk Koruma Yasası kapsamında olması. Şiddet yasasında çocuk evliliklerine bu nedenle yer verilmedi. Şiddete karşı bir başka düzenleme olan İstanbul Sözleşmesi ise erken evliliğin bir şiddet türü olduğunu açıkça belirtiyor.
Hakim kararıyla evlilik için “16 yaşını doldurma şartı” aranması hükme bağlı. Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine göre 2011’de, 18 bin 434 aile, yaşı küçük çocukları için mahkemede “evlenmeye izin” davası açtı.
Hacettepe Üniversitesi ve TÜİK raporlarına göre, Türkiye’de “çocuk evlilik” oranı yüzde 28. Bunların ne kadarı resmi ne kadarının imam nikahı olduğu ise bilinmiyor.

UÇAN SÜPÜRGE SORUYOR; NERDESİNİZ?
Uçan Süpürge Derneği yıllardır “çocuk gelinler” gerçeği üzerine kafa yoruyor, alan çalışmaları yapıyor ve politika üretiyor. Dernek iki yıl önce Medeni Kanun’da evlilik yaşı alt sınırının 18 üstü olarak düzenlenmesi ve ebeveyn onayı ve mahkeme kararıyla küçük yaşta evliliklere izin veren hükmün kaldırılması talebiyle 54 bin imza toplamıştı. Toplanan imzalar akademisyenler, sanatçılar, öğrenciler, mahalle temsilcileri ve sivil toplum örgütlerinden oluşan 80 kişilik bir heyetle TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e verilmişti.
Derneğin Genel Koordinatörü Selen Doğan, şimdi, “Topladığımız 54 bin imza nerede?” diye soruyor. Doğan’ın soruları bununla sınırlı değil:
* KEFEK’in erken evlilik raporunda sorumlulukları hatırlatılan kurumlar nerede?
* Çocuk evlilikleri sorununa karşı en önde koşması gereken, bu sorunla mücadele için etkili politikalar geliştirmesi beklenen, çözüm için hükümeti harekete geçirmesini istediğimiz bakan nerede?
* Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, Kader Erten davasına müdahil olması ne işe yarar?
* Bakanlık bünyesinde iki yıl önce kurulan Erken Evlilikleri Önleme Birimi ne zaman çalışmaya başlayacak? Sorumlularını bilgi ve deneyim çoğaltmak için yurt dışındaki saha çalışmalarına götürdüğümüz, her yayınımızı ve birikimimizi paylaştığımız bu birim ne zaman çocuk evliliklerinin önlenmesi için etkili ve kararlı bir program hazırladığını ilan edecek?
2013 yılının ilk ayında dönemin Milli Eğitim Bakanı, 136 bin öğrencinin, 4+4+4’ün uygulanmasıyla ortaokuldan sonra örgün eğitimi bıraktığını açıklamıştı. Bu çocuklar nerede?
Saha çalışmalarımızda istisnasız tüm kamu yönetimi ve sivil toplumun erken evliliklerle mücadele edecek kurumların başında Diyanet’i saydığını biliyoruz. Kader Erten olayı dahil kamuoyuna yansımış çocuk evlilikleri vakalarında Diyanet İşleri Başkanlığı ve taşra teşkilatı nerede?

NASIL ÖNLENECEK?
Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmelerinin önüne geçebilmek için her şeyden önce siyasi bir iradeye ve bütüncül politikalara ihtiyaç var.
n Kız çocuklarının evlendirilmesi, aile ve sosyal çevre tarafından meşru görülüyor. Bu meşruiyet nedeni ile herhangi bir şikayete veya ihbara konu olmuyor. Bu suçla ilgili farkındalık yaratılmalı ve mutlaka ihbarı sağlanmalıdır.
* Ceza kanunları cinsel istismar düzenlemesi ile sadece çocuk ile evlenen kişiyi cezalandırıyor. Çocuklarını evlendiren ailelere ise “Aile Yükümlülükleri İhlali” düzenlemesi gereğince sadece 1 yıla kadar hapis, yahut suça iştirak hükümleri uyarınca ceza veriliyor. Ebeveyne verilen hapis cezası ağırlaştırılarak artırılmalı. Cezaların işe yaramadığı durumlarda, çocuğunu erken evlendirmeyen aileler ödüllendirilmeli.
* Merkez ve taşrada resmi kurum çalışanlarının, haberdar oldukları çocuk evliliklerini şikayet etmemelerinin, Kabahatler Kanunu’nda yaptırımı olmalı.
* Hekimler, bildirim yaptıkları takdirde benzer vakalarda hastaların hastaneye gelmekten kaçınacağını, evde sağlıksız koşullarda doğum yapmak zorunda kalacağını düşünüyor. Yetkili kurumlar bu endişeleri giderecek önlemler almalı.
* Hastaneye yansımayan çocuk evliliği vakalarında imam ve muhtarın bu evlilikleri bildirmemesi durumunda yaptırım uygulanmalı.
* Çocuklara imam nikahı kıyan din görevlileri hakkında gerekli cezai süreç yürütülmeli.
* Medya aracılığı ile de çocuk yaşta evlendirmelerin suç olduğuna ilişkin yayınlar yapılmalı.
* Merkezi ve yerel yönetimlerce tüm il ve ilçe merkezlerinde bilgilendirmeler yapılmalı.
* Sağlık Bakanlığı ülkenin tamamında, çocuk yaşta evliliklerin kadınların ruh ve beden sağlığında sebep olduğu ağır hasarı anlatacak programlar uygulamalı.
* Erken evlilikleri önlemede kız çocukların eğitimi, en önemli etkenlerden biri olarak görülüyor. Dünyada genelinde 18 yaşına kadar süren, okula devam ederken evlenmeye izin vermeyen “zorunlu ve kesintisiz eğitim”in, erken evlilik sorununu çözmeye büyük katkı sağlayacağı kabul ediliyor.
Duygu Ayber 
Sevda Karaca
www.evrensel.net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder