Site içi arama

Küçük İnsanlardan Büyük Sorular Hayli Mühim İnsanlardan Basit Cevaplar

Soru sormayı ne zaman bırakırız? Evet, evet biliyorum, yazıya soru sorarak başladığıma göre ben bırakmamışım. Siz de çeşitli sorular soruyorsunuzdur mutlaka. Aslında şunu sormak istiyorum: Gerçekten soru sormayı, samimi bir merakla ve öğrenme isteğiyle soru sormayı ne zaman bırakırız? “Büyüyünce,” yanıtını verenler, tekrar düşünün, sizce de biraz yüzeysel bir yanıt değil mi bu? “Büyümek” gerçekten, samimi bir merakla soru sormayı bırakmanın nedeni midir yoksa sonucu mu? Akla gelen ilk yanıtın, “Büyüyünce,” olmasıyla gerçekten soru sormayı bırakmanın nedeni aynı kırgınlık gibi geliyor bana.
Hâlâ keşfedilmemiş hayvanlar var mı? Peki, solucan yememde bir sakınca var mı? Bitkiler ve ağaçlar nasıl oluyor da küçücük bir tohumdan gelişiyor? Küresel ısınma nedir? Hem maymunlar neden muz sever ki? Arı arıyı sokar mı? İnsanların deri rengi neden birbirinden farklıdır? Ayrıca neden tuvalete gitmek zorundayız? Neden kızların bebeği olur da erkeklerin olmaz? Şeker zararlı mıdır? Dünyada kaç çeşit kınkanatlı vardır? Çiş neden sarıdır? Hâlâ okuyor musunuz? İyi, çünkü bu sorular “Küçük İnsanlardan Büyük Sorular Hayli Mühim İnsanlardan Basit Cevaplar” adlı kitaptan ve ben size bu kitabı önermek üzereyim.
Editör Emma Gelwin Harris önce çocukların sorduğu soruların peşine düşmüş. On okuldaki dört ile on iki yaş arasındaki öğrencilerden binlerce soru toplamış. Gelen soruların arasında uzay bilimlerinden felsefeye, zoolojiden tarihe birçok konunun yanında, ancak ve ancak “çocuk sorusu (ifade bana ait)” başlığı altında değerlendirilebilecek sorular da varmış. Sonra bu soruları konusunun uzmanı kelli felli ciddi bilim insanlarına göndermiş. Onlar da ciddiyetlerine yakışır ama herkes tarafından da anlaşılır bir dille, olabilecek en basit şekilde bu soruları yanıtlamışlar.
Çocuklarla zaman geçiren herkes birkaç çocuk sorusuna maruz kalmıştır. Bu soruların bazıları büyüdükçe katılaşmış yetişkin beynimizi, kıvraklığını yitirmiş yetişkin zihnimizi, silikleşmiş yetişkin hayal gücümüzü zorlar, sarsar, telaşlara gark eder. Bugün ikisi de mühendis olan büyük yeğenlerimden biri, “Balıklar neden yüzer?”, diğeri, “Uçaklar neden uçar?” diye sormuştu. Hâlâ bu soruları anımsadıkça sırtım ürperir, o ilk panik anını yeniden yaşarım. Bunun en büyük nedenlerinden biri, sorulara hazırlıksız yakalanmış olmamdı. “Küçük İnsanlardan Büyük Sorular Hayli Mühim İnsanlardan Basit Cevaplar” adlı kitabın bize yaptığı en büyük iyilik bu noktada zaten. Konusunun uzmanı kişiler tarafından çocukların sorularına verilen yanıtlar, merakımızı gidermenin ötesinde, çocukların sorularını nasıl yanıtlayabileceğimize dair fikir de veriyor.
kucuk-insanlardan-buyuk-sorularÖrneğin, “Maymunlarla tavukların ortak özelliği var mı?” sorusuna evrim biyoloğu Dr. Yan Wong, “Evet,” diye yanıt veriyor. Tamam, tamam korkmayın, açıklama da var yanıtta. Dr. Wong, tavukla maymun arasındaki fizyolojik özellikleri anlatıp akşam yemeğinde yediğimiz tavuk kanadına aslında maymunun koluyla aynı şey olduğunu güzelce anlattıktan sonra, tüm bunların ortak bir atadan kaynaklandığını belirtiyor. Küçükken kafama çok takılan, sorarak annemi bunalttığımı anımsadığım bir sorunun yanıtını da bu kitapta buldum: Hepimiz akraba mıyız? Bir başka evrim biyoloğu, Dr. Richard Dawkins, pratik bir matematik hesabıyla hepimizin aslında akraba olduğunu ortaya koyuyor.
Soruları yanıtlayanlar arasında başka kimler olduğunu merak edenler için minik bir liste: Alain De Botton, Richard Dawkins,  Noam Chomsky, David Nicholls,  Jarvis Cocker, Marcus Chown, Jim Al-Khalili, Philippa Gregory, David Eagleman, Philip Pullman, Sir David Attenborough, A. C. Grayling, Kelly Holmes…
Şimdi gelelim baştaki sorumuza: Gerçekten soru sormayı, samimi bir merakla ve öğrenme isteğiyle soru sormayı ne zaman bırakırız? Bence çocukken sorularımızın geçiştirildiğini ilk hissettiğimiz anda, bir sorumuz ilk defa terslendiğinde ya da bir dogma yanıt olarak önümüze konduğunda gerçekten, samimi bir merakla soru sormayı bırakmaya başlarız. Süreç tamamlandığında, bize söylenenleri kolayca kabullenen, düşünme pratikleri günlük ihtiyaçlarıyla sınırlı ve yaşamını refleks düzeyinde sürdüren bir yaratığa dönüşürüz. İşte bu işleme büyümek, son ürüne de yetişkin deniyor. Siz ne dersiniz?


bir dolap kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder